Translate

21 Temmuz 2021 Çarşamba

1920-1936 ATATÜRK’ÜN DENGE POLİTİKASI



                                                         Nagihan BİlGİN

Giriş

    1918 yılında işgale uğrayan Türkiye 1919’ da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla işgalden kurtarılma dönemine girmiştir. Bu tarihten sonraki yapılan tüm faaliyetlerin temelinde yeni kurulan TBMM’nin bir bakıma Türkiye’nin tanınması yer almıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Lozan antlaşması ile bu amacını uluslarası camiaya kabul ettirmiştir. Lozan antlaşmasının imzalanmasından sonra konferansta çözülemeyen sorunlar Türk dış politikasının temelini oluşturmuştur.1920-1936 tarihleri, Atatürk’ün “Denge Politikası” uyguladığı son derece önem arz eden bir dönemdir. I. Dünya Savaşında müttefiklerinin yenilmesiyle Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştır. Atatürk,19 Mayıs 1919’da kurtuluş Savaşı’na başladığında son derece olumsuzluklarla karşı karşıyaydı. Vatanın her bir noktası birinci dünya savaşının muzaffer büyük devletleri tarafından işgal altındaydı. Bu yeni dönemde Avrupa’nın uluslararası ilişkilerdeki rolü azalırken, ağırlık merkezi olmaya devam etti. Avrupa da savaştan yenik çıkmış devletlerin üzerine birçok yeni egemenlik sahası kurulmaya başlamıştı Bu egemenlik sahası bir gelişme gibi görünse de birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. 1 dünya savasına kadar görülmemiş bir tahribat yaşayan ekonomi devletleri daha zor bir duruma düşürmüştü. Çünkü Savaşı kazanmak için verilen vaatler yerine getirilmez olmuştu. Yeni Sovyet rejiminin bir dünya ihtilali gerçekleştirmek düşüncesiyle bu yıkımları siyasi politikalarına alet etmesi sorunları daha ileri boyutlara taşımaktadır. Uluslararası bu çalkantılı dönemde barış antlaşmaları yapılması hayati bir önem kazanmıştı. Büyük devletler yenik devletlere imzalattıkları mahiyette bir barış antlaşmasını, 10 Ağustos 1920’de Sevr’de Osmanlı devletine kabul ettirdiler. Anlaşmaya göre; Boğazların kontrolü uluslararası bir komisyona verilecek, İzmir ve çevresi 5 yıl süreyle Yunanistan’ın himayesine bırakılacak Doğu Trakya Yunanistan’a bırakılacak ve Ermenistan devleti kurulacak, Kürtlere özerklik tanınacaktı. Sonuç olarak baktığımızda Türklere küçük bir bölge bırakılacaktı.1 

Yurtta ve cihanda barış ilkesi Türk milli politikasının temel niteliğidir. Milli menfaatlerini korurken devletlerinde çıkarlarını gözetmektir. Lozan sonrasında dış politikada uluslararası toplantılara katılma, devlet başkanları seviyesinde ziyaret gibi faaliyetler yerine getirilmiştir. İki savaş arası dönemde, bağlantısızlık politikası yürütülmüştür.2 

1919-1923 yılları arasında izlenen siyasi politika tam bağımsızlık ve çağdaş devletler seviyesine ulaşmak aynı zamanda güvenlik ortamını oluşturarak Bağımsızlık savaşı için gerekli yardımlara ulaşmak olmuştur. Dış politikada esas öge güç dengesini gözetmek ve esaslı bir yol izlemek olmuştur. Politikada üstünlük ve devletler nazarında tanınma stratejisi izlenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk her zaman denge siyasetinde realist bir tavır takınmış ve hayal unsurlarına yer vermemiştir.1923-1932 arası dönemlerin siyasi çerçevesi incelendiğinde  Lozan antlaşmasından kalan sorunların etkisi altında kalan bir dış siyaset modeli ortaya çıkmaktadır. Lozan Konferansında Türkiye topraklarında kalan Rumlarla Müslümanların değişimi meselesi ele alınmış ve bu konuda protokol imzalanmıştır. Tek Tek devletlerin Türkiye’ye karsı izlediği politikalar peşin sıra gelmektedir.15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in Yunanistan tarafından işgali ile başlayan dönem,1921 tarihinde başlayan Birinci İnönü savaşına kadar devam eder. Düşmanın zayıflatılmaya aynı zamanda yavaşlatılmaya ve düzenli ordunun kurulması için zaman kazanılmaya çalışılan dönemdir.3 

Denge politikasının temelini oluşturan hususlar arasında savunma evresi olarak adlandırılan Birinci İnönü savasının başlangıcı ve bunun tekabülünde Sakarya savaşının kazanılması ile biter. Sakarya savaşının kazanılması ile birlikte savunma safhası sona ermiştir. Genel bağlamda 1920-1930 evresi Tarihi dönemleri birbiriyle siyasi mücadele halinde gelen iki devleti karşı karşıya getirmiştir. Bu devlet Sovyet Rusya’dır. Karşılıklı oluşan zaruri koşullar iki devleti birbirine yaklaştırmıştır. Almanya’nın batılıların yanında yer alma ihtimali Rusya’yı Türkiye’ye yaklaştıran temel hususlar arasındadır.17 Aralık 1925’ te Türkiye ile Sovyetler birliği arasında Dostluk ve saldırmazlık anlaşmasının imzalanması sonucunu doğurmuştur. Batılılarla temas Atatürk’ün batıya olan güvensizliğini arttırmıştır. Buna karşılık doğulu komşularla temasa özen göstermiştir. Dış politika olarak Atatürk’ün denge siyasetini anlamak adına barışçılığın esas alındığı ve bu bağlamda Hatay, Musul Meselelerini bir savaş nedeni olarak saymaması örnek oluşturacak mahiyettedir. Türkiye’nin savaşın bir uluslarası politika olarak güdülmesine karşı olduğunun bir göstergesi de 27 Ağustos 1928 Tarihli Briand Kellog Paktını imzalamasıdır4 

1929 Ekonomik bunalım ise devletleri temelden sarsan bir kanıt olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bunalım süreci peşinde bazı sorunları da getirmiştir bu sorunlar arasında en önemli olan ideolojik çatışmalar ve siyasi gerginlikler olmuştur. Hitler’in iktidara gelmesiyle başlayan bu çalkantılı süreç Lozan antlaşmasının sağladığı güvenlik sisteminin sonunu getirmiştir. Aynı zamanda ekonomik anlamda yaptırımlarda uygulanmıştır. Çünkü Atatürk kalkınmayan bir ekonomiye sahip bir devletin siyasette etkin bir güç olamayacağını biliyordu. Atatürk’ün denk bütçede ısrarlı olmasının nedeni, hazinenin yurtiçinde ve yurt dışında güven kazanmasını sağlamak içindi.6 Aynı zamanda taviz verilmeyen konuları da belirtmek gerekir. Vatanın menfaatlerini gözetmek ve milleti en az zarar ile içinde bulunan siyasi kargaşadan çıkarmaktır. Atatürk dönemi esas alındığında dengeden daha çok bağımsız bir dış politika vardır.7 1.Dünya Savaşının mağlup devletleri ideolojik fikirlerin yaygınlaştığı ülkeler haline dönüşmüşlerdi. İtalya’da Benito Mussolini’nin Almanya’da Adolf Hitlerin iktidara gelmesi dünya dengelerini bozan önemli gelişmelerdir. Devletlerin yayılmacı politika izlemesi ve bunun sonucunda İtalya’nın Akdeniz üzerinde iddialarda bulunması, Türkiye ve Yunanistan gibi henüz bağımsızlık savaşı sırasında karşı karşıya gelmiş İki Akdeniz Ülkesini endişeye sürükleyerek, ulusal anlamda güvenliklerini koruma maksadıyla hareket edip ittifak yapmaya yöneltmiştir. Türkiye ve Yunanistan ilişkileri 1928’de iyi anlamda gelişme göstermiştir. Bu durum İtalyan tehdidi karşısında Balkanlarda bir güvenlik ittifakı tesis edilmesi arayışını başlatmıştır. Balkan coğrafyasının Atatürk için büyük önemi vardı. Atatürk Selanik’te doğup büyümüş bu bağlamda Balkanlarda siyasi istikrarın kalıcı olması konusunda Atatürk’ün duygusal bir hassasiyet taşıdığı öne sürülebilir. Atatürk sadece Türk dış politikası üzerine dengeyi sağlamak için yoğunlaşmamış aynı zamanda Türkiye karşıtı bir bloğun oluşmasını önlemek için doğudaki devletlerle ittifak arayışları olmuştur. Bu bağlamda Sadabat Paktı Türkiye’nin politik varlığını sürdürebilmesi için öncülük ettiği bir strateji olarak varlığını sürdürmektedir. Bu pakta Atatürk çok önem vermiştir uzun vadede mazlum milletler olarak tanınan dünya ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanacaklarını düşünmüş bu vesileyle Türkiye antiemperyalist söylemleri dış politikada oluşturduğu güvenli izlenim ve ittifaklarla hizmet eden bir araç olarak kullanmıştır.

Sonuç 

Yeni bir Türk devletinin kurulabilmesi için, mücadelenin her şeyden önce büyük devletlere karşı yürütülmesi gerekmektedir. Türkiye cumhuriyeti birçok olgunun bir araya gelmesiyle modern bir organizasyonu oluşturur. Bu bağlamda dış güçlere ve yurt içinde daimi hedefi “Yurtta sulh cihanda sulh” beyannamesiyle savaşlar en son çare olarak görülüp sadece vatanın bütünlüğü tehlikeye girdiği zaman başvurulan bir politik unsur olmuştur. Dış güçlere karşı her zaman denge politikası güden Atatürk yeni devletin siyasi filizlenmesini böylelikle başlatmıştı. Atatürk modern ilerici ve laik bir ulus devlet ihdas etmek için politik reformlar gerçekleştirdi. Yabancılara tanınan ekonomik imtiyazlar kaldırıldı, demiryolları milli hale getirildi seküler ve bilimsel eğitim esas alındı ülkede yabancı tesiri minimuma indirmek için caba sarf edildi. 1920-1930 döneminin politikasına genel olarak baktığımızda yabancı devletlere benliğimizi tanıtmak ve kabul görmek, devamında gelen süreçte ise vatani bütünlüğümüzü muhafaza etmek olarak tanımlayabiliriz. 

 Kaynakça 

  • BAŞARAN, Doğacan, “Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasında Savunmacı Realizm Anlayışı Ve Üçüncü Dünyacılık”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.2, S.1, 2020, s.88- 89 
  • BOLAT, Mahmut , “Genel Hatlarıyla Atatürk Dönemi Türkiye’nin İkili İlişkileri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Programı, C.7, S.1, 2006, s.50-52. 
  • BIYIKLI, Mustafa, “ Kaynakçalı ve Açıklamalı Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Kronolojisi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.22, 2008, s.30. 
  • ÇAĞLAR, Günay, “Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.15, 2000, s.319. 
  • SEMERCİOĞLU, Harun, “Atatürk Döneminde İzlenen Bölgesel Güvenlik Politikası”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C.16, S.2, 2015, s.51-58 
  • TALAS, Mustafa, “Örnek Bir Dış Siyaset Modeli Olarak Atatürk’ün Yurtta Barış Dünyada Barış Politikası”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, C.5, S.15, 2004, s.349. 
  • UYAR, Hakkı, Atatürk Dönemi İç Politikası 1920-1938, Yakın Dönem Türk Politik Tarihi, Anı Yayınları, Ankara 2006 
  • ULUSOY, İzzettin, “Atatürk Dönemi İktisadi Kalkınma Modeli”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.1, S.2, 2017, s.111.
Resim - https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/buyuk-onder-ataturkun-ebediyete-intikalinin-82nci-yili/2036816

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.