Translate

29 Haziran 2021 Salı

 

Kitap Tanıtımı /Book Review

Murat Özkan, Buhara Hanlığı (1500-1920), ISBN: 978- 605- 4944- 78-1, Selenge Yayınları, İstanbul 2021, s.128.







Göksu KOCA



Doç. Dr. Murat Özkan tarafından kaleme alınan Buhara Hanlığı (1500-1920) adlı eserde, XVI-XX, yüzyıllar arasında Türkistan’da hakimiyet kuran Buhara Hanlığı’nın, siyasî, sosyal, kültürel ve iktisadî hayatı anlatılmıştır. Murat Özkan’ın bu çalışması 2021 yılında Selenge Yayınevi tarafından yayımlanmıştır.

Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yapmakta olan Doç. Dr. Murat Özkan’ın, Türkistan Hanlıkları ve Ruslarla olan mücadelesini ele alan Türkistan’ın Keşif Çağı Rus Seyyah Burnaşev’in Gözünden Buhara ile bu çalışmanın halefi olan Türkistan’ın İşgal Çağı Beyaz General Skobelev (1843-1882) adlı birbirlerini tamamlayan bu eserleri vardır. Bu iki eser de Türkistan’ı ve Rusların bölgeye yönelişi ve izlediği siyaseti anlamak açısından oldukça mühimdir. Yine çeviri eser kategorisinde değerlendirilen ve çevirmenleri arasında yer aldığı Sibir Kronikleri I-II-III adlı eserler XV-XVI. yüzyıllar arasında hüküm süren Sibir Hanlığı’nın Rusların işgaline kadar giden süreci aydınlatmaktadır. Özkan’ın bu kitap çalışmalarının yanı sıra Türkistan’ın sosyo-kültürel tarihi hakkında da pek çok makalesi mevcuttur. Buhara Hanlığı (1500-1920) adlı eser 5 bölümden oluşmaktadır.” Mâverâünnehir ve Buhara’nın Tarihi Coğrafyası” adlı birinci bölümde pek çok şehri bünyesinde barındıran Mâverâünnehir, binlerce yıldır birbirinden farklı kültür ve uygarlığa ev sahipliği yapması nedeniyle de hem Batı hem de Doğu kültürünün izlerini taşımaktadır. Bu kısımda tarihi belgelere dayanılarak bölgeye göç MÖ. IV. yüzyıldan itibaren Batı Asya topraklarından yapıldığı belirtilmektedir. Bölgenin bu dönem egemen güçleri Pers, Grek,  İmparatorluğu, MÖ. III-II ve MS. V. yüzyıl arasında Kuşan (Hint), Akhunlar, Sasaniler gibi imparatorluklardır. MS V. yüzyıl bu bölgeye göçler Orta Asya havzasından yapılmaya başlanmış ve bu göç hareketinin etkisiyle de bölgede Göktürkler hakimiyet kurmuştur. VIII. yüzyıldan sonra ise göçler tekrar Batı Asya’ya kaymıştır. Böylelikle İslam uygarlığının yükselişe geçişi ile birlikte bölge yeni bir kültürün etkisi altına girmiştir. Bu bölümde Mâverâünnehir’in ihtiva ettiği şehirler açıklandıktan sonra Türk-İslam medeniyetlerinin bölgedeki en önemli merkezlerinden biri olan Buhara şehri hakkında bilgi verilmektedir. Buhara, birçok topluma ve siyasî oluşuma ev sahipliği yapan kadim şehir, iki bin yıllık tarihi, coğrafyası ve dokusuyla tipik bir Türkistan şehridir. Buhara şehrinin ilk  yerel toplulukları olan ve Zerefşan Nehri kıyılarındaki köylerde yaşayan Aryan halkından bahsedildikten sonra Buhara’yı ele geçirip, hakimiyet kuran devletlere değinilmiştir. 750’ de bölgenin Abbasi hakimiyetine girmesiyle, şehir İslami bir kimlik taşımaya başlamıştır. Samaniler, Karahanlılar, Karahıtaylar, Harzemşahlar döneminde de Buhara bölgenin en önemli kültür ve medeniyet merkezlerinden biri olmuştur. Bu durum Cengiz Han ve Moğollar’ın istilasına kadar devam etmiştir. Cengiz Han’ın hayattayken ülkesini dört oğlu arasında bölüştürmesi üzerine Buhara ve çevresi Çağtay Han’a düşmüştür. Böylece artık Türkistan’da Çağatay Hanlığı hakimiyeti başlar. Çağatay Hanlığı dönemine değinildikten sonra Emir Timur ve 1370 yılında Semerkand’ı merkez yaparak kurduğu Timurlu Devleti’nin dönemi hakkında bilgi verilmiştir. Özellikle Timur döneminde bilim, sanat ve imar faaliyetlerine önem vermesi ve  bu dönemde yaşanan bilimsel gelişmelerin tarihe “Timur Rönesansı” olarak geçmesi mevzuları açıklanmıştır. Timurlu Devleti’nin yıkılışına kadar geçen süreç anlatılarak Timur’un saltanat yıllarında farklı ülkelere pek çok sefer düzenlemesiyle neredeyse Cengiz Han ile yarışacak hale geldiği belirtilmiş; ardından siyasî ve kültürel çalışmalara değinilerek Timurlu Devleti’nin yıkılışı ile bölüm sonlandırılmıştır.

“Şibanî Hanedanlığı Döneminde Buhara Hanlığı” adlı ikinci bölümde Hanlığın adı ve menşei üzerinde durulmuş ilk olarak Şibanî hanedanlığına adını veren Cengiz Han’ın torunu Cuci’nin oğlu Şiban’dan bahsedilerek Özbek adının menşei hakkında muhtelif görüşlerden bahsedilmişti. Bunlar arasında Özbek adının menşei hakkında en fazla kabul göreninin Altın


Orda Devleti’nin başında bulunan Özbek Han’dan geldiğidir. Türkistan’da kısa sürede şehirleri hakimiyeti altına alan Özbekler, Kalmuk akınları sonrasında büyük bir darbe almıştır. İşgal sonucu bölgede yaşanan kaostan bahsedilip Buhara Hanlığı’nın kurucusu olarak kabul edilen Muhammed Şibanî Han dönemi hakkında bilgi verilmiştir. Muhammed Şibanî Han’ın doğumu, gençlik yıllarında yaşadığı kötü hadiselerden bahsedilmiş akabinde yeni bir devlet kurma gayesi güden Şibanî Han’ın birtakım mücadelelere girişmesi anlatılmıştır. Muhammed Şibanî Han’ın gittikçe güç kazanarak korkusuzca Türkistan içlerine kadar akınlar düzenlemesinin sebebi Buhara hâkiminin Şibanî Han’a hizmetlerine karşılık Yesi şehrini vermesidir. Muhammed Şibanî Han’ın bölgede ki bazı hanlara yaptığı hizmetlere karşın takdirlerini topladığı, Semerkand’ın kuşatılması sırasında Buhara kuvvetlerinin yardıma geldiğini öğrenen Şibanî Han yönünü Buhara’ya çevirmiş ve 1500 yılında savunmasız kalan Buhara’yı ele geçirmiştir. Muhammed Şibanî Han’ın Buhara’yı ele geçirişiyle beraber Buhara Hanlığı kurulmuş oldu. Bu kısımda Şibanî Han’ın 1510 yılana kadar süren saltanatında devletlerle olan mücadeleleri anlatılmıştır. Kuşkusuz bu mücadelelerden en önemlileri Babür ve Şah İsmail ile olanlardır. Babür’ün Semerkand’ı kuşatması üzerine yapılan savaşta Babür, Şibanî Han’a karşı mağlup olmuştur. Şibanî Han’ın ölümü ile sonuçlanacak olan Safevî- Özbek mücadelesinin mezhepsel farklılıklar neticesinde gerçekleştiği düşünülse de esasında Türkistan ve Horasan hakimiyeti sonucundadır. Horasan’da gerçekleşen mücadele Özbeklerin yenilgisiyle sonuçlanırken Muhammed Şibanî Han’da hayatını kaybetmiştir. Mücadele sonucunda Özbeklerin aldığı ağır yenilgi ve toparlanma süreci anlatılmıştır. Bu süreçte Şah İsmail’in desteği ile Babür’ün, Buhara ve Semerkand’ı ele geçirişinden bahsedilmiştir. Semerkand halkının Babür’ü sevmesi şehri kuşatmalarını kolaylaştırsa da Babür’ün Şah ve on iki imam adına hutbe okutup, para bastırması, sünni halkın Şii inanca sahip Şah İsmail’e ve onun için hareket eden Babür’ e olan desteklerini çekmesine neden olmuştur. Köçküncü Han önderliğinde Özbek birliği tekrar oluşturulmaya başlanmış, Köçküncü Han dönemi anlatıldıktan sonra ölümünün ardından tahta geçen Ubeydullah Han döneminde yaşanan hadiselerden bahsedilmiştir. Ubeydullah Han’ın ölümü ile Özbeklerin yükselişi sekteye uğramıştır. Özbekler arasında “fetret devri” diye adlandırılacak olan istikrarsızlık dönemi başlamıştır. Bu dönem II. Abdullah Han’ın merkezi otoriteyi sağlamasına kadar devam etmiştir. II. Abdullah Han’ın devletlerle olan ilişkileri ve mücadelelerinden bahsedilmiştir. Onun 1598 yılında ölümünün ardından Buhara Hanlığı’nın otoritesi sarsılmış, çıkan ayaklanmalar da Şibanî Hanedanlığı’nın sonunu getirmiştir.

Astrahan Hanedanlığı Döneminde Buhara Hanlığı” adlı üçüncü bölümde, Şibanîlerin ardından Buhara Hanlığı’nın yönetiminin Astrahanlılar hanedanına geçişi anlatılarak bölüme


başlanmıştır. Astrahanlıların nereden geldikleri ve tahta çıkan ilk hanı Canî Muhammed olduğu için Canî Muhammed veya Canîler denildiği ailenin soyunun Cengiz Han’a dayandığından bahsedilmiştir. Astrahan Hanedanlığı’nın yurtlarını bırakıp Buhara’ya gelme nedenleri açıklanmıştır. Şibanî Hanedanlığı ile Astrahanlılar arasında evlilik yoluyla kurulan ilişkiler anlatılarak II. Abdullah Han’ın akrabalık yolu ile Astrahanlılara, hanlığa verdikleri destekten dolayı bazı şehirlerin yönetiminin verildiğinden bahsedilmiştir. II. Abdullah Han’ın ölümünün ardından oğlu Abdülmümin tahta geçmiş, otoritesi sarsılan Buhara Hanlığı adeta kaos ortamına dönüşmüştür. Bunun nedeni Abdülmümin’in hanlıktaki otoritesini sağlamlaştırmaya çalışırken uyguladığı sert politikalar neticesinde halkın güvenini kaybetmesidir. Bu kaos ortamında Buhara’nın ileri gelenleri tarafından ülkenin Astrahanlılar tarafından yönetilmesi gerektiği görüşlerinden bahsedilerek Astrahanlıların ülke yönetimini ele geçirme süreçleri detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Astrahanlıların ilk hanı olan Canî Muhammed dönemi anlatılırken hanlığın yönetiminin Baki Muhammed’in elinde olduğu belirtilmektedir. Canî Muhammed’in ölümünün ardından tahta Baki Muhammed geçmiştir. Buhara Hanlığı içerisinde otoritesini sağlayamayan Baki Muhammed’in saltanatında, Safevîlerin toprak genişletme politikaları neticesinde Buhara Hanlığı topraklarına doğru ilerlemeleri Baki Muhammed’in bu mücadelede kendisine yardım etmesi amacıyla Osmanlı Padişahı III. elçi göndermesine sebep olmuştur. Yine bu kısımda Baki Muhammed’in ölümü üzerine tahta geçen kardeşi Veli Muhammed hakkında bilgiler verilmiştir. Veli Muhammed’in saltanat yıllarında otoritesini güçlendirmek amacıyla vergi sisteminde düzenlemeye gitmesi, ulema sınıfını yanına çekmek maksadıyla onlara iyi davranarak otoritesini sağlamlaştıracağını düşünmesine sebep olmuştur. Bu konuda başarılı olamamakla beraber Özbek beylerine verdiği imtiyazlar ilerleyen zamanda kendisini sıkıntıya sokmuştur. Veli Muhammed son yıllarında yeğenleri İmam Kulu ve Nadir Muhammed ile mücadeleye girişmiştir. Bu mücadeleden bahsedildikten sonra Veli Muhammed Han’ı mağlup ederek hanlığın başına geçen yeğeni İmam Kulu Han dönemi hakkında bilgi verilmiştir. İmam Kulu Han döneminde Buhara Hanlığı içerisindeki sorunların birazda olsa çözüldüğü görülmektedir. Bunun en önemli nedenini Özkan, onun seleflerinden daha uzun bir süre yani 31 yıl tahtta kalmasına bağlar. İmam Kulu Han, Kazak ve Kalmuklarla mücadele ederek izlediği politikalarda başarılı olmuş halk nezdinde itibar kazanmıştır. İmam Kulu’nun ardından tahta kardeşi Nadir Muhammed Han geçmiştir. Nadir Muhammed Han döneminde oğlu Abdülaziz’in Kazaklarla yaptığı bu sefer sırasında han ilan edilmesi Nadir Muhammed Han dönemini sonlandırmıştır. Abdülaziz Han döneminde dikkat çeken en önemli olay Hive Hanlığı ile yapılan mücadeleler olmuştur. 36 yıl tahtta kalan Abdülaziz Han yerini kardeşi Subhan Kulu’ya bırakmıştır.


Subhan Kulu Han dönemi hanlığın çöküşünü hazırlamıştır. Buhara Hanlığı’nın hem sorunlarıyla uğraşan hem de Hive Hanlığı ile mücadele eden Subhan Kulu’nun otoritesi bu mücadeleler ardından sarsılmıştır. Subhan Kulu’dan sonra tahta Ubeydullah Han geçmiştir. Ubeydullah Han döneminde otoriteyi tesis etmek amacıyla atılan bazı adımlar işlerin iyice sarpa sarmasına neden olmuştur. Ubeydullah Han saltanatında istediği başarıyı yakalayamadığı gibi tahtan indirilmesine sebep olmuş yerine Ebu’l-Feyz Han geçmiştir. Ebu’l Feyz Han merkezi otoriteyi sağlayamamış olması, şehirlerden sorumlu beylerin bağımsızlıklarını ilan etmelerine neden olurken Buhara Hanlığı da pek çok parçaya ayrılmıştır. Ebu’l Feyz Han’ın hanlığı bu çıkmazdan çıkarabilmek amacıyla Mangıtlardan Atalık Muhammed Hâkim Bey’den yardım istemesi hem kendi hem de Astrahan Hanedanlığının sonunu getirmiştir.

Buhara’da Mangıt Devri ve Küçük Kıyamet” adlı dördüncü bölümde Ebu’l Feyz Han’ı öldürüp Buhara’da Mangıtlar devrini başlatan Muhammed Rahim Han’ın dönemi anlatılmıştır. Mangıtlar Cengiz Han’ın soyundan gelmeyen ilk hanedandı. Başlangıçta Muhammed Rahim Han’ın, kendisine karşı ayaklanma ihtimaline karşın çoğu kabileyi cezalandırarak merkezi otoriteyi sağlamaya çalıştığından bahsedilmiştir. Muhammed Rahim Han’ın erken ölümünün birçok yeniliğin kesintiye uğramasına neden olduğu belirtilmiştir. Ölümünün ardından hanlığın başına kimin geçeceği konusunda karışıklıklar çıktığı belirtilmiş, Buhara Hanlığı tahtına Muhammed Rahim Han’ın amcası Muhammed Danyal Bey çıkmıştır. Muhammed Danyal Bey döneminde onun tahta oturmasını kabul edemeyen Özbek beylerinin yerine Cengiz soyundan olan Seyyid Ebulgazi’yi han olarak ataması kukla hanlar dönemini başlatmıştır. Hanlığı döneminde aşırılıktan uzak mütevazi bir hayat süren Muhammed Danyal Bey saltanatı boyunca Hive ve Hokand Hanlıkları ile iyi ilişkiler kurmuştur. Muhammed Danyal Bey’in devlet işlerinden elini çekmesinin ardından oğlu Şah Murad dönemi hakkında bilgi verilmiştir. Şah Murad’ın dervişliğinin yanı sıra idarede de başarılı olduğundan; kukla hanı tahtan indirip kendisini Buhara Emiri ilan etmesinden ve buna bağlı olarak hanlığın artık Buhara Emirliği adı ile anılmaya başlandığından bahsedilmiştir. Şah Murad döneminde  askerî, malî ve idarî alanlarda yapılan yenilikler emirliğin bir nebze de rahatlamasına sebep olmuştur. Şah Murad’ın 15 yıl süren iktidarının ardından tahta oğlu Said Haydar geçmiştir. Said Emir Haydar’ın çok iyi dini bilgiye sahip olması döneminde din ve devlet işlerini ayrı tutmaması ulemanın desteğini de almasına sebep olmuştur. Ayrıca o, “Seyyidlik” unvanını kullanan ilk emirdir. Emir Haydar’ın döneminde hükümdarlık hakları değişmiş, kan bağlılığı yani Cengiz soyundan gelmeye önem verilmemeye başlandığı belirtilmiştir. Saltanatında gerçekleşen isyanları bastırmakla geçiren Said Haydar’ın vefatının ardından tahta ilk olarak


Hüseyin ardından da Mir Ömer geçmiştir. İki emirin saltanatı kısa sürmüş, Buhara Emirliği tahtına 1827 yılında Nasrullah geçmiştir. Emir Nasrullah döneminde, merkezi otoritesini güçlendirip, sorunlarla uğraşırken, asıl tehlike Çarlık Rusya’nın Türkistan içlerine ilerleyişinin idrak edilemediği gibi Türkistan hanlıklarının da birbirleriyle mücadele içerisinde olduğu belirtilmiştir. Çarlık Rusya’nın Buhara Emirliği ile ilişkileri, Emir Nasrullah döneminden önce başlamasına rağmen bu dönemde İngiltere ve Çarlık Rusya’nın kendilerine yeni pazar arayışı akabinde Türkistan’da giriştiği “Büyük Oyun”un sergilenmeye başladığı dönemden bahsedilmiştir. Çarlık Rusya’nın Buhara Emirliği ile yakın temas kurması İngiltere’yi harekete geçirmiş, Emir Nasrullah’a elçi göndermiştir. Ancak Emir Nasrullah’ın Rusların lehine hareket ettiği görülmektedir. Emir Nasrullah’ın ölümünün ardından var olan Rus baskısının iyiden iyiye artması yine bu dönemde Rusların Türkistan’daki ilerleyişi, Rus yayılmasındaki üç ana kırılma noktası anlatılmıştır. Emir Nasrullah’ın ardından Buhara Emirliği’nin başına geçen Muzafferüddin döneminde başlayan işgal süreci ve Çarlık Rusya’nın Buhara Emirliği’ni ele geçirilişi hakkında bilgi verilmiştir. Emir Muzafferüddin’in 1885 yılında vefat etmesi üzerine tahta Abdulahad geçmiştir. Emir Abdulahad döneminde de Rus baskısının devam etmesine rağmen birtakım reformları gerçekleştirmeyi  başarmıştır. Emir Abdulahad’ın 1910 yılında ölümü üzerine son emir olan Âlim Han tahta geçmiştir. Âlim Han dönemi oldukça önemlidir. O, Sovyet Rusya’nın Buhara Emirliği’ni işgal  etmeden önceki son emiridir. Halkın, emirliğin siyasî, iktisadî ve kültürel anlamda çöküşte olmasına rağmen Âlim Han’dan umutlu olduğu belirtilmiştir. Türkistan’ın birçok bölgesinde ortaya çıkan fikir hareketleri Buhara’yı da etkilemiş, özellikle kendilerini “Buharalı Ceditçiler” olarak adlandıran bu grubun gün geçtikçe etkisini daha da artırdığından bahsedilmiştir. Bu hareketin Buhara Emirliği içerisinde giderek kavramsal bir boyut kazanarak “Yaş Buharalılar” adı ile anılmaya başlandığı belirtilmiştir. Bu düzenin değişmesi gerektiğini savunan Yaş Buharalılar ile Âlim Han arasındaki gerçekleşen mücadelelerden bahsedilmiştir. Yaş Buharalıların Sovyet Rusya’dan yardım istemesinin ardından Kızıl Ordu’nun desteği ile Buhara’nın ele geçirilişi, Buhara şehrine ve tarihine nasıl zarar verildiği hakkında bilgiler verilerek bölüm sonlandırılmıştır.

İdarî, İktisadî ve Kültürel Özellikleriyle Buhara Hanlığı” adlı beşinci ve son bölümde Buhara Hanlığı’nın yönetim temelini oluşturan sistem ve yönetim içerisinde yer alan memurlar rütbelerine göre tek tek açıklanmıştır. Buhara Hanlığı’nın eski Türklerde hâkim olan ordu-millet anlayışını sürdürdükleri belirtilmiştir. Rus işgaline uğramadan önce Buhara’nın İslamiyet’in en önemli dini merkezlerinden biri olduğuna değinilerek özellikle Mangıtlar devrinde dinin yönetimde etkin olmasından bahsedilmiştir. Ardından Buhara


Hanlığı’nın ekonomik yapısı ve iktisadî hayatı açıklanmıştır. Buhara Hanlığı’nda şehirde yaşayan halkın ticaretle köyde yaşayan halkın ise tarımla ve hayvancılıkla uğraştığı ayrıca Buhara halkının en önemli geçim kaynaklarından birinin de pamuk olduğundan bahsedilmiştir. Buhara Hanlığı’nın ekonomisi hakkında detaylı bilgiler verildikten sonra köklü bir kültüre sahip olan Buhara’nın mimarisi hakkında da bilgiler verilmiştir. Mimari eserlerin yapısı açıklanarak Buhara’da medreseler ve eğitim konusunda bilgiler aktarılmıştır. Buhara hanlarının din ile içe geçmiş olması eğitim konusunda birtakım değişiklerin yaşanmasına neden olmuş, Timurlular devrinde ilgilenilen pozitif bilimlerin bir kenara bırakılarak dini eğitimin ağırlıklı olduğu bir sisteme geçildiğinden bahsedilmiştir. XIX. yüzyılın sonlarına kadar Buhara’da eğitim zaman zaman sekteye uğramışsa da Buhara’da 366 tane medresenin varlığından söz edilmektedir. Sonuç olarak; Özkan’ın yazmış olduğu Buhara Hanlığı(1500-1920) adlı eser akıcı bir üslupla kaleme alınmıştır. Türkçe, İngilizce ve Rusça araştırma eser ve makalelerden yararlanılan bu eser kaynak çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Türkistan Hanlıkları ile ilgili yeni bir başucu kitabını yazın dünyasına kazandırmıştır. Özkan’ın bu kıymetli eseri ile ilim alemine büyük katkı sağlamıştır.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.