C.Furkan
Avcu
Öz
Bu
çalışmamızda
Türk
kelimesinin kökeni(Etimolojisi),Türk adının ortaya çıkışı ve
Türk adının anlamı üstünde durulup tarih sahnesine adım
attıkları yer olan Asya bozkırlarına değinilmiştir. Kaynaklar
varlığında Türk kültürünün bir bozkır kültürü olduğu
bilinmektedir.Türkler bozkırda yaşanan olumsuz şartlar komşu
ülkelerin tacizi yüzünden anayurtlarından başka memleketlere göç
etmesi ve bu göçlerin neticesinde anayurtta geride kalan
toplumların ilk Türk siyasi birliklerini kurdukları
belirtilmiştir.Çalışmamızda anlatılan süreç ise MS. VIII.
yüzyıla
kadar Asya bozkırları ve ona bağlı bölgelerde kurulmuş
ve Asya'dan Avrupaya uzanan
ilk türk devletlerini konu almaktadır.
Anahtar
Kavramlar: Türk,
Türk
adı,Türk Tarihi,Bozkır Kültürü,Türkistan,Asya
bozkırları,Anayurt,Hunlar,Gök
Türkler
Giriş
Türkler
tarihin akışına yön veren milletlerden biridir. kültürü ve
inanç tarzları bakımından oldukça kadim bir milletir.Bu nedenle
araştırmacıların onları araştırırken farklı çalışmalara
yönlenmesi oldukça doğal bir
durumdur.Türklerin
tarihte oynadıkları roller onların isimleri etnik kimlikleri
araştırmacıların başlıca araştırma noktalarından biridir. Bu
noktada Türk adı ve kökenine araştırmalar çok yönlü bir
biçimde başlamış dünyanın farklı üniversitelerinde Türkoloji
kürsülerininde yer almasını sağlamıştır.İslamiyet öncesi
Türk toplumu zorlu bozkır yaşantısı nedeniyle bozkır kültürü
ile bütünleşmiştir.Bozkır kültürünün isimleşmiş etnik adı
olarak bilinen Türk adı en bilindik anlamıyla
güçlü,kuvvetli
anlamına
gelmektedir.Osmanlı kayıtlarında Asya-yı
vusta olarak anılan Orta Asya tabirini Türklerin ana yurdu olarak
ön plana çıkaran modern tarihçilik bildiğimiz şekliyle
Türklerin ana yurdunun "Türkistan"
olarak
anılmasını sağlamış ve bu yönde diretmiştir.Asya kıtasında
Altay dağlarının eteklerinde Orhun ve Selenge boyarında doğan
Türklerin ana yurtları olarak "Türkistan" ifadesini
kullanmak daha doğru olacaktır.
Türk
kavramı
Türk
kavramının ne anlama geldiği, nasıl ortaya çıktığı ve hangi
çağdan itibaren kullanıldığı gayet açıktır ve elimizde
ortaya koyacak yeterli veri mevcuttur. Türk kavramının anlam
açılımıyla ilgili ortaya atılan fikir ve teorileri ortaya
koyduğumuzda bunu kolaylıkla kavrayabilirsiniz.Türk kavramı
üzerinde çok defalar durulmuş etimolojik-terminolojik tahlilinin
yapıldığı bir terimdir. En çok konuşulan konulardan biri Türk
adının nezaman ve nerde ortaya çıktığı ilk olarak eski
kaynaklardan araştırılmaya başlanmıştır.Aynı şekilde
Türklerin ana yurdu mevzusuda Türk adının tartışılması kadar
önemli bir meseledir. Orta Asyada bulunan ve diğer adıyla Orta
Türkistan denilen bölgenin Türklerin ilk kez görldüğü yer
olduğunun arkeolojik çalışmalarla belirginleşmesi Türk
tarihinin daha planlı sistemli ve bilimsel incelenmesi sonucunu
doğurmuştur.
Türkler
Ve Kültür Yapısı:
Milattan
önceki dönemlerde kurulan ilk medeni toplumlar incelendiğinde
binlerce yıl önceki Türk toplumlarnın oluşturduğu kültür ve
medeniyet ürünleri ile karşılaşmaktayız onların hayatına
endekslenen zorumlu yaşam biçimi kendine münhasır bir yaşam
biçimi olmuştur bu oluşumun özvaryantlarına ise ona karşılık
bozkır kültürüdür.Ana unsurları at ve demir olan kültürün
bozkırın getirdiği açlık ve iklim şartlarınında oluşturduğu
ortam Türkistanda yaşayan kadim Türklere özgü bir yaşam
tarzıdır.İşte bu zorluklarda Orta Asyanın uçsuz bucaksız
steplerine bozkır kültürü ile hükmeden Türkler, vakit vakit
yaşamın kendilerine sunduğu süprizlerle vatanlarından göç
etmek zorunda kalmışlardır.Ve Asya'nın dört köşesine atları
ve okları ile yayılmaktan çekinmemişlerdir.Gittikleri
coğrafyaların zorlu koşullarına göğüs germiş ve kendi
devletlerini kurmuşlardır. Türk toplulukları toplanarak kendine
özgü devletler kurmaktan geri kalmamışlardır gittikleri
coğrafyalarda yok olmak yerine oraları kendilerine vatan
kılmışlardır.
Türk
adı Kelime kökeni (Etimolojisi)
Türkler
eski bir millet olduğundan Türk adının
ilk
defa nerede ve hangi kaynaklarda kullanıldığı konusunda
tarihçileri ve bilim adamlarını düşünceye yönlendirmiştir.Türk
adının Bilim insanlarınca kabul görmüş kullanımı M.S.
1.yüzyılda Pomponius Mela ve Plinus adlı Romalı Tarihçiler
kaydetmiştir.Azakın doğusunda yaşayan insanlar Turcae/Tyrcae
adı ile kayıtlara geçirmiştir. Türk adını çin kaynaklarında
iki heceli olarak "T'u-chüe
diye
görmekteyiz. Bizlerin bugün diğer Türk devlet ve zümrelerinden
ayırt etmek üzere Gök-Türk "Kök Türk" dediğimiz bu
devletin adı "Türk" veya "Türük"
şeklindeydi.Ancak kitabelerin bir yerinde kendilerini Gök Türk
olarak tanıtmışlardır ki ('idi oksız kök-Türk=müstakil
Göktürk) Jhon Wilhelm (Willi) Max Bang tarafından 1986 da Kök
türk şeklinde telaffuz edilmesinden beri Gök-Türk veya Kök Türk
adıyla zikredilmektedir.Türk adını ilk kez Orhun abidelerinde
"Türk" veya "Türük" şeklinde görmekteyiz.Bu
yazıtlardan biri M.S.720 yılında büyük vezir Bilge Tonyukuk için
dikilmiş olan anıtın batı yönünde bu sözcük "Türk"
şeklinde yazılmış olmasına karşın diğer yüzlerinde Kültügin
ve Bilge kağan (732-735) anıtlarında "Türük" vey
"Türk" biçminde yazılmıştır.Bu yazılışların
sonunda Budun
(Halk) kelimesi kullanılmıştır.Türk Budun ile alakalı olarak
Von Le Cog ve Gabain hatta aynı zamanda Radloff,Uygur-Manihey
belgeleri "Bu qam(u)ğ Türk budun" (Tüm bu Türk
halkı),"adınçığ Türkçe başik"(özel bir Türk
marşı) göndermelerini yaparlar.Türk-Budun kelimesi
Bodun,bod,"Boy" şeklinde de türemiş ve
kullanılmıştır.Kültegin yazıtında "idi oqsız Kök
Türk"(Hakansız ve devletsiz Gök Türkler) ibaresi
geçmektedir,Türkçede Kök, "gök", anlamında kullanılır
ve gök-rengi mavi boz anlamına gelir Türk geleneklerinde ki renk
yönelme sisteminde mavi renk Doğu'yu anlatır. Yani Kök Türk
kavramı Doğu Türkleri anlamını kapsıyor.
Geçtiğimiz
asırdan bu yana pek çok bilgin ve ilim adamı tarafından ileri
sürülen görüşler niteliğinde Heredotos'un Doğu kavimleri
arasında zikrettiği Targitalar,İskit Topraklarında konuşlandığı
söylenen Yurkae'ler kutsal kitap Tevrat'ta adı geçen Yafes'in
torunu Togharma,eski Hind kaynaklarında tesadüfe gelen
Turukha(Turuşka)lar Thraklar Kadim Ön Asya çivi yazılı
metinlerinde görülen Turukkular Çin kaynaklarındaki Tüc veya
bizzati Türk adını taşıyan Troialar vb. bizzat Türk adını
taşıyan Türk kavimleri sanılmıştır.
Kaynakça:
Sevan
Nişanyan,Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözcüğü,İstanbul,2009
İbrahim
Kafesoğlu,Türk Milli Kültürü,İstanbul:Ötüken
Yayınları,1993,89;Ahmet Taşağıl,Gök Türkler,Ankara:Türk Tarih
Kurumu Yayınları,1996,1.Hüseyin Namık Orkun,Eski Türk
Yazıtları,Ankara:Türk Dil Kurumu Yayınları
C.3.,1940.180;Muharrem Ergin,Gök Türk Kitabeleri,İstanbul:Milli
Eğitim Vakfı Yayınları,1970,136-155 Peter Golden, Türk Halkları
Tarihine Giriş,çev.Sadettin Karatay, Ankara: Karam
Yayınları,2002,93.Golden Türk Halkları Tarihine
Giriş,95.Kafesoğlu,Türk Milli Kültürü,İstanbul:Ötüken
Yayınları 2003,42
İslamiyet
Öncesi Türk Devletleri:
İskitler:
İskitler
veya yayıldıkları doğu bölgelerindeki isimleri ile Sakalar, MÖ
8. yüzyıl ile MS 3. yüzyıl arasında Avrupa'nın doğu kısmında
(Kırım ve Pontik Bozkırları) ile Orta Asya'da, Tanrı Dağları
ve Fergana Vadisi'ni de içine alan bölgelerde yaşamış,
çoğunlukla Doğu İran Dilleri grubuna ait bir dil konuştuğu
düşünülen konar göçer halktır. İskitler için tarih boyunca
Grek kaynaklarında Skuthēs
,
Asur kaynaklarında
Aşguzai, Fars kaynaklarında Sakā ve Çin kaynaklarında Sai
tabirleri kullanılmıştır.İskitler
doğuda Çin Seddi'nden batıda Tuna Nehri'ne kadar 40 ile 50.
paraleller arasında,yaklaşık 7000 kilometreden fazla bir alana
yayılmışlardır.Bu sebeble çeşitli kavimlerle tanışmış ve
kendi isimlerinden bahsettirmişlerdir elbette ki onlara ait
bilgileri bu devletlerin kaynaklarından bilmekteyiz.İskit adına ve
onlarla ilgili bilgilere ise Grek,Pers,Assur ve Çin kaynaklarında
rastlanmaktadır.Arkeolojik buluntulara göre İskitler'in M.Ö I.
bin yıl içinde Tuna Nehri'nden Çin'in batısına kadar uzanan
güzergahta oldukça geniş bir alana yayıldıkarını
bilmekteyiz.Bu Geniş düzlükler doğal bir otlak görünümüne
sahiptir. Kuzeydoğu bozkır bölgesi yüksek Pamir,Tiyen-Şan ve
Altay dağ kollarından,Batı Türkistan üzerinden batıya ve aşşağı
Tuna bölgesine kadar,bütün Güney Rusya'ya yayılmaktadır.Batıda
Silezya'ya kadar ulaşmakta,doğuda birçok geçit vasıtasıyla Doğu
Türkistan ve Gobiyle bağlanmaktadır.Bu bölgenin doğusu çöl ve
elverişsiz bir ortamdır.Doğu'nun aksine Batı kısmı ise oldukça
elverişli ve verimli topraklardır.Kuzey'i eski zamanlarda bataklık
ve ormanlarla kaplıydı.Güney'i ise geniş alanlar Hazar denizi
(Göl'ü) ve Karadeniz,geri kalan kısımlar İran'daki dağlık
arazi ve Kafkas silsilesiyle sınırlanmıştır.İskitler Çin
seddin'den Tuna nehri'ne yayılmalarının yanında Ön Asya'ya da
yönelmektedirler.İskitleri Ön Asya'ya yönelmelerinin sebebi ise
Kimmerler ve onları takip etme düşüncelerinde
olmalarıdır.Kimmerleri yurtlarından çıkartan İskitler,bunlardan
hemen sonra Kafkasları Doğudan dolaşarak Hazar denizi kıyısına
takiben Derbent Demir Kapı geçitleri üstünden Azerbaycana ve
sonra Güneye akın akın Ön Asya'ya dalgalar halinde nufus akımı
başlar.Kimmerleri kovalayarak gelen İskitlerin Akınları Assur
sınırlarına kadar yönelir.Ve Medlerin bu bölgedeki egemenliğine
son vermiş olurlar Bütün Küçük Asya'ya yayılır ve burada 28
yıl hüküm sürerler.İskitlerin kökeni hakkında birçok
tartışma olmuştur fakat kökenlerinin Türk olduğu hakkındada
konuşulmuştur yaşamlarının Bizzat göçebe olmalar, Bozkır
Kültürüne sahip olmaları, yaşam biçimleri Türk yaşam stilini
yansıtmaktadır bunların hepsi İsktlerin Türklüğüne delil
niteliğindedir.İmparatorluğun yayılmış olduğu coğrafya
üzerinde hâkimiyet kaybedilmiştir. İskit yayılma sahası
üzerinde imparatorluğu kuran unsurun nüfus yoğunluğu azalmıştır.
İktisadi açıdan önem taşıyan otlaklar ve ticaret merkezleri
ellerinden çıkmıştır. İmparatorluk üzerinde bulundukları
coğrafyada siyasi hâkimiyetlerini kaybetmişlerdir. Askeri açıdan
da savaş araç gereçlerini geliştirememişlerdir. Böylece
imparatorluğun yıkılış süreci hızlanmış ve İskit
imparatorluğu son bulmuştur.
Kaynak
İskitler".
AnaBritannica. AnaBritannica Yayıncılık. 1994.Balaban, Ayhan.
İskit, Hun ve Göktürklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat. T.C. Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Çağ Tarihi Bilim
Dalı Yüksek Lisans Tezi. 2006. . Bkz: İlhami Durmuş, İskitler,
Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2008, 3. Durmuş, İskitler,7.Durmuş,
İskitler, 13-16 Gazi Akademik Bakış Dergisi İskit
İmparatorluğunun Yıkılış Nedenleri İlhami Durmuş
Asya
Hun Devleti
Hun
Devleti’nin merkezi, Ötüken’de idi. Ötüken ise bugünkü
Moğolistan topraklarındadır. Moğolistan,doğuda Kingan Dağları
ile Maçurya'dan, batıda Altay Dağları silsilesinde Cungarya ile
Merkezi Asya'dan ayrılan yüksekçe bir platodur. Bu saha ortalama
olarak deniz seviyesinden yaklaşık 1463 metre yüksekliktedir. En
alçak yeri 513 metre yükseklikle kuzeydoğuda Moğolistan, Sibirya
ve Mançurya'nın birleştiği nokta ve en yüksek yeri ise 4322
metre yükseklikle batıda Altay Dağları'dır. Böylece Moğolistan
batıdan doğuya doğru gittikçe alçalan bir zemindir. Moğolistan'ı
arazi yapısı bakımından üçe ayırmak lâzımdır.Yüksek bir
plato olan Kuzey Moğolistan, Gobi kuşağı olan Orta Moğolistan ve
yine yükseklik olan Güney Moğolistan. Kuzey Moğolistan platosunun
batı kısmında kuzeybatıdan güneydoğuya uzanan Altay ve Hangay
silsileleri, doğu kısmında Hentiyn Dağları güneybatıdan
kuzeydoğuya doğru uzanmaktadır.Türk Tarihi bakımından
İskitlerin Türklüğü hala tartışılma konusu olduğu için
Eldeki kaynak ve toplanan verilere göre tarihte tam teşekkül etmiş
ilk Türk devletinin Hunlar olduğu söylenilebilir.Çin
yıllıklarının kesin kayıtlarına göre, Hunlar, ilk defa M.Ö
318 yılında devletlerarası mücadelelere katılmaları dolayısıyla
görülür. Onlar, bu tarihte dört beyliği (Han, Chao, Wei, Chu)
ile bir ittifak kurarak başka bir Çin beyliği olan Ch’in’e
saldırmışlardır. Bu olay bize, M.Ö. IV. yüzyılın sonlarından
itibaren devletler arası ilişkilerde yerini almış, güçlü bir
Hun Devleti'nin bulunduğunu göstermektedir. Bu sırada belirtildiği
gibi Hun Devleti’nin merkezi Orhun ve Selenga nehirlerinin kaynak
havzası olan Ötüken ormanıdır.Adları, Çin yıllıklarında
“Hsiung-nu” şeklinde söylenmektedir,“Hsiung-nu” yada
(Hiung-nu) sözü de, “kavim,halk, topluluk” anlamına gelen
Türkçe “Kun” veya “Kün” (Hun) sözcüğünün ince
söyleniş biçimidir. Çünkü Çinlilerin Hiung-nu Şeklinde yazıp
söyledikleri bu toplumun adı, Soğdca metinlerde ve Batılı
kaynaklarda genellikle “Hun” şeklinde yazılmıştır.Devletin
sınırları Kore’den Aral gölüne, Baykal gölünden Çin
Seddi’ne ve Doğu Türkistan’ın içlerine girecek şekilde
Tibet’e ulaştı. Tamamını işgal edecek güçte olduğu halde
Çin’i ele geçirmedi. Bunun En büyük sebeplerinden bazıları
Çin halkının kalabalıklığı ve farklı kültürün altında
asimile olma düşüncesidir. Onların içine girmektense Çinlilere
üstünlüğünü kabul ettirdi ve onları vergiye bağladı. M.Ö.
174 yılında Mo-tu’nun ölümünden sonra oğlu Chi-yü
(Lao-shang) zamanında (M.Ö. 174-160) ve Chi-yü’nün oğlu
Chün-ch’en’in saltanatının (M.Ö. 160-126) ilk yirmi yılında
Hun üstünlüğü sürdü. Fakat onun ve diğer devlet adamlarının
başarısız idaresine Çinlilerin entrikaları da eklenince
yenilgiler başladı.Çin’e karşı askerî üstünlüklerini M.Ö.
119’daki savaşta kaybeden Hunlar M.Ö. 56 yılına kadar
bağımsızlıklarını korudular. Çinlilerle savaşmalarının
yanında ülke içinde onların müttefikleri Wu-huanlar,
Hsien-piler, Ting-lingler, Wu-sunlarla mücadele halindeydiler. MÖ.
56’da tahta çıkan Ho-han-ye devleti için tek kurtuluş çaresinin
Çin’e bağlanmak olduğunu düşünüyordu. Buna karşı çıkanlar
davalarını kaybedince hükümdarın kardeşi Chih-chi liderliğinde
Batı Türkistan’a göç ettiler. Burada ayrı bir devlet
kurdular;fakat bölündükleri için kolayca Çin devletine yem
haline geldiler M.Ö. 36’da üzerlerine gönderilen kalabalık Çin
ordusuna karşı direnişte bulunsalarda kısa sürede yok
edildiler.Doğuda kalanlar, Ho-han-ye liderliğinde Çin’in siyasî
üstünlüğünü tanıyarak varlıklarını sürdürdüre bildiler.
M.Ö. 8 yılında Hun tahtına geçen Wu-chu-liou devrinde Çin’e
olan bağlılık sona erdi. Kuzey Çin’i yerle bir eden akınlar
düzenlendi.M.S. 13’te yerine geçen kardeşi ve diğer hükümdarlar
devrinde bu durum devam etti. Ancak M.S. 46’da Hun ülkesinde çıkan
büyük bir kıtlık yüzünden devlet zayıflamaya başlayınca
hükümdar ekonomik bakımdan Çinlilerle anlaşmak zorunda kaldı.
Wusunlarla Çinlilerin ortak harekâtı neticesinde ülke
karışıklığa,kaosa ve arbedelere sürüklendi böylece M.S. 48’de
kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrıldı.
Çin’e
bağlanmayı reddeden Kuzey Hun Devleti ekonomik güçlüklerle uğraş
veriyordu. Hunların akınları karşısında Çinliler barış
istemek zorunda kaldılar. Kuzey Hunlarını savaş meydanında
yenemeyen Çinliler doğudaki Hsien-pileri, batıdaki Ting-lingleri
ayaklandırdılar. Zor durumda kalan Kuzey Hunlarının hükümdarı
savaşta ölünce kabilelerin çoğu Çin’e itaat etti.Yeni bir
kıtlık daha baş gösterdiğinde çöken Kuzey Hun Devleti M.S.
93’de tarih'in tozlu sayfalarına karıştı. M.S. 48’de Çin’e
bağlanan Güney Hun Devleti ilk zamanlarında silik bir hal
içindeydi ve Çinliler daha çok Kuzey Hunları ile uğraştığı
için arada kalmışlardı. Kuzeydeki devlet yıkılınca Çin’e
karşı bazı güçsüz akınlar düzenleseler de genelen onların
baskısı ve altında yaşamak zorunda kaldılar. M.S. 303 yılına
kadar varlıklarını bu şekilde sürdüre bildiler. Bunun yanında
bazı kuvvetli Hun boyları Kuzey Han, İlk Chao,Son Chao, Kuzey
Liang, Hsia gibi küçük Hun topluluklarını kurdular ve M.S. 439’a
kadar varlıklarını korumuş bulundular.
Kaynak
Mori
Masao, Yūboku
Kiba Minzoku Kokka, Tokyo, 1967, s. 24, 26-27.Yılmaz
Öztuna, Cumhuriyet Dönemi Öncesinde Türkler, İstanbul: Babıali
Kültür Yayınları, 2008a:31; Roux,Türklerin Tarihi, Pasifikten
Akdeniz’e 2000 Yıl, çev. Aykut Kazancıgil, İstanbul: Kabalcı
Yayınları,2004, 55. Salim Koca, “Asya Hun Devleti”, Türkler
Ansiklopedisi C-I, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, (2002):
1047-1082. Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, İstanbul:
Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2014, 51-81
Kavimler
Göçü
Çi-Çi’nin
ölümünden sonra Kırgız bozkırlarında (Aral Gölü ve Güney
Kazakistan) birleşen Hunlar, buralarda yaşayan Türk boylarının
çoğuyla bir araya gelerek güçlendiler. Avrupa Hunları’nın
ataları olan bu topluluklar 350 yıllarında batıya yöneldiler.
İlk olarak Aral Gölü ve Hazar Denizi’nin kuzeyindeki Alan
ülkesini ele geçirdiler. İlerlemelerini sürdüren Hunlar 375
yılında İtil (Volga) Nehri’ne ulaştılar. Bu tarihlerde
Hunların başında Balamir adında bir hakan bulunuyordu. Balamir’in
idaresinde Volga’dan batıya doğru ilerleyen Hunlar, önce
Ostrogotları (374), daha sonra da Vizigotları yenip onların
topraklarını ele geçirdiler. Doğudan batıya uzanan bu Hun akını,
Avrupalıların barbar adını verdiği Cermen kavimlerini (Franklar,
Saksonlar, Vandallr, Burgondlar, Lombardlar ve Gepidler) yerlerinden
ederek Roma İmparatorluğu’nun topraklarını alt üst eden bir
kavimler hareketine neden oldu. Barbar kavimlerinin yer
değiştirmesine ve Avrupa’nın etnik yapısının değişmesine
neden olan bu büyük olaya tarihte Kavimler Göçü denir(375)
Göçler
konusunda araştırma yapan bilim adamlarına göre hiçbir kavim
keyfi olarak bulunduğu yerden bir başka yere hareket etmemiştir.
Nitekim insan topluluklarının yaşadıkları yerleri terk edip
buralardan geri dönmemek üzere ayrılmaları hem toplum psikolojisi
hem de ekonomik, siyasi, askeri buhranlara neden olmuştur. Bu
nedenle tarih boyunca toplumlar zorlayıcı nedenlerden dolayı göç
etme ihtiyacı hissederken nedensiz bir şekilde yerlerinden hareket
etmemişlerdir . İşte burda Kavimler göçü, Türklerin Batı’ya
yönelmesinin uzamında ortaya çıkmış bir sosyal hareketliliktir.
Bu sosyal hareketliliğin neticesinde önce Balkanlar ardından
Avrupa kapılarında adeta Türk tarihi devri başlamış ve
Avrupa’nın içlerine yürüyen kavimlerin boşalttığı sahalar
Türk kavimlerince doldurulmuştur. Bu durum Avrupa’da Türk
olgusunu ön plana çıkarmış ve esasen Avrupa Türk tarihi
döneminin başlangıcı olmuştur.
Kaynak
Kafesoğlu
2013:54-55 Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, İstanbul:
Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2014, 51-81 Savaş Eğilmez,
“Hun-Alan Mücadelesi ve Tarihte Yeni Bir Çağın Başlangıcı”,
Sosyal Bilimler Dergisi, c. 2, sy. (2002): 28-29, 191-199; Jean P.
Roux, Türklerin Tarihi, 83-116
Avrupa
Hun Devleti
Avrupa
Hunları Kavimler göçünün başlatan ve Batıya doğru göç eden
bir devlettir. 352 yılında Kama Tarkan resmi şekilde Avrupa Hun
İmparatorluğunu kurdu ve yönetimi 370 yılına kadar elinde
bulundurarak Hazar ve çevresinde önemli bir güç haline gelip
hakimiyet alanını batıya doğru ilerletti.Tam anlamıyla IV.
yüzyılın sonlarına doğru Balamir’in önderliğinde batıya
doğru göç eden Hunların bir kısmı Doğu Anadolu’ya doğru
yönelmişken, bir kısmı da Balamir’in ölümünden sonra, 390
yılında oğlu ya da torunu olduğu sanılan Uldız’ın
hakimiyetinde Karpat Dağlarını aşıp Macaristan’a girerek
Avrupa Hun Devleti’ni kurmuşlardır. Bilindiği üzere Avrupa
hunları bu süreçte çeşitli akınlarla Avrupa'daki Hun etkisinin
artmasının kuruluşuna zemin hazırladığı, 434 ile 469 yılları
arasında hüküm süren Hun kavimlerinin birleşmesi ile oluşmuş
bir bozkır konfederasyonu'dur.350 yılında Avrasya steplerinden
batı yönüne hareket ederek; dönemlerine göre gelişmiş silah ve
donanımları, yüksek hızları ve savaş taktikleriyle diğer
kavimleri sürerek ya da egemenliği altına alarak Doğu Avrupa'nın
büyük bir kısmını işgal etmişlerdir.Hatta meşhur Papa'ya diz
çöktürme olayıda Avrupa hunlarının döneminde olmuştur.Papa
III. Leon’u çadırına getirterek önünde diz çöktürten Attila
bu devletin en önemli başbuğudur.Hazar ve Aral arasındaki
bölgeden Alplere, Kafkaslardan Baltık’a kadar uzanan bölgede
hüküm süren Avrupa Hunları Türkistan atlı göçebe sanatını
Avrupa ya tanıtan Türklerdir. 434 yılında Atilla altında
birleşerek yaklaşık 35 sene boyunca sürecek bir konfederatif
yapıdır. 453'de Attila öldü ve tahtına en büyük oğlu İlek
geçti. Ancak diğer oğulları Dengizek ve İrnek taht kavgasına
girdiler. Çıkan karışıklığı fırsat bilen bazı kabileler
birliği bozdu ve devlet dağılma sürecine girdi. Attila'nın
ölümünden bir yıl sonra Hunlar Nedao Muharebesi'nde yenildi.
İlek'in yerine tahta geçen Dengizik de 469'da Bizans'a karşı
savaşta öldü ve bu tarih bazı kaynaklarda Hun İmparatorluğu'nun
sonu olarak kabul edilir. Attila’dan sonra devletin zayıflamaya
yok olmaya başladığı görülen bir gerçektir.
Hun
devlet adamlarının çoğu yabancıydı ve bunların başında
Attila’nın veziri Onegesios gelirdi. Bu zat ordu kumandanı ve
diplomat olarak kendini kabul ettirmiş ve hanedanın itimadını
kazanmıştı. Onun dirayetli bir devlet adamı olduğuna kanaat
getiren Attila onu en yüksek mevkiye çıkarmıştı.Bu Şahsın
üstün devlet adamı vasıfları Bizans’da da iyi biliniyordu. Bu
yüzden onu kendi taraflarına katmak için her çareye
başvuruyorlardı.Maximinus’un görevi, ilk sırada Onegesios’u
kazanmaktı ve bu maksatla zengin hediyelerle,özellikle bol miktarda
altın verilerek çok hoşgörülü bir dille onun aklının
çelinmesi için uğraşılacaktı. Fakat Onegesios Attila’nın
sadık, ciddi ve Şerefli bir devlet adamı tavrı ile kendisine
yapılan bu teklifi nezaketle ve kesin olarak reddetmiştir.bu
olaylar neticesinde Attila’nın iki cephede muharebe etmesine engel
olmak da onun elindeydi.Çünkü kendi ülkesinde Romalılar için
çok daha faydalı olabilir, efendisinin fevri hareketlerini
engelleyebilir ve iki devlet arasındaki münasebetlerin düzelmesine
yardımcı olabilirdi.Bütün bu olanlara rağmen Onegesios,devletin
sadık ve güvenilir bir adamı olduğunu ispat etmiştir. Onun
dışında böyle davranan devlet adamları da vardı.Onegesios’un
adı son defa Galya seferinde zikredildi.Hunların Avrupa tarihindeki
en önemli rolü Cermen kavimlerini dizginleyerek Roma
İmparatorluğu’nun ömrünü uzatmış olmalarıdır.Orta
Avrupa‟da Cermen kavimlerini hâkimiyetleri altına almışlar ve
bu kavimlerin Roma’ya saldırmalarını engellemişlerdir.Lakin
zamanla Hunlar da, 376 ve 405 yılları arasındaki büyük kavimler
göçünü hazırlamak suretiyle imparatorluğun çökmesini
hızlandırmışlardır.Hunların batıya yönelmeleri Cermen
kavimlerinin Galya, İspanya ve Afrika’ya kaçmalarında etkili
olmuştur. Alarik de bu olayların yarattığı bir olaydı ve Cermen
istilaları, 430 ile 455 yılları arasında duraklamıştır
istilalar ise bu tarihten önce ve bu tarihten sonra canlanır. Eğer
Hunlar Avrupa’da görülmemiş olsalardı Vizigotların Toulouse
krallığı, Ostrogotların İtalya krallığı ve Vandalların
Afrika krallıkları meydana gelmeyecekti. Hunlar, yüzyıldan daha
kısa bir zaman ölçüsünde Avrupa tarihinin baş köşesinde yer
alırlar ve bu çok kısa zaman içerisinde Avrupa tarihinin bundan
sonraki gelişmlerinede damgalarını vururlar. Bütün çağdaş
kavimleri yerlerinden oynatmış ve Avrupa’nın o zamanki çehresini
değiştirmişlerdir. Cermenlerin sebep oldukları terörü ortadan
kaldıran ve onları o zamanki medeni dünya üzerine yayanlar yine
onlardır. Fakat ömürleri uzun olmadığından Avrupa’da daha
fazla varlık gösteremediler ve Avrupa toplumuna mal olamadan tekrar
bilinmezlik âlemine gömüldüler. Onlar Avrupalı değillerdi,
onlar sonsuz bozkırların hakimi ve yarı göçebe yarı yerleşik
evlatlarıydılar.Avrupa hunları Türk tarihinin kısa sürmüş
olsada önemli bir bölümü ve Avrupa’daki ilk halkası olacaktı
bundan sonra adeta bu sahalarda kurulacak Türk idari ve siyasi
siteminin kaynağı olacaklardı.
Kaynak
Heather
2005, ss. 153-154. Türk Devletleri'nin tarihi adlı makle Osman Nuri
Zinnur 3 Ekim 2010 Şerif Baştav, “Avrupa Hunları”, Türkler
Ansiklopedisi, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, 1356; Ali
Ahmetbeyoğlu, Sorularla Eski Türk Tarihi, İstanbul: Yeditepe
Yayınevi, 2014, 157-158. Baştav, “Avrupa Hunları”, 1356
Avar
Kağanlığı
Türk
tarihini incelenirken Gök Türklerin çağdaşı olarak bilinen
Avarlar üzerinde de durulması gerekir.Avarlar bugün ki Macaristan,
Ukrayna, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Hırvatistan, Slovenya,
Avusturya, Romanya ve Sırbistan topraklarında 562-823 yılları
arasında hüküm sürmüş bir devlettir. Devlet Avar Kağanlığı
Kağanı I. Bayan tarafından kurulmuştur.Avarlar, Orta Avrupa’da,
Frank krallığı ve Bizans imparatorluğu arasında, eski Hun, Sabar
kalıntıları ve Bulgar’lar gibi Türk kitlelerinin desteği ile
kudretli bir devlet kurmuştur çeşitli Germen ve özellikle
kalabalık îslav topluluklarını hakimiyetleri altına almak
suretiyle 250 yıl kadar Avrupa siyasetine yön vermişlerdir.
Avarlar, hem Avrupa’da, hem de Asya da devlet kurmuşlardır.
İstanbul’u tarihte kuşatan ilk Türk devletidirler. Gök Türk
kitabelerinde Apar, Bizans kaynaklarında Ak Hun veya Epthalanos,
Çinlilerin Yeta, Hua, Hintlilerin Huna dedikleri halkın adını
bazı araştırmacılar “abamak” fiilinden getirirler ve
manasının “karşı koymak, olduğu söylenmektedir bu gün bile
manasının ve anlamının ne olduğu konusunda kesinlik
bulunmamıştır.Avarlar'a Juan Juan da denir, Juan-juanların dili
ve etnik yapısı da tam anlamıyla henüz bilinmemektedir.Olun
Kağan tarafından Asya Avar Devleti, 394’de kurulmuş
Gök-Türklerin mücadelesi sonunda 552’de yıkılmıştır.
Merkezleri Orhon Nehri veya Ötüken bölgesi taraflarında olup
Balkaş Gölü ile Çin Seddi arasında uzanıyordu. Hunlardan sonra
Avrupa’yı sarsan ikinci Türk kavmi olan Avarların menşei
konusunda çok uzun tartışmalar yapılmıştır. Avrupa Avarları
ise Asya Avarlarından daha uzun süre hakimiyetini sürdürmüşlerdir
içlerinde çıkan iç savaş sonucu Yugur kendisini kağan ilan
etmiştir. 795 yılında ise Hristiyanlığı kabul etmiş bulunup
himayelerine girmek için Franklara elçiler göndermiştir. 796
yılında ise bizzat kendisi Şarlman'ın huzuruna giderek
bağlılığını bildirmiştir. Prens Pipin komutasındaki Franklar
aynı yıl Avar topraklarına saldırmışlardır. Avarların
Transilvanya'daki merkezi ele geçirilmiştir. Artık Avarların
siyasi bağımsızlığından bahsedilemeyecektir. 835 yılında
Frankların hücumu ile yıkılan Avarların yüzyıllar boyunca
biriktirdiği muazzam zenginlikler yağmalanarak Frank'lerin eline
geçmiştir.Avarlar Frank'lere bağlı Hristiyan bir toplum olup
asimile olmaya başlamışlardır. bilinen bir gerçekte Avarların
10. yüzyıla kadar asmile altında varlıklarını
sürdürdükleridir.Avarlar Doğu Avrupa’da yaşayan; Macar,
Hırvat, Arnavut, Romen, Bulgar vb. topluluklar üzerinde kültürel
izler bırakmışlardır. Slavların basit kabile hayatından devlet
hayatına geçmeleri Avar egemenliğinden sonra olmuştur. Bugün
Kafkaslarda küçük bir Avar topluluğu yaşamaktadır.
Kaynak
The
Public Schools Historical Atlas edited by C. Colbeck, published by
Longmans, Green, and Co. 1905. "Avar İmparatorluğu / Bayan
Kağan.M.S. 565 - 835". AVAR İMPARATORLUĞU-Yazı:Tekin Gün.
Mootol Kültür Sanat.4 Temmuz 2020. 24 Temmuz 2020 Gömeç, Kök
Türk Tarihi, Ankara: Berikan, 2011, 1-2.Lásd: Olajos Teréz: Az
avar továbbélés kérdéséről
5 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesi
Bu konuda geniş bilgi için bkz. Hüseyin Namık Orkun, Avarlar,
Peçenekler, Kumanlar, Ankara. (tarihsiz); D.C. Woo, Juan-Juan’lar,
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış
Doktora Tezi),Ankara, 1995
I.Göktürk
Devleti
Göktürkler
Orhun kitabelerinde bahsedildiği üzere Türk adıyla kurulan ilk
Türk devletidir. Hun hükümdarı Mete Han’dan sonra Türk
boylarını ikinci defa tek bayrak altında toplamışlardır.
İslamiyet’ten önce kurulan Türk devletleri içerisinde toprak
genişliği bakımından en büyük olanıdır.I.Gök Türkler
552-588 yılları arasında Orta Asya ve Çin'de hükümdarlık
sürdürmüş bir Türk devletiydi. Batı Türkistan’ı Göktürkler
Türkleştirmiştir. Yıkılmalarının en önemli sebebi hanedan
üyeleri arasında yaşanan iç mücadelelerdir. Göktürkler
tarihini aşağıdaki gibi kısaca bahsedecek olursak: ana vatanda
kurulan Türk devletlerinden birisidir. Göktürkler, VI. yy’da
Türkistan’da hüküm süren Avarlara bağlı olarak yaşıyorlardı.
Avarlara bağlı olarak yaşayan Türk topluluklarından olan Altay
dağları çevresinde yaşayan ve demircilikle uğraşan bir
boydu.(Aşina Boyu) 6.yüzyıl ortalarında Göktürkler adlı
topluluğun lideri ve Devletin kurucusu ilk önderi Bumin Kağan'dır.
Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Yabgu ülkenin batı kanadını
yönetir. Bumin boyu ile isyan ederek Avar devletini ortadan
kaldırdı. 552 tarihinde Göktürk Devleti’ni kurdu.Göktürklerin
merkezi Ötügen şehridir (Bu gün Moğlistanda Ulanbator'a 30 km
yakınlarda olduğu bilinmektedir.)Ülkenin batısını yöneten
İstemi Yabgu, Avarları Kafkasya’ya kadar takip ederek Orta
Asya’dan çıkardı. Avarlar Göktürk baskısı ile Avrupa’ya
göç etmek zorunda kaldı.İstemi Yabgu, İpek yolunu ele geçirmek
için Akhunlara karşı Sasani İmparatorluğu ile ittifak yaptı
Akhunlar, 557 yılında doğudan Göktürklerin, batıdan Sasanilerin
saldırıları ile yıkıldılar.. Bir süre sonra Sasaniler İpek
yolunu Göktürklere kapattılar. Bu durum üzerine İstemi Yabgu,
Sasaniler karşı Bizans İmparatorluğu ile ittifakta bulundu
Göktürk Bizans ittifakı Sasanileri zayıflattı. Zayıflamış
Sasani devleti Gök Türk-Bizans orduları karşısında mücadeleyi
sürdüremeyip yıkılmıştır.Bu noktadan bir çıkarım elde
edersek Gök Türklerin siyasi ilişkileri savaş diplomasisine göre
ilerlemektedir. Bizans Göktürk ittifakı bir birine gönderilen
elçiler üzerine başlamıştır.
Göktürklerin
kurucusu Bumin Kağan devletin kurulduğu yıl öldü. Yerine oğlu
Mukan Kağan oldu. Mukan, I. Göktürk Devleti’nin en başarılı
Kağanıdır.Mukan döneminde; devletin sınırları doğuda
Mançurya’dan, batıda Kırıma kadar genişlemiştir. bu dönemde
de ülkenin batısını İstemi yönetmeye devam etti. Türk devlet
geleneği ve düşüncesinde büyük hükümdar yani Kağan doğuyu
yönetirdi. Batı’yı yöneten hükümdar doğuya bağlı olurdu.ve
unvanı Yabgu olarak bilinirdi. Mukan 572 yılında öldü. Yerine
kardeşi olan Tapo kağan oldu Tapo Türk karakterine hiç uymayan
Budizm’i benimsedi. Bu dini halkına benimsetmeye çalıştı
Tapo’nun bu tavrı iç isyanların başlamasına sebep oldu.576
tarihinde batıyı yöneten İstemi öldü ve yerine Tardu Yabgu
olarak geçti.Tardu, Tapo’nun ölümünden sonra 581 yılında
kağan olan İşbara’yı tanımadığını ilan etti. Bu hareket
sonucunda Göktürkler, doğu ve batı olarak ikiye ayrılmış
bulundular.Göktürklerin parçalanmasında Çin'in yıkıcı ve
devlet yok etme amaçlı politikası etkili olmuştur. Göktürk
hükümdarlarının Çinli Prenseslerle evlenmeleri, Çin'in içten
iç'e çökertme politikasına zemin hazırlaması yavaş yavaş Türk
beylerinin birbirlerine düşmesini sağlamıştır.ve Türk
devletinin iç karışıklıklar nedeniyle yıkılmasına neden olan
faktör olmuştur. Göktürkler doğu ve batı olarak ikiye
ayrıldıktan sonra siyasi güçlerini kaybetmişlerdir.Bu
karışıklıktan yararlanan Çin devleti büyüklüğü ve orduları
karşısında savaşamayacak güçte olan Doğu Gök Türklerini
hakimiyeti altına almıştır.Çinliler Kimin Kağan’a Çin
dilini, dinini ve geleneklerini kabul ettirdiler. daha dorusu bir
asimile politikası uyguladılar.Çin, Türklere millî benliklerini
unutturmak istiyordu. Doğu Göktürklerini Çin hakimiyetinden
çıkartmak için Şi-pi ve Kie-li adlı kağanlar büyük
mücadelelerde bulundular. Ancak Çin’in Göktürk Hanedanı
içerisinden taraftarlar bulması üzerine bu mücadelenin olumlu
sonuçlanmasını engelledi. Kie-li Kağan’ın Çinlilere esir
düşmesinin ardından 630 yılında Doğu Göktürk Devleti yıkıldı
Batı Göktürk devletinde ise hükümdar Tardu, Göktürk birliğini
tekrar kurmak için çok sert ve keskin bir politika izledi. Bu
politika iç mücadeleyi daha da yoğunlaştırmış ve Tardu’dan
sonra Kağan olanlar iç mücadeleyi önleyememişlerdir. Sonunda
Batı Göktürkleri de, 659 tarihinde Çin devleti tarafından
tamamen ortadan kaldırılmıştır.
II.
Göktürk Devleti
II.Gök
Türkler olarak bilinen II.Doğu Gök Türk Devleti 681 yılında
Asena (ya da Aşina) ailesinden Kutluk Kağan'ın Çin'in kuzeyine
yerleşmiş olan Türk boylarını yeniden toparlamasıyla. Çin,
Kitan ve Dokuz Oğuzlar (Uygurlar) ile yapılan savaşlar sonucunda
Ötüken ormanında Göktürk Kağanlığı yeniden güçlendi.
Kutluk, devleti yeniden derlediği için İlteriş unvanına sahip
oldu. Kurucunun adı Kutluk olduğu içinde Devlet Kutluk devleti
olarakta zikredilebilir. İlteriş Kağan devletin kuruluşunda büyük
hizmeti geçen Tonyukuk’u Başvezirlik görevine getirdi.İlteriş
Kağan’ın verdiği bu mücadeleler sonucunda;Göktürk Devleti’nin
yeniden kurulması ve kadim gücüne ulaşması sağlandı.692'de
ölen İlteriş'in yerine kardeşi Kapgan kağan oldu. Kapgan Kağan
döneminde Türk akınlarından çekinen Çin,Türklerin isteklerini
yerine getirmek mecburiyetinde kaldı.Çin içinde yaşayan Türkleri
idare ederek,büyük miktarlarda tohumluk darı, tarım aletleri ve
kumaş verdi.
Kapgan
Kağan, Çin seferlerinden sonra Kitanlar üzerine yürüyüp onları
mağlup etti. Kırgızlar, Türgişler ve Karluklar gibi Türk
boylarını Göktürk çatısında yeniden topladı. Artık doğu ve
batı Göktürklerin eski toprakları tek elde toplanmış ve
Asya’daki Türk birliği yeniden kurulmuştu. Kırgız ve Dokuz
Oğuzlara yapılan seferlerle neticesinde II. Göktürk Kağanlığı'nın
sınırları Okyanus'tan Mâveraünnehir'deki Temir Kapığ
(Demirkapı)'ya kadar ulaştı. İpek Yolu'nun büyük bir kısmı
hakimiyet altına alınmış oldu.Kapgan Kağan, Göktürk ordusunu
ikiye ayırarak batı bölgesinin ordusunu Tonyukuk’un emrine
verdi. Bu orduda Kapgan Kağan’ın oğlu İnal Tigin ve Kutluk
Kağan’ın oğlu Bilge Tiginde bulunuyordu.Doğu ordularının
başında da Kapgan Kağan vardı. Kapgan Kağan’ın devlet içinde
uyguladığı sert ve kırıcı politikası, Çin’in bölücü
kışkırtmaları sonucunda iç isyanlar başladı. Ve Kapgan Kağan
bu iç isyanlardan birisi olan Oğuz ayaklanmalarını bastırdıktan
sonra 716 yılında Ötüken’e dönerken pusuya düşürülerek
öldürüldü.Kapgan Kağan’ın yerine oğlu İnal diyer bir
deyişle Bögü Kağan geçti.Fakat hükümdarlık vasıflarına
sahip olmadığı için tahttan indirildi.Yerine Kültigin’in
desteğiyle Kutluk Kağan’ın büyük oğlu Bilge, Kağan oldu.
Daha önce girdiği savaşlarda üstün komutanlık yeteneği ile
bilinen Kültigin ise orduların başına geçirildi. Tonyukuka ise
vezirlik görevini verdi.Bilge Kağan, Türk boylarını kışkırtan
Çin’i cezalandırmak amacıyla, 720’de Çin üzerine sefere
çıkarak sınırdaki kuzey topraklarını ele geçirdi.Vezir
Tonyukuk, Türklerin esaret yıllarında yaşayan Çin’de doğup
büyüyen ve Çinlilerin Türklere karşı izlediği siyaset ve
politikayı iyi bilen bir kişiydi. Kutluk, Kapgan ve Bilge Kağan
dönemlerinde vezirlik yapan. Bu görevi sırasında II. Göktürk
Devleti’nin iç ve dış politikasına yön veren. Tonyukuk 725
yılında ise öldü. Bilge Kağan dönemi amcasının dönemi gibi
devletin egemenliğindeki boyların başkaldırıları ile uğraşmakla
geçti Çin'in desteklediği Uygur-Karluk-Basmıl boylarının
birleşerek Ötüken'e yönelik sürekli devam eden saldırıları
sonucu İpek Yolu'nun kilit noktası olarak bilinen Çungarya'nın
Çin'in hakimiyetine geçmesi ve batıda On Ok budunu denetimini
altına alan Türgişler'in gün geçtikçe güçlenmesi sebebiyle
II. Göktürk Kağanlığı çöküşe sürüklendi 734 yılında
Kitanlara karşı bir zafer daha kazanan Bilge Kağan, aynı yıl
öldü. Onun ölümü ile devlette yeniden dağılma belirtileri
görülmeye başladı. Bilge Kağan'ın ölümü üzerine yerine
geçen Tengri Kağan çocuk yaştaydı. Onun kağanlığına karşı
gelen Ozmış da ülkeyi toparlayacak güçte değildi. Uygurlar
745'te Ötüken'e girerek Göktürk Kağanlığına son verdiler.
Kaynak
Eski
Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğubatı Yayınları, 2011
Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, İstanbul: Bilge Kültür
Sanat Yayınları, 2014, 161 vd Taşağıl, Kök Tengri’nin
Çocukları, 165-166.Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları,
166-167. Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, 167-174 Eski
Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğubatı Yayınları, 2011
s.242-289
Uygur
Kağanlığı
Uygur
Devleti 745-840 arası 8.ve 9. yüzyılların ortalarında yaklaşık
bir yüzyıl var olan bir Türk imparatorluğuydu. Çinliler
tarafından Jiu Xing (Dokuz Kabile) , dokuz Oğuz veya Dokuz Tuğluk
olarak adlandırılan bir toplumdu fiilen Orhon Uygur devleti
olarakta anılır.Bu toplumdan ilk kez Töles boylarının 603
yılından sonra Göktürklere karşı isyanı münasebetiyle
bahsedilir.Etimolojik bakımdan Çin kaynaklarında Huei-ho, Wei-ho,
Huei-hu, Wei-qu-er ve benzeri biçiminde görülen Uygur adının
anlamı 974'te yazılan Chiu Wu-tai-shih'de şahin süratiyle dolaşan
ve hücum eden şeklinde açıklanmaktadır.Fakat bunun bir
yakıştırma olduğunuda belirtmek gerekir.Anlam bakımından tam
olarak bilinmmesede Uy= uymak+Gur=Salgurlardan gelenler anlamındadır.
Uygurlar, 627-646 yılları arasında bağımsızlığını koruyan
Tarduşlar siyasî birliğinin içinde yer aldılar ve 648’de Çin’e
bağlandılar. 682’de II. Göktürk Devleti kurulunca Dokuz
Oğuzlarla birlikte Gök Türklere tâbi oldular.Dokuz Oğuzlara
Uygurlarda katılıp On Uygur adıyla anılmaya başladılar. 740
yılından sonra II. Göktürk Devleti iç isyanlara sürüklenince
Uygurlar, Basmıllar ve Karluklarla beraber ittifak haline girip
onlara karşı ayaklandılar ve mağlûp ettikleri Göktürklerin
yerine Basmıl Kağanlığı’nı kurdular. Basmıl Kağanlığı
fazla hüküm süremeden, Uygurlar 744’te Basmılları bozguna
uğratıp Ötüken Uygur Kağanlığı’nı kurdular.ardından
Orhon-Selenge merkez olmak üzere Moğolistan coğrafyasını
denetimi altına aldılar. Bu esnada Uygurlar dokuz kabileden
oluşuyordu. Moyen-çor zamanında Uygurlar adeta bir deyişle
güçlerinin nirvanasına ulaşmışlardı.Uygur devleti Kutluk
devletinin kuruluşunda mühim görevler gördükleri gibi zayıflayıp
yıkılmasında da çok etkili olmuşlardır. 758 de Bögü Kağan
tahta geçti tibet dini olan Maniheizm’i 764’te kabul etti. Alp
Ulug Bilge Kağan zamanında Karlukların isyanı bastırıldı,
Tibetliler Doğu Türkistan’dan uzaklaştırıldı ve Kırgızlar
tamamiyle kağanlığa bağlandı. Alp Ulug, Turfan’a ve Doğu
Türkistan şehirlerine büyük önem verirdi. ve bunu takiben 821’de
Alp Küçlüg Bilge, Kağan oldu. Bu yıl aslında entrikaları ve
işlenen suikastler neticesinde Uygur tarihinin önemli bir dönüm
noktasıdır. Özellikle kağanın evlendiği Çinli prensesin
içeriden olan karşı faaliyetleri sebebiyle devlet içinde huzur
sağlanamadı. 824’te kağanın ölümü üzerine yerine kardeşi
Ho-sa (Hazar Tegin) ve onun yerine 832’de Hu Tegin tahta geçti.
839’da bazı devlet adamları tahtı gasbetmek istediler. Bunu fark
eden Hu Tegin onları öldüttürdü Bu sırada seferde olan Kürebir
buna çok öfkelenerek isyana teşebbüs etti ve Hu Te gin öldürüldü;
yerine Ho-sa Tegin Kağan ilân edildi. Hu Tegin’in ölümüne
üzülen ve Kürebir’e kızan Uygur kumandanı Külüg Baga,
Kırgızlarla anlaşıp 100.000 süvarinin başında merkeze saldırdı
aslında Uygur Devleti 795 ile 805 yılları arasında refah ve huzur
seviyesine çıkıldıysa da Tibetliler'in Doğu Türkistan'a
sızmaları ve Kırgızlar'ın kuzeyden baskıları devletin sonunu
getirdi. Maniheizm'nin gittikçe yaygınlaştığı anlaşılan ve
toplum yapısı iyice değişen Uygurlar'ın hemen yanında bulunan,
göçebe savaşçı özelliklerinden hiçbir özellik kaybetmemiş
olan Kırgız toplumu 840 yılında Ordu-balıg'ı basarak son Uygur
kağanı Ho-sa'yı öldürdülrerek ahaliyi kılıçtan geçirdiler.
Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar, yurtlarını terk ederek
Karluk ülkesine yani Çungarya'ya kaçtılar Kan-çou'ya ve yoğun
bir şekilde İç Asya/Tarım havzası'na göç ettiler.
Kaynak
"Benson
1998, p. 16–19. Taşağıl, Ahmet (2018). Bozkırın Kağanlıkları:
Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar. İstanbul: Kronik Kitap.
s. 203. Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, 197-218. Turgun,
Uygurlar, 121-134. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, 136-192.
İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat
Yayınları, İstanbul, Eylül 2014, s.125-132
Sonuç
Genel
olarak Türk adı ve İslamiyet öncesi Türk tarihini ele aldığımız
ve metin olarak hacmini sınırlı tuttuğumuz mevcut çalışmayı
her şeyin ötesinde düşünürsek Türk tarihine bütünsel bir
yapı biçiminde bakmak amacıyla yazılmıştır. Bu bağlamlar
sonucuna bakmış bulunursak Türk tarihi bir bütündür ve farklı
zaman ile sahalarda aynı bütünlüğün birer parçası olarak
daima örgütlenme dinamiği göstermiştir. Geniş bakımdan ele
alırsak kadim Türk tarihi sınırlı kaynak bakımından çok merak
edilmiştir Türk tarihi çalışılıp titizlikle incelenen
konulardan biri olmuştur.Dünya toplumlarının çok önemli
bölümleri kendi tarihlerini aydınlatma açısından ister istemez
Türk tarihine bakmak zorunda kalmışlardır. Çünkü Türkler
tarihin en eski dönemlerinden beri büyük devletler kurmuş tarihe
yön vermiş tarihin akışını değiştirmiş köklü milletlerden
biridir. Bu düşünceyle Türk adının ortaya çıkışı ve anlamı
üzerinde baya bir durulmuştur.Kaynak yapısı az olduğu için
titizlikle incelenen konulardan birtanesidir. Kadim Türk tarihine
önemli kaynak sunan Çin kaynaklarıda bu konuda önemli noktalara
deyinmiştir. Türklerin öz yurtlarında onların tarihini merak
eden ilim adamlarınca birçok saha çalışması ve arkeolojik
kazılar yapılmıştır. Türkistan’ın en ücra mevkilerinde zor
bozkır koşullarında azınlık olarak ortaya çıkmış ve tüm
zamanların en köklü halkı olarak yaşamıştır. Türkler, bu
noktada İslam dinini kabul edinceye dek birçok devlet kurmuş ve
kendi çağlarına hükmeden bir toplum olmuşlardır. Türk devleti
ve ordu teşkilatının mahlası olan Büyük Hunlar ve onlardan
sonra gelen Türk adını ilk kez bir devlet adı haline getiren
Göktürkler adeta sonraki zamanlarda kurulacak olan Türk devlet
yapısının modelini oluşturmuşlardır. Anayurtta bozkır kültürü
ile kendilerine münhasır bir milli külltür şeklini oluşturan
Türkler vakit vakit bölgelerinden türlü yönlere doğru göç
etmek durumunda kalmışlardır göç ettikleri bölgelere kimi zaman
kendi kültürlerini değiştirmemeye çalışarak gittikleri
yerlerde anayurtlarındaki teşkilatlarını kullanıp yine çok
güçlü siyasi yapılar oluşturmuşlardır. Türkler gittikleri
topraklarıda kendi yurdu haline getirip teşkilatlarınıda ona göre
kurmuşlardır. Bu çalışmada temel amaç Türk tarihinin
bütünlüğünü incelemektir. Batı tarihçiliğinin kendi
normlallerine göre oluşturdukları Türk tarihi algısı zaman
zaman tarihi gerçeklerden uzağı temsil etmektedir bunları
incelediğimiz metinler ve kaynaklardan göre bilmekteyiz. Tarihsel
sürece uygun bağlantılar kurmak ve yaklaşımlarda bulunmak
yazdığımız çalışmanın amaçları arasında yer almıştır.
Buna göre Türk tarihçiliğinin eski dönemlerden itibaren tarih
sahnesinde yer alan Türklerle ilgili olarak bundan sonrada gerek
siyasi gerek kültürel gerekse de toplumsal çalışmalar yapması
ve bu yönde araştırmalara tutunması bu çalışmaları Türk
tarihinin bütünsel yapısıyla bağdaştırması da çok önemli
olacaktır. Türk tarihinin tarihsel konumunun ve onun bütünlüğünün
algılanmasında bize sistematik yaklaşım sağlayacağı gibi
sonraki dönemlerde de irtibatlandırılıp bu konularda bizlere ışık
tutacaktır.
Tüm
Kaynaklar
Ön
Kaynak Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi İslamiyet Öncesi Türk
Tarihinin Panoraması H.Hilal Şahin
Sevan
Nişanyan,Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözcüğü,İstanbul,2009
İbrahim
Kafesoğlu,Türk Milli Kültürü,İstanbul:Ötüken
Yayınları,1993,89
Ahmet
Taşağıl,Gök Türkler,Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları,1996,1.
Hüseyin
Namık Orkun,Eski Türk Yazıtları,Ankara:Türk Dil Kurumu Yayınları
C.3.,1940.180
Muharrem
Ergin,Gök Türk Kitabeleri,İstanbul:Milli Eğitim Vakfı
Yayınları,1970,136-155
Peter
Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş,çev.Sadettin Karatay,
Ankara: Karam Yayınları,2002,93.
Golden
Türk Halkları Tarihine Giriş,95.Kafesoğlu,
Türk
Milli Kültürü,İstanbul:Ötüken Yayınları 2003,42
İskitler".
AnaBritannica. AnaBritannica Yayıncılık. ,
1994.Balaban,
Ayhan. İskit, Hun ve Göktürklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat.
T.C.
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Çağ Tarihi
Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi.
2006.
. Bkz: İlhami Durmuş, İskitler, Ankara: Genelkurmay Basımevi,
2008, 3. Durmuş, İskitler,7.Durmuş, İskitler, 13-16
Gazi
Akademik Bakış Dergisi İskit İmparatorluğunun Yıkılış
Nedenleri İlhami Durmuş
Mori
Masao, Yūboku
Kiba Minzoku Kokka, Tokyo, 1967, s. 24, 26-27.
Yılmaz
Öztuna, Cumhuriyet Dönemi Öncesinde Türkler, İstanbul: Babıali
Kültür Yayınları, 2008a:31;
Roux,Türklerin
Tarihi, Pasifikten Akdeniz’e 2000 Yıl, çev. Aykut Kazancıgil,
İstanbul: Kabalcı Yayınları,2004, 55.s
Salim
Koca, “Asya Hun Devleti”, Türkler Ansiklopedisi C-I, Ankara:
Yeni Türkiye Yayınları, (2002):
1047-1082.
Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, İstanbul: Bilge
Kültür Sanat Yayınları, 2014, 51-81
Kafesoğlu
2013:54-55 Ahmet Taşağıl, Kök Tengri’nin Çocukları, İstanbul:
Bilge
Kültür Sanat Yayınları, 2014, 51-81 Savaş Eğilmez,
“Hun-Alan
Mücadelesi ve Tarihte Yeni Bir Çağın Başlangıcı”, Sosyal
Bilimler Dergisi, c. 2, sy. (2002):
28-29,
191-199; Jean P. Roux, Türklerin Tarihi, 83-116
Heather
2005, ss. 153-154. Türk Devletleri'nin tarihi adlı makle
Osman
Nuri Zinnur 3 Ekim 2010 Şerif Baştav, “Avrupa Hunları”,
Türkler Ansiklopedisi, Ankara:
Yeni
Türkiye Yayınları, 2002, 1356; Ali Ahmetbeyoğlu, Sorularla Eski
Türk Tarihi,
İstanbul:
Yeditepe Yayınevi, 2014, 157-158. Baştav, “Avrupa Hunları”,
1356
The
Public Schools Historical Atlas edited by C. Colbeck, published by
Longmans, Green, and Co. 1905.
"Avar
İmparatorluğu / Bayan Kağan.M.S. 565 - 835". Avar
İmparatorluğu-Yazı:Tekin Gün. Mootol Kültür Sanat.4 Temmuz
2020. 24 Temmuz 2020 Gömeç,
Kök
Türk Tarihi, Ankara: Berikan, 2011,
1-2.Lásd:
Olajos Teréz: Az avar továbbélés kérdéséről
5 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesi
bkz.
Hüseyin Namık Orkun, Avarlar, Peçenekler, Kumanlar, Ankara.
(tarihsiz); D.C. Woo, Juan-Juan’lar, Hacettepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),Ankara, 1995
Taşağıl,
Kök Tengri’nin Çocukları, İstanbul: Bilge Kültür Sanat
Yayınları, 2014, 161 vd
Taşağıl,
Kök Tengri’nin Çocukları, 165-166.
Taşağıl,
Kök Tengri’nin Çocukları, 166-167.
Taşağıl,
Kök Tengri’nin Çocukları, 167-174
Eski
Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Doğubatı Yayınları, 2011
s.242-289
Benson
1998, p. 16–19.
Taşağıl,
Ahmet (2018). Bozkırın Kağanlıkları: Hunlar, Tabgaçlar,
Göktürkler, Uygurlar. İstanbul:
Kronik
Kitap. s. 203.
Taşağıl,
Kök Tengri’nin Çocukları, 197-218.
Turgun,
Uygurlar, 121-134.
Golden,
Türk Halkları Tarihine Giriş, 136-192.
İbrahim
Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyat Yayınları,
İstanbul, Eylül 2014, s.125-132
Ahmet
Beyoğlu A., Sorularla Eski Türk Tarihi, İstanbul: Yeditepe
Yayınevi, 2014.
Bartold,
V.V., Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları,
2006.
Baştav,
Ş., “Avrupa Hunları”, Türkler Ansiklopedisi, Ankara: Yeni
Türkiye Yayınları,
(2002):
1356.
Bayatlı
Mahmut Oğlu Hasan, Cam-ı Cem- Ayin, Sadeleştiren: Fahrettin
Kırzıoğlu,
Osmanlı
Tarihçileri İçinde, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1949.
Çataloluk,
O., Türk’ün Genetik Tarihi, İstanbul: Togan Yayınları, 2012.
Durmuş,
İ., İskitler, Ankara: Genelkurmay Basımevi, 2008.
Eğilmez,
S., “Hun-Alan Mücadelesi ve Tarihte Yeni Bir Çağın Başlangıcı”,
Sosyal Bilimler
Dergisi,
C-2, sy. 28-29, (2002): 191-199.
Erdemir,
H.P., 6.Yüzyıl Bizans Kaynaklarına Göre Göktürk-Bizans
İlişkileri, İstanbul:
Arkeoloji
ve Sanat, 2003.
Ergin,
M., Göktürk Kitabeleri, İstanbul: Milli Eğitim Vakfı, 1970.
Grousset,
R., Bozkır İmparatorluğu, İstanbul: Ötüken, 1980.
Golden,
P., Türk Halkları Tarihine Giriş, çev. Sadettin Karatay, Ankara:
Karam, 2002.
Gömeç,
S.Y., Kök Türk Tarihi, Ankara: Berikan, 2011.
Kafesoğlu,
İ., Türk Millî Kültürü, İstanbul: Ötüken, 2003.
Türk
Millî Kültürü, İstanbul: Ötüken, 1993.
Koca,
S., “Asya Hun Devleti”, Türkler Ansiklopedisi C-I, Ankara: Yeni
Türkiye Yayınları
(2002):
1047-1082.
Ligeti,
L. Bilinmeyen İç Asya, çev. Sadettin Karatay, Ankara: Türk Tarih
Kurumu
Yayınları,
1986.
Orkun,
H.N, Eski Türk Yazıtları, Ankara: Türk Dil Kurumu,1940
Türk
Sözünün Aslı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2011,
Orkun,
H.N., Avarlar, Peçenekler, Kumanlar, Ankara (tarihsiz).
Öztuna,
Y. Cumhuriyet Dönemi Öncesinde Türkler, İstanbul: Babıali Kültür
Yayınları,
2008.
Ögel,
B., Türk Kültür Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları,
1984.
532
Rasonyı,
L., Tarihte Türklük, Ankara. Türk Tarih Kurumu Yayınları,1971.
Roux,
J. P., Orta Asya Tarih ve Uygarlık, çev: Arslan, Lale, İstanbul:
Kabalcı
Yayınevi,
2001.
Türklerin
Tarihi, Pasifikten Akdeniz’e 2000 yıl, çev: Aykut Kazancıgil
İstanbul:
Kabalcı Yayınları, 2004.
Rusça
Türkçe Sözlük, İstanbul: Multilingual Yayınları, 2006.
Taşağıl,
A., Gök Türkler, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1995.
Kök
Tengri’nin Çocukları, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları,
2014.
Togan,
Z.,V., Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul: Enderun, 1981.
Turgun,
A , Uygurlar, çev: Ahsen Batur, İstanbul: Selenge, 2013.
Eberhard,
W. Çin’in Şimal Komşuları, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları,1996.
Woo,
D.C., Juan-Juanlar, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü,
(Yayınlanmamış
Doktora Tezi), Ankara, 1995.
ZEKİYEV,
Z. M., Türklerin ve Tatarların Kökeni, İstanbul: Selenge, 2007