Translate

13 Ocak 2021 Çarşamba

Kitap Tanıtımı


                      Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme (1820-1913)


Abdulkadir Şenkal

Öncelikle kitabın içerik açısından zengin ve bilgi dolu olduğunu, okurken bilgilendiğim kitaplardan bir tanesi olduğunu söyleyebilirim. İçerikten evvel yazar Şevket Pamuk’tan bahsetmek isterim. Kendisi Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü ve Ekonomi Bölümü öğretim üyesidir. Türkiye’de ve yurtdışında pek çok üniversitede ders veren Pamuk,2008-2013 yılları arasında London School of Economics’de öğretim üyeliği yapmıştır ve aynı üniversitedeki Çağdaş Türkiye Çalışmaları Kürsüsünü yönetmiştir. 2003-2005 yılları arasında Avrupa İktisat Tarihi Derneği’nin başkanlığını yapmıştır. 2012-2014 yılları arasında Asya İktisat Tarihi Derneği’nin başkanlığını, 2012-2015 arasında da European Review of Economic History dergisinin editörlüğünü yapan Pamuk, Bilim Akademisi ve Avrupa Bilimler Akademisi üyesidir.

Kitabın içeriğine gelecek olursak; Kitap giriş bölümü birinci bölüm olmak üzere toplam yedi bölümden oluşuyor. Birinci bölümde 19. Yüzyılda çevreleşme sürecini, çevreleşme türlerini ve 19. Yüzyıl’ın başlarında Osmanlı Ekonomisinden bahsetmiş. Osmanlı ekonomisinden bahsederken bugünün tarih yazımında 17. ve 18. yüzyıllar Osmanlı ekonomisi ve Osmanlı toplumu için bir gerileme dönemi olarak kabul edilmektedir. Bu ve bunun gibi gerileme dönemlerinde genel olarak devletlerin ekonomilerinde iyileşme olamayacağı ekonominin kötü gidişata ayak uyduracağı düşünülür. Fakat yazar burada farklı bir görüş belirterek, Devletin gücü gerilerken ve vergi toplayamayan devletin mali buhranı yoğunlaşırken, ekonomide canlanma görülebileceğini söylemiştir. Osmanlı Ekonomisinde 16. Yüzyıl sonlarında ve 17. Yüzyıl zanaatlerde bir gerilemenin ortaya çıktığına işaret eden bilgiler vardır. Öte yandan veriler, 18.yüzyılda Balkanlar’dan, Batı Anadolu’dan ve Suriye’den Avrupa’ya yapılan tarım ürünleri ihracatında bazı artışlar olduğunu göstermektedir. Bu, tarımsal üretimdeki artışın bir yansıması olabileceği gibi, yalnızca tarımsal üretimin bileşimindeki değişikliğin göstergesi de olabilir. 19. Yüzyılın başlarında ise üretim düzeyleri, sermaye birikimi ve teknolojik değişme açısından Osmanlı ekonomisinin durumunu en iyi yansıtacak kavram, durgunluk olacaktır. Kitabın ikinci bölümünde ise Osmanlı Dış Ticaretindeki Uzun dönemli dalgalanmalar şeklindeki başlık altında 1838 yılının 16 ağustos günü Sadrazam Reşit Paşa’nın Boğaziçi’nde Balta Limanı’ndaki konağında Reşit paşa ile İngiliz elçisi Ponsonby iki devlet arasında aynı yıl Fransa ile ve diğer Avrupa devletleriyle imzalanacak olan Serbest Ticaret anlaşmasını, Osmanlı dış ticaretinin yeniden dökümünü, dış ticaret üzerine yazarın genel gözlemlerinden, Osmanlı ekonomisinin genişleme ve durgunluk dönemlerinden ve Devletin ihracata yönelişinden bahsetmiş. Tabi yazar bunlardan bahsederken tüm konuları tablolar halinde ve detayları ile göstermiş. Üçüncü bölümde ise genel olarak Dış ticaretteki dalgalanmalardan veriler ve endekslerden, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ihraç edilen birincil mallar ve ithal edilen mamul mallar arasındaki ticaret hadlerini karşılaştırmış, Osmanlı dış ticaret hadlerinin yalnızca bir ya da birkaç tarımsal ürünün dünya pazarlarındaki kaderine bağlı olmadığını söylemiş ve 1880 sonrası dönemde belli başlı ihraç malları tütün, kuru üzüm, incir, ham ipek, ham yün, afyon, buğday ve arpa olduğundan önemi daha az olan ve hiçbirinin toplam ihracat içindeki payının yüzde 5’i aşmadığı ürünlerin ise meşe palamudu, fındık, pamuk ve zeytinyağı olduğundan bahsetmiştir. Son olarak bu bölümde yazar tütünün Osmanlı imparatorluğunun “Türk Tütünü” nün hemen hemen tek ihracatçısı olması, gerekse ülkedeki tütün ekimi ve ihracatının özel koşulları nedeniyle, Osmanlı’nın ihraç malları içinde en ilginç örneği oluşturduğundan bahsetmiştir. Dördüncü bölümde ise Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancı sermaye yatırımlarını, dış borçlardaki yabancı sermaye yatırımlarını, yabancı yatırımlarda Avrupa ülkelerinin değişen paylarını, ticaret, sermaye ve emperyalistler arası rekabetleri başlıklar halinde açıklamıştır. Yazar Osmanlı imparatorluğundaki yabancı sermaye yatırımlarını iki başlık halinde incelemiş, bunlardan birincisi,1854 yılından itibaren devletin Avrupa borsalarında tahvil satarak borçlanma sürecidir. Çok hızlı bir biçimde ve yüksek faizlerle borçlanan Osmanlı Devleti, 1876 yılında borç ödemelerini sürdüremez duruma gelmiş ve 1881 yılında Avrupalı alacaklıların kurdukları Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin mali denetimini kabul etmek zorunda kalmıştır. Dış borçlanma süreci bu tarihten sonra da, iniş ve çıkışlarla, 1. Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir. Yabancı sermaye yatırımlarının ikinci biçimi ise Osmanlı sınırları içinde Avrupa sermayesi tarafından kurulan demiryolları, liman işletmeleri, bankalar, maden işletmeleri, ticaret evleri, su, gaz ve elektrik şirketleri gibi işletmelere yapılan yatırımlarla bunlara verilen borçlardan oluşmaktadır. Avrupa sermayesinin bu işletmeler üzerindeki dolaysız denetimi nedeniyle nu tür yatırımlara dolaysız yabancı yatırımlar adı verilmektedir. Yazar bu bilgilerin hemen hemen hepsini tablo halinde vermiş, verileri ve detayları da ayrıntılı bir şekilde göstermiş. Beşinci bölümde Anadolu’daki Tarımsal faaliyetlerin ihracata yönelişini yani dış ticaretin genişlemesi ve yabancı sermaye yatırımlarının üretim alanındaki sonuçlarını,19. Yüzyılda Osmanlı tarımında görülen en önemli değişikliğin Pazar için üretimin yaygınlaşması, tarımsal üreticilerin önceki dönemlerden çok daha güçlü bir biçimde Pazar ilişkilerinin içine çekilmelerinden, Anadolu’ya yapılan göçlerin tarımsal yapılar üzerindeki etkilerinden, 1869 yılında Asya vilayetlerindeki toprak mülkiyetleri ve kiracılık biçimlerinden ve bölgelere göre tarımsal yapılardan yani Batı Anadolu, Trakya ve Makedonya, Doğu Karadeniz Kıyısı, Adana, Orta Anadolu ve Orta ve Güney Eşikleriyle Doğu Anadolu bölgelerini başlıklar halinde incelemiştir. Altıncı bölümde zanaatlerin ikinci planda kalmamak ve varlığını sürdürebilmek adına direnişini ve bu sürece çok fazla uyum sağlayamayıp gerileyişinden, 19. Yüzyıl başlarında Osmanlı zanaatlerinin pamuklu tekstil dalından, 1870 öncesinde üretim ve istihdamdaki gerilemeden, 1880 sonrası üretim ve istihdam durumundan, zanaatlerin direniş ve uyum biçimlerinden ve pamuklu tekstil dalında modern fabrikaların ortaya çıkışı ile ilk fabrikalardan devlet tarafından bir dizi sanayi tesisi kurulduğundan, ithal mallarının rekabetinden devlet tarafından korundukları halde bu fabrikaların çoğu kısa zamanda çökmüştür. Yedinci ve son bölümde ise, Osmanlı toplumu ve ekonomisi için 19. Yüzyıl, öncekilerden çok farklı bir dönem oluşturduğundan. Yüzyılın başlarında, Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde kendi kendine yeterli olduğundan ve Osmanlı ekonomisinin açılışı ve büyümesinden bahsetmiştir. Dolayısıyla Osmanlı Tarihinde 19. Yüzyıl dünya ekonomisiyle bütünleşme açısından ayrı bir önem taşır. Ticaret ve yabancı sermaye yatırımları 1820’lerden itibaren Osmanlı ekonomisini Avrupa kapitalizminin etki alanına çekmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin devralacağı iktisadi yapılar bu dönemde ortaya çıkmıştır.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.