Translate

10 Ocak 2021 Pazar

XVII. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA GEMİ TEKNOLOJİSİNDEKİ DEĞİŞİM: KÜREKTEN YELKENE GEÇİŞ


 

Nagihan BİLGİN

Denizcilik tarihinde kürek ve yelken kullanımı, neredeyse insanlığın bilinen ilk medeniyetleri kadar eskiye uzanmaktadır. Kürek kullanımı yeniçağ ve özellikle coğrafi keşiflere kadar yaygın olarak görülmüş, yenidünyanın keşfinden sonra keşifler çağıyla birlikte yelkenli teknolojisi, kürekli gemilerden aldığı denizcilik mirasını da (rüzgârların ve akıntıların denizcilikte kullanılması, gemi yapım teknikleri, vb) bünyesine katarak bayrak yarışını devam ettirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun deniz gücü 16. yüzyılda Akdeniz'e hâkim olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları Atlantik üzerinde kurulmuş olmasına rağmen etkili bir denizcilik politikası izletemediler. 1645 Girit Muharebesi'ne kadar Osmanlı Devleti, Akdeniz'e büyük çaplı seferler için gitmemiş, sadece sahili korumak için yelken açmıştır.Osmanlı Devleti mutlak gücünü kadırga kuvvetleriyle sürdüremeyeceğin farkındaydı. 16.yüzyılda ortaya çıkan bu yenileşme düşüncesi Osmanlı İmparatorluğunda filizlenerek gelişmiştir.

17. Yüzyıl tekabül eden zaman diliminde Osmanlı imparatorluğu modernizasyona yeterli derece önem veremeyecek konumdaydı. Siyasi ve ekonomik sorunlarla boğuşan imparatorluk, batının deniz gücü karşısında epey geri kalmıştı. Çağdaş devletler tarafından uygulanan kalyonculuğa öncelik verilmek istenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda kalyonlar yelkenli gemilerde kullanılmasına rağmen henüz ana gemi tipi haline gelmemiş ve kullanımında herhangi bir deneyim kazanılmamıştır.. Yelken devrinde, Batılı Devletler ne derece güçlenirlerse güçlensinler, teknik hep aynı teknik olduğu için yelken ve kürekle hareket eden, basit topları olan savaş gemilerinin hem inşası hem korunması kolay aynı zamanda ucuz maliyetli olmaktaydı. Sokullu zamanında dünyanın en büyük imparatorluklarından biri, belki de birincisi olan Osmanlı İmparatorluğu için yeni bir donanma meydana getirmek mali açıdan hiç de önemli değildi. Ayrıca Ege ve Akdeniz sahillerinden gemi veya gemici tedarik etmek de çok kolaydı.Savaşlarda kara kuvvetlerinin yeterli olacağını düşünen Osmanlı İmparatorluğu, büyük bir yanılgıya düşmüştür. Diğer devletler gemi üzerine yoğunlaşırken devlet daha çok süvari birliğine odaklanmıştı. Sosyal ve siyasi nedenlerinde etkisinin yoğun olarak hissedildiği gerileme dönemi başlamıştı. Gelişen teknoloji hammadde arayışını beraberinde getirmiş devletler artık uzak mesafelere yol almak uğuruna gemi teknolojisine büyük önem vermeye başlamıştır. Bu nedenle gemi teknolojisinde de bütün gemiler ancak XVIII. yüzyılda kalyona dönüştürülmüştür. Bu yenilgideki ana sebep kalyon kullananımın da yeterli bilgiye sahip olunmaması bu bağlamda görevli mürettebatın tecrübesiz olmasıdır. Venedik’le yapılan deniz savaşlarında Osmanlılar, pek çok kalyon kaybetmesine rağmen her yıl yenilerini inşa etmeye devam etmiştir. Denizi ve Karadeniz kıyıları ile Akdeniz sahillerindeki memleketler Osmanlı Devleti topraklarına katıldıkça donanmaya ve deniz gücüne duyulan ihtiyaç artmıştı.

Denizcilik tarihinde kürek ve yelken kullanımının geçmişi, insanlığın bilinen en eski uygarlığına kadar izlenebilir. Yenidünyanın keşfinden sonra, yelkencilik teknolojisi, tekneciliğin deniz mirasını (rüzgâr ve akıntıların kullanımı, gemi inşa teknolojisi vb.) Birleştirerek bayrak yarışına devam etmiştir. 17.yüzyıl zaman diliminde yabancı unsurlar Osmanlının ekonomisinde etkin bir duruma gelmeye başladılar. 18.yüzyılda Doğu Akdeniz’deki ticaret geniş ölçüde yabancı devletlerin eline geçmişti. Bu yüzyıllarda Osmanlı devleti iç ve dış sorunlarla boğuşmaktaydı. Batı’da ortaya çıkmış olan yeni tekniklere uyum sağlanamaması ve etkin bir ticaret filosunun bulunmaması bunalımın asıl nedenleri arasında gösterilmektedir. Yelkene dayalı denizcilik faaliyetleri sanayi devrimine kadar etkisini sürdürmüştür.Osmanlı İmparatorluğunda deniz gücü gelişmeye başlasa da karlofça Antlaşması’yla sonuçlanan yenilgiler yaşanmıştı. Osmanlı donanması, Karlofça Antlaşması’yla Venedik’e verilen Mora’nın, 1718 Pasarofça Antlaşması’yla geri alınmasında önemli rol oynamıştı.1717’de Venediklilerle yapılan üç deniz savaşını da Osmanlılar kazanmıştı. Venedik karşısında alınan galibiyetlerle kadırgadan kalyona geçişteki yeni yapılanmanın etkisi görülmüştü. Kalyonculuğun gelişmesiyle Osmanlı donanması, 1770 Çeşme yenilgisine kadar Akdeniz hâkimiyetini elinde tutmuştu.1700 İstanbul Anlaşması’yla Azak Kalesi’ni ele geçirerek ilk defa Karadeniz’e çıkma fırsatı bulan Rusya, Osmanlıların için tehdit idi.Çeşme Baskını’ndan sonra 1774-1789 arasında özellikle gemi yapımında önemli adımlar atıldı. Sultan III. Mustafa, bilgi ile donatılmış deniz subayları eğitmek için faaliyete geçti. Bu nedenle Baron de Tott isimli Fransız mühendis, donanmayı modernleştirme çalışmalarında görevlendirildi. Ayrıca Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından, 1773 tarihinde, “Tersane Hendesehanesi” adıyla bugünkü Deniz Harp Okulunun temeli atıldı. Yelkenli gemiciliği dünyada azaltan ve sonra da ortadan kaldıran şüphesiz buharlı gemilerin etkin bir biçimde kullanılmaya başlanması aynı zaman da hızla yayılması olmuştur. Osmanlı denizciliği Endüstri devriminin doğal bir sonucu olan buharlı gemicilik ile yeni bir döneme girmiştir. Bu dönem 1820’li yıların sonunda başlamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam etmiştir. Buharlı gemi teknolojisi Osmanlı devletinde etkisini 1840 yılından itibaren daha açık olarak hissetmiştir. 1840-1860 arası savaş vapurları ve ticari vapurların inşa edildiği ve yabancı devletlerden gemi siparişlerinin verildiği bir dönem olmuştur. Buharlı gemiler adeta yelkenli gemilere rakip olarak çıkmıştır. Buharlı gemiler savaştan ziyade ticari alanda daha etkin konumdaydı. XVII. yüzyılın başlarına gelindiğinde denizcilik faaliyetleri gerilemeye yüz tutmuştu. Barbaros Hayrettin Paşa ve Turgut Reis gibi tecrübeli denizcilerin yetişmemesinin yanı sıra, gemicilik alanında yaşanan modernizasyonun özenle takip edilememesi bu gerilemenin en temel nedenleri arasındaydı. XVII. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde iki aşamalı bir süreci takiben Osmanlı denizciliği tamamen kalyona geçmişti. İlk aşama, 1060-1072/1650-1662 yılları arasındaki deneme dönemi olup, sonrasında yeniden kadırgaya dönülmüştür.1093-1682 yılında ise Osmanlı donanmasında kesin olarak kalyon dönemi başlamıştır. Kalyon ’un Osmanlı donanmasında önem kazanması XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra buharlı gemilerin kullanımına geçilmesine kadar Osmanlı gemiciliğinin ana unsurları kalyon-kadırga gemileri veya diğer adıyla kürekliler-yelkenlilerdi. Kürekli gemiler sınıfına girenlere çektirme, çektirir, çektiri gibi isimler verilmekte, yalnız yelkenle hareket edenlere ise yelkenli veya kalyon sınıfı gemiler denilmekteydi. Kürekli gemiler sınıfında büyük donanma gemileri arasında fırkate, kalyate (kalyata), kadırga, baştarda, mavna, ince donanma gemileri arasında ise karamürsel, şayka, işkampoye, üstüaçık, çekevele, kancabaş, at gemileri, taş gemileri, top gemileri, at kayığı, ateş kayığı gibi gemi çeşitleri bulunuyordu. Yelkenli gemilerde ise kalyon, burtun, barça, eğribar gibi çeşitli isimlere sahip gemiler ve deniz araçları mevcuttu.Kalyon üretimi XVII. Yüzyıl ortalarından itibaren üretimi başlamıştır. Navarin ve Sinop baskını diğer devletlerin gerisinde kaldığını açıkça gören Osmanlı devleti, modernleşme adımlarına hız vermiştir. İmparatorluk Çeşme'de donanmasını kaybederken Karadeniz'de hem Kırım'ı hem de  buradaki üstünlüğü Ruslara kaptırmaya başlamışı. Bu zor yıllar, çağdaş anlamda eğitim vermek üzere kurulan Mühendishâne-i Bahr-i Hümayun Mektebini kazandırdı. Sanayi Devriminin getirdiği modernizasyon buhar gücünün de savaş gemilerine yansımasını sağladı. Batıdaki gelişmeler yakından takip edilse de, hızlı bir şekilde batıya ayak uydurulmasından başka çare yoktu. Yunan isyanları deniz gücünün önemini gözler önüne sermişti. Batıdaki teknolojileri benimsemek zorunlu hale gelmişti. II. Mahmud döneminde İngiltere'den ilk buharlı gemi Ermeni tüccarlar tarafından satın alındı. Sultan Abdülmecid'in Eser-i Cedid adı verilen bir buharlı gemi ile Midilli'ye kadar yaptığı teftiş seyahati yeni gelişmelerin önemini bir kat daha ortaya koymuştu. Nitekim Sinop baskınında imha edilen Türk gemilerinden birkaç tanesi buharlı teknolojisine sahip idi. Girit isyanları bu gelişmelerin zorlayışı oldu.

II. Abdülhamid devrinde donanmada gelişmeler durdu. Ertuğrul gemisinin Japonya'da dalgalara yenik düşmesi bunu ifade ediyor. Osmanlı donanması bu tarihlerden sonra kendisini toparlayamadı. Ancak Çanakkale savaşlarında boğazdaki mükemmel savunma sevk ve idarenin başarısı idi. denizciliği de etkilemiştir. Diğer ülkelerdeki tersanelerle karşılaştırıldığında, Osmanlı İmparatorluğu tersanelerinin Gemi inşa faaliyetlerinin ölçeğini, milli tersaneleri ve donanmanın icrasını daha iyi anlayabilirsiniz.16. ve 17. yüzyıllarda Akdeniz’de tersane-i amire’ nin yegane benzeri sayılabilecek olan Venedik tersanesinin aynı senelerdeki gemi inşa faaliyetlerine ulaşmak mümkün olmamakla birlikte, yakın senelerden istifade ederek her iki tersane arasında kısmen fikir sahibi olunmak mümkün. Mesela 1583’te Venedik tersanesinde 18 kadırga inşası tamamlandığı halde tersane-i amire de 13 baştarda inşa ve 11 baştarda ile 36 kadırga tamir edilmiştir. Bu tersanede buharlı gemilerin ortaya çıkısına kadar kürekle aynı zaman da yelkenle hareket eden savaş gemileri inşa edildi. Bunlar arasında kadırga, baştarda gibi çeşitli gemilerdir. Savaş zamanlarında tersanede gemi inşasının arttığı görülmektedir.

 Osmanlı İmparatorluğunda 17.yüzyılın sonlarına doğru kadırga inşasının durduğu ve kadırgaların yeni kalyonlara terk ettiği görülmektedir. Kalabalık askeri nizamı sayesinde dünyanın büyük donanmasına tersanelerinde rahatlıkla inşa eden Osmanlılar, gemilerinin açık denizlere yol almasıyla birlikte bu defa donanmaların sevk ve idaresi meselesi ile karşı karşıya kaldılar her donanmanın sefere çıkısında binlerce mürettebatın hazır hale getirmesi ve onların ihtiyaçları olan malzemelerinin temini, ayrı bir organizasyonu gerektirmekteydi. Osmanlılar her ne kadar gemi teknolojisi ve gemicilik ıslahatları bakımından batı devletlerine kıyasla, 17 yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı donanmasının esasını kürekle hareket eden ve yelkeni yardımcı olarak kullanan çektiri sınıfı gemiler teşkil etmiştir. Osmanlıların 17. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren kalyona geçme teşebbüsleri iki aşamada gerçekleşmiştir. Kalyonlar çektiriler gibi hızlı olmadığı ve henüz ön sıraya geçmediği için kadırgaların yedeğinde gidiyorlardı. Kalyonları geliştirmek ve Osmanlı denizciliğini organize etmek amacıyla yapılan en önemli düzenleme 1701 tarihli bahriye kanunnamesidir. 18. Yüzyıl boyunca Osmanlı denizciliği kalyonların adım adım gelişmiştir. Denizlerde yeniden etkin bir güç olarak varlık göstermeye başladı. Kadırgalar, diğer devletlerdeki örneklerine paralel olarak yüzyılın ortalarından itibaren sahneden çekildi. Sadece Kaputan-ı Derya’ları bindiği baştarda, 18. Yüzyılın sonlarında aynı zamanda bir merasim gemisi olarak mevcudiyetini korudu.Tarih boyunca birçok devletin hâkimiyet sahasını oluşturan denizler ucuz ulaşımın temelini oluşturuyordu. Devletlerin denizle olan ilişkilerinin temelini; ekonomik çıkarlar ve güvenlik ihtiyaçları oluşturmaktadır. Başlangıçta salt deniz ticaretine dayanan ekonomik çıkarlar, giderek deniz politikalarının gelişmesine neden olmuştur. Osmanlı Devleti kuruluşu itibarıyla kara devleti görünümünde olmasına rağmen, özellikle batı yönünde genişleyebilmesi için deniz gücüne ihtiyaç duymuştur. Balkanlar ve Akdeniz bölgesinde hâkimiyet oluşturmaya çalışan Osmanlı devleti batıdaki gelişmeleri salt bir biçimde takip edemedi Etrafında Ceneviz, İspanya ve Portekiz gibi güçlü donanmaya sahip ülkeler bulunmaktaydı. 

    XV. yüzyıl başlarında denizcilik alanına yapılan yatırımlar, aynı yüzyılın sonunda ve XVI. yy ’da sonuç vermeye başladı. Türkler gelişen gemi teknolojisi ile Avrupa’nın denizci devletleri ile boy ölçüşecek hale geldiler. Zamanla üstün nitelikte denizciler yetiştirmeleri veya bu denizcileri kendi bünyelerine katmalarıyla iç denizlerin hâkimi durumuna geldiler. Dünya ticaretinin büyük bir kısmının döndüğü bu denizler onlara ayrıca ekonomik bir güç de sağladı. Ancak her ne olursa olsun genişleyen coğrafi alan ve çoğalan etnik unsurlar devlet yönetimini zorlaştırdılar. XVI. yüzyılın sonlarına kadar Batı Akdeniz’de bulunan İspanya’ya karşı seferler düzenleyen devlet Portekizlilere karşı önemli mücadelelerde bulunmuştur. Sinan Paşa ve Turgut Reis’in Trablusgarp’ı alması, Piyale Paşa’nın yardım maksadıyla donanmasıyla gidip İspanya kıyılarını vurması, Tunus’un alınmasıyla Kuzey Afrika’nın Batı ucu dışındaki bölgede Osmanlı egemenliği kurulmuştu. XVI. yüzyıldaki kazanılan savaşların sebeplerinden bir tanesi de donanmanın gelişmiş zamanla güçlü bir donanmaya sahip hale gelmiş ve karada olduğu gibi denizlerde de hâkimiyetini sürdürmüştür. XV-XVI. yüzyıllar boyunca, imparatorluğun Karadeniz’de, Kuzey Afrika kıyılarında, Akdeniz’de ve Kızıldeniz’de yayılışı, Venediklilere, Osmanlı Devleti eskisi gibi güçlü görünmeye çalışsa da kabiliyetli denizciler ve kaptanlarını kaybettiğinden dolayı eski gücünü toplayamamıştır. 


 KAYNAK

BOSTAN, İdris, Türk Denizcilik Tarihi 1, Deniz Yayınları,  İstanbul 2009, s. 30-45.

BOSTAN, İdris,  Osmanlılar ve Deniz, Küre Yayınları, İstanbul 2007, s.42-65.

DENİZ, Ahmet, “Osmanlı Devletinin 18.yy Kadarki Deniz Ticaretinde Liman Kentlerine Genel Bakış”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, C.7, S.19, 2019, s.376

DÜZCÜ, Levent,  “Yakınçağ Türk Denizcilik Tarihinde Yaklaşımlar, Zorluklar ve Temel Çalışma Alanları Üzerine Deneme”, Tarih Dergisi, C.2, S.60, 2014, s.97-98.

EKİNCİ, İlhan, “Osmanlı Devleti’nde Bazı Nehir ve Göllerde Vapur İşletme Teşebbüsleri”, Arayışlar İnsan Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C.1, S.2, 2000, s.68-90.

EKİNCİ, İlhan, “XIX Yüzyılda Osmanlı Deniz Ticaretinde Değişim ve Tepkiler”, Tarih İnceleme Dergisi, C.21, S.2, 2006, s.36-40.

GÖKÇE, Evren,  “Kemer Edremid Kazası ve Osmanlı Donanmasına Yaptığı Katkılar: Malzeme, Personel ve Gemi İnşa Tezgâhı”, Anan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.1, S.1,2002,s.61-64.

ÖZDEMİR, Mustafa Murat, “Denizcilikte Yelkenliden Buharlılara Geçiş Dönemindeki Tereddütler Ve Tartışmalar”,   Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, C.1, S 3, 2018, s.112-113.

PANZAC, Daniel, Osmanlı Donanması 1572-1923, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,  İstanbul 2014, s. 10-15.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.