Translate

28 Ocak 2021 Perşembe

Doğu Karadeniz kemençesinde yöresel ekoller



Doğu Karadeniz müzik kültürünün temellerinden biri olan kemençe geçmişten günümüze usta çırak ilişkisi ile ve ekoller oluşturarak gelmektedir. insanın doğada var olma ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek noktasında kültürü meydana getirdiği bilinmektedir. İnsan yaşadığı coğrafyaya göre şekillenir ve bulunduğu coğrafyayı etkiler. Bu etkiler şüphesiz ki folklore de yansımaktadır. Doğu Karadeniz bölgesinde kemençe ve horon kültüründe Giresun Trabzon ve Gümüşhane başı çekmektedir. Bu illerde yaygın olarak icra edilen kemençe bu illerin belli ilçelerinde olağanüstü ilerlemiş ve ekoller meydana getirmiştir. Bu yazıda coğrafya ve kültür ilişkisi temelinde Karadeniz kemençesinin bölgeler içerisindeki farklı icra alanları ve ekoller kısaca anlatılmaya çalışılmıştır. Araştırmalar sonucunda Görele, Ağasar, Kelkit ve Sürmene e kolilerinden bilgiler verilerek ekol olamayan yeni oluşumların neden ekol olamadıklarına değinilmeye çalışılmıştır. Coğrafyadaki yaşam tarzının müziği olan etkisinden kısaca bahsedilme çalışılmıştır. Bu bilgilere değinilirken bölgenin coğrafi yapısı önceden yapılmış araştırmalar arka planındaki kaynak kişiler ve kemençenin yapsak özellikleri göz önünde bulundurulmuştur.
1. Giriş

          Günümüz Karadeniz kültürü denildiğinde akla ilk gelen şüphesiz ki kemençedir. kemençe ile ilgili araştırmamızı nasıl boyutuna geçmeden önce tarihi bazı noktalara değinmekte yarar vardır. Bugün popüler bir tartışma konusu olarak kemençenin bölgedeki farklı hakları aidiyeti ile ilgili kısır çekişmelerin bilimsel düşünce hiçbir katkısı yoktur. Bugün Karadeniz Bölgesi denilen yerde yakın döneme kadar bulunan toplulukların kemençeyi kullandığı rahatlıkla söylenebilir. Bu açıdan neresinden bakılırsa bakılsın kemençe kültürü Karadeniz bölgesine has bir kültürdür. Ancak kemençeyi kültürel özelliklerin yüklenip bugünkü ruhunun meydana getirilmesinde Türkler baş unsurdur. Kemençenin atası Orta Asya Türklerinin kullandığı Iklığ çalgısıdır.

       Türklerin bölgede kim vardı Anadolu’nun tarihin başlangıç noktası olarak ele alınan 1071 Malazgirt Savaşı’ndan çok daha eski dönemlere dayanmaktadır. Araştırmamızı nasıl kısmına tarihi bir alt yapı oluşturması amacıyla Kıpçak ve Çepni Türklerinin bölgedeki varlığına kısaca bahsetmek yerinde olacaktır. Kıpçaklar Kafkas üzerinden Karadeniz'e Çepniler ise Samsun ve Ordu üzerinden batıya doğru hareket sergilemişlerdir. Kıpçakların varlığı milattan önce 336 aya kadar götürmektedir. Gürcistan’a yapılan seferde Hazar Denizi kıyısına gelen İskender’in ordusunun bu sağa yerleşen Kıpçaklarla karşılaştığı bildirilir. tarih boyunca devlet kuracak bir teşkilatlanmaya girmeyen Kıpçakların, Gürcü ve Rum devletlerinin mücadelelerinde paralı asker olarak yer aldıkları görülmektedir. Bu süreçlerde Karadeniz'in doğusunda doğru geniş bir coğrafyaya yayılma imkanları bulmuşlardır. Zamanla Hıristiyanlaşan Kıpçakların, Gürcüler içerisinde asimile olduğu bilinmektedir. Doğu Karadeniz'e yerleşenlerin eridiği bilinse de Kıpçaklar dan kalma kültürel bakiyelerin varlığını koruduğu bilinmektedir. Bunlardan birisi de kemençedir. Tellioğlu'na göre kemençe Kıpçak Türkçesinden ismini almış bir müzik aletidir ve Gagavuzca'da keman anlamında kullanılmaktadır. Esas itibarıyla keman kelimesi Farsça dan alıntıdır ve bu kelimeye Türkçe çe küçültme eklenerek kemençe kelimesinin bir enstrümanı at olarak verildiğini söyleyebiliriz.

    İran üzerinden de Anadolu’ya girmişlerdir. Köprülü Çepnilerin Anadolu'da ilk olarak Batı Anadolu'daki Paflagonya ve Trabzon krallığı yerleştirildiğini bilhassa Sinop'un Selçuklular tarafından fethedilmesinde önemli rol oynadıklarından bahseder. Çepnilerin Karadeniz'de Rum imparatorluğu ile mücadelesi 1461'de Trabzon Osmanlı topraklarına katılmasına kadar sürmüştür. Bu süreçler içerisinde çiftler bugünkü Trabzon’un Batı kısmına kürtün Eynesil’de Dereli Giresun arasındaki geniş sahaya hakim durumda olmuşlardır. Osmanlı'nın bölgedeki kesin hakimiyeti ile Çepniler de Osmanlı'ya bağlı bir Türk topluluğu haline gelmiştir. Çepniler bu bölgede halen varlığını sürdürmektedirler. Aynı zamanda Çepniler enstrümanına oldukça bağlı bir millettir. İlerleyen yıllarda Osmanlı otoritesinin bozulması ile Çepniler Trabzon’un batısındaki Sürmene of Rize dolaylarına göç etmiştir. Bütün bu mücadeleler sonucunda Çepniler Sİnop'tan Batum’a kadar orta ve Doğu Karadeniz olarak adlandırılan bölümde geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. Çepnilerin en önemli özelliklerinden biri Alevi olmalarıdır. Halen Anadolu’nun birçok coğrafyasında yaşayan Çepnilerin çoğunun alevi olduğu bilinmektedir. Karadeniz'deki Çepni nüfusta Hacı Bektaşi Veli'nin ilk müritleri gibi alevidir. Müzik kültürü açısından Alevi kesimin müziğe olan düşkünlüklerini Karadenizlilerin kemençeye ve horona olan düşkünlükleri ile ilişkilendirebilmemiz mümkündür.

    Karadeniz müzik kültürünün şekillenmesinde yayla göçleri önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanında yarı göçebe bir yaşam tarzına sahip Türklerin Karadeniz’in yerleşmeleri ile bu geleneği yüzyıllarca devam ettirdikleri görülür. Yaz ayları geldiğinde Trabzon'un doğusu ile Giresun'un batısı arasındaki bölgede insanlar otçu göçü olarak ot göçü adıyla yaylalara çıkmaktadır. sis Dağı ve kadırga yaylaları başta olmak üzere bu bölgede yer alan birçok göster kafileler şeklinde gerçekleşmektedir. Özellikle bu kesimdeki yayla göçlerinin belirli bir nizamla gerçekleşmesi ve buradaki Çepni nüfusunun yoğunluğu geleneğin çok eskilere dayandığını ve Türklerin bu geleneği oluşturduğu tespitini güçlendirmektedir. Bu göçler ile beraber yayla şenlikleri de başlamaktadır. Temmuzun 2. cuması kadırga otçusu olmaktadır. Bölgenin bu kesiminde kemençe oldukça yaygındır. Kemençe türkülerin hor onların ağıtların yol havalarının vazgeçilmez enstrümanıdır.

       Kemençe yapısal özellikleri bakımından üç telli yaylı bir çalgıdır. En yaygın bilinen akort düzenim E A D yani 4 ses aralığına sahip mi la re şeklindedir. Ya genellikle iki tele birlikte sürtülür. O zaman Ezgi paralel dörtlüklerden meydana gelir. kemençe yapımında en çok kullanılan ağaçlar ardıç erik dut akçaağaç kayısı kiraz ve kelebek ağaçlarıdır.

2: Yöntem

        2.1. Amaç

     Bu çalışma Doğu Karadeniz bölgesinde şekillenen ve bölgede yaşayan yaşamış topluluklarca yaygın bir biçimde kullanılan kemençenin bugünkü kullanım sahalarındaki ekolleri, ekoller arasındaki farklılıkları ele almayı amaçlamaktadır. Ayrıca kemençenin yapısal özelliklerinden de bahsedilmektedir. Ekol kavramına ve ekol olamayan yeni oluşumların neden ekol olamadığını denilmeye çalışılmıştır.

        2.2 Araştırma metodu

      Bu çalışma tarih coğrafya müzik ve folklor bilimlerinin imkanları ile ilgili literatür taraması ile oluşturulmuş, harita ve çizim tekniklerinden, kaynak kişilerden ve ayrıca internet tabanlı kaynaklardan da yararlanabilirsiniz.

        2.3. Sınırlılıklar

     Bu çalışmada coğrafya temeli olduğu için en büyük sınırlılığı sınır çizmeye çalışmaktır. İdari haritalar ile kesin bir sınır çizilebilir Ken kültürü sınırını çizmek oldukça titiz bir bakış açısı gerektirmektedir. Bu durumun imkansızlığı göz önünde bulundurulduğunda özellikle ekol olarak belirlenen saha isimleri tam olarak idari bir sınır işaret etmemektedir.

3. Kemençe de Yöresel Ekoller

         3.1 Görele Ekolü


        Görele Giresun Doğu kesiminde sahilde yer alan ilçenin adıdır. Görele ek olarak belirlediğimiz sağ ise Görele’ye yakın kıyı kesimi ve iç kesim yerleşim alanlarıdır. Harşit nehrinin denize döküldüğü Tirebolu ile Görele en asil ve iç kesiminde yer alan Çanakçı ilçeleri bu ekolün gelişimini devam ettirdiği yerleşimlerdir. Araştırmacılar Görele kemençesi üzerinde özellikle eğilmektedirler. En önemli sebebi icracılar arasında Silsile oluşturabilecek düzeltti geçmişe dayanan bir kemençe geleneğinin bu sahada meydana gelmiş olmasıdır. Aşıklık geleneğinde kol olarak ifade ettiğimiz bir planlamanın işlevleri ile birlikte kemençe kültüründe de var olduğunu görmekteyiz. Bu varlığı tarih olarak görülen konu dışında görmemiz mümkün değildir. O açıdan Görele kemençe kültüründe beşik olarak nitelendirilmektedir. Kaynaklarda ulaşabildiğimiz en eski kemençeciler Görele’de yetişmiştir. Tuzcuoğlu Karaman Piçoğlu Durkaya Hacı Ali Özdemir M. Kemal Cebe ile gelen silsilenin son temsilcileri günümüzde Mehmet sırrı Öztürk ve Katip Şadi idi. Bu üstatlar kısa süre önce hayata gözlerini yumdular.

    4 kuşaktan itibaren günümüzde bu kuşağı icracıları takip eden isimlerin 5 kuşak olarak ele alınmaktadır. Bilinen en eski kemençeci Tuzcuoğludur. Tuzcuoğlu Karaman Halil Ağayı yetiştirmiştir. Karaman Halil bilinen en büyük kemençe virtüözü olarak kabul edilmektedir. Kendisi yörede Karaman ekolünü oluşturmuştur. En bilinen çırağı Piçoğlu lakabı ile anılan Osmanlı göktedir. Osman Gökçe aynı zamanda Atatürk’e kemençe çalmıştır. Piçoğlu Osman eserlerini plaklara okuyan ilk kemençeciler arasında yer almaktadır. Muzaffer Sarısözen’in 1943 yılında bölgede yaptığı derlemeler sırasında Piçoğlundan da kayıtlar alınır. Bir süre sonra Ankara radyosunda türkülerini kemençesi ile Okur. P** oğlunun kemençe icrasında ki ustalığı bölgenin diğer kemençecileri kendisine öykünmesi ne neden olmuştur.

      Osman Gökçe’den sonra Kemal İpşir gelmektedir. Kemal İpşir de kendi ekolünü oluşturmuştur. Kendisi Katip Şadi Şenel dandini ve Kemal Yılmaz adlı kemençe üstadlarını yetiştirmiştir. Aynı zamanda Mehmet sırrı Öztürk günde 2. Ustasıdır. Görele tarzı çalım tekniği diğer icra alanlarından farklılıklar sergilemektedir. Bunu hor onlarla karşılaştırmalı olarak söyleyebiliriz. Bu saatte en çok bilinen horonlar Hamzabaş, Tuzcuoğlu, Sıksara, kıytırık, Haspal, Şırıp, Koltuk ve Sallama horonlarıdır. Görele kemençesi tiz bir yapıya sahiptir. Görele çevresinde kemençe geleneği bugün de canlı bir şekilde yaşanmaktadır. Kimliğin bir ifade aracı olarak görülmektedir. İkincisi uyum sağlayabilme yeteneğine sahiptir. Ayrıca geçmişten günümüze bu yöreye ait 26 farklı usta icracı saptanmıştır.

      Bu veriler ışığında hem nicelik hem nitelik bakımından bu sahaya ait kemençeciler geleneğinin oldukça köklü olduğu açıktır. Saptanan isimler arasında Ahmet Ala, İbrahim Kavraz Mehmet Gündoğdu gibi isimler bulunmaktadır. Bu isimler icra bakımından Görele ekolünün günümüzdeki temsilcileri durumundadır.

         3.2Ağasar Ekolü

      Asar ile aldığımız sağlar içerisinde vadi kültürünü tam olarak yansıtmaktadır. Ağasar Deresi'nin oluşturduğu Ağasar vadisi dağlık ve engebeli şekilleri sebebiyle ulaşım imkanı oldukça sınırlandırılmıştır. Bu etkenler etkileşimi sınırlandırılmış ve kültürel anlamda bir kapalılık meydana getirmiştir. Bu ekolün ön plana çıktığı farklılık türkü söyleme gelinlerini olan düşkünlük tür. bunu da icra mekan ilişkisi bağlamında ele alırsak oturak alemi değerinin boya gölde etkin rol aldığını görebiliriz. Atma türkü geleneğinin de diğer sahalara göre bu sahada daha canlı icra edildiği görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında icradan ziyade sözel boyutunu ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Oturak alemlerinde kemancının yanında bir de türkü söyleyen vokalist bulundurmaktadır ve ilginin bu vokalistin üzerinde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Buraya yaz kemençeciler İntizar korktu ve küçük yapıda olduğu havalara icra edenlerin boğazları yırtılırcasına bağırarak tiz sesleri kullandığını bölge insanının seçici olduğunu kendi kemençe tavırlarının dışında yorumları dinlemedikleri ve bazı ortamlarda bu gibi icraları eleştirdiklerini tespit etmektir. Ayrıca bölgenin horon kültürde oldukça orijinal bir görünüm sergilemektedir. Özellikle kız kolonlarındaki zariflik ve figürler deki zenginlik bu sahayı değerli kılmaktadır. Bu ekolün geçmiş dönem icracıları arasında Ali Cinkaya Ahmet yanık Kazım Gülbahar Süleyman Yaşar yer almaktadır. Günümüzde bu ekolün Umut Ayvaz temsil etmektedir.

        3.3. Sürmene Ekolü

        Sürmene ekolü ele aldığımız diğer iki sağa olan Ağasar ve Görele’den daha belirgin özellikler ile karşımıza çıkmaktadır. Sürmene ve çevresi coğrafi olarak Trabzon’un doğusunda yer aldığı için diğer iki bölgeli etkileşimi yok denecek düzeydedir. Bu okulun eserleri daha düşük metronomdadır. Sürmene koli olarak belirlediğimiz bu sağa içerisinde Trabzon'un Sürmene ilçesi merkez olmak üzere Araklı of ve iç kesimdeki Çaykara ilçeleri ile birlikte buraya yakın küçük yerleşimler yer almaktadır. Sürmene ekolünün etkin olduğu sahalarda yakın döneme kadar kemençe kadar rağbet gören bir enstrüman da kavaldır. Kavaldan çok sayıda eser kemençeye uyarlanmıştır. Bursa'daki kemençeler Görele ve Ağasar sahalarındaki kemençelere göre daha pes seslidir. Bu sahada yetişen kemençe icracılarından Fahrettin Dilaver Görele icrasına özenmektedir. ancak yakın zamana kadar geçerli olan bu tespiti günümüz icralarında gözlemlemek mümkün değildir. Günümüz Sürmene ekolü icracılarının tarzı ile benzerlikler sergilediğini görmekteyiz. Bunun sebebi mübadeleden önce bölgede yaşayan halkta yoğun olarak bulunmasıdır. günümüzde bu ekolün genç kuşak icraatlarının sosyal medyanın vermiş olduğu imkanlar ölçüsünde tartışalım sitenin takip ettiğini söyleyebiliriz. Bu ekolünün temsilcileri Fahrettin Dilaver Bahattin Çamurali ve Yusuf Cemal Keskin dur.

        3.4. Kelkit Ekolü

Vadi merkezi olarak ele aldığımız ekollerden birisi de Kelkit tir. Bu ekolün oluştuğu sağlar Giresun Şebinkarahisar ilçesi merkez olmak üzere Alucra Çamoluk Sivas’ın Suşehri ve Koyulhisar ilçeleri ile Ordu’nun Mesudiye ilçesinde meydana gelmektedir. Bu sağa oldukça ilginç görünümler sergilemektedir. Diğer ekollerde görülen daire boyutlu etki alanı bu ekolde çizgi boyutunda seyretmektedir. Bunun sebebi de Kelkit nehrinin akış yönüdür. Yerleşimleri kültürel birlikteliğe sevk etmiştir. Kelkit vadisi kültürü Karadeniz’in kıyı kuşağı kültüründen uzak bir görünümdedir. Bu vadi iç Anadolu ile Karadeniz arasında bir geçiş oluşturduğu için kültürel özelliklerde geçiş özelliği sergilemektedir. Figürüne benzer figürler göze çarpmaktadır. ayrıca bu yörenin horonları kıyı kuşağında yer alan hor onlardan ritmik olarak da farklıdır. Kıyı kuşağında 24 ve 78 ritme sahip horonlar bu sahada daha çok 5 8'lik ritimlerle oynanmaktadır. Ayrıca bu yörenin horonları metronom açısından oldukça yavaştır. Kelkit ekolünün kemençe icracısının Rum tarzının otantik icraları ile örtüştüğünü söyleyebiliriz. özellikle 58 zamanlı müzik ve horonlar da bu durum oldukça belirgindir. Kemençenin kullanımı da yaygın olmakla birlikte görelim müzik kültürünün en önemli enstrümanları davul ve zorundadır Bursa'da müzik kültüründe uzun havalar önemli bir yer tutmaktadır. Kemençe de genellikle bu havalara eşlik etmektedir ve icra olarak oldukça farklı bir yapıya sahiptir. Bu ekolün temsilcileri Mesudiyeli Rüştü Tuncalı Ahmet Karahisarlı Şenel lazut zikredilmeye değerdir.

         3.5. Diğer yöreler

Yaratmadığı yöreler kısaca ele alınmaktadır. Bu yörelerde icracı sayısı azdır ve Silsile oluşturacak bir yapıya rastlanmaz. Ordu yöresinde kıyık şu anda altın Ordu Perşembe ve Fatsa’nın Doğu yerleşimlerini horon ve kemençe kültürü vardır. bu yörede davul ve klarnet in yanı sıra kemençede türküler ve hor onlara eşlik eden bir görünüm sergilemektedir. Perşembe civarında Ordulu kemençeci Yunus Osman Gökçe ve Rizeli sadık ile aynı dönemde yaşamış ve eserlerini plaklara okuyacak düzeyde bir üretkenlik sergilenmiştir. günümüz kemençecilerinden Hayri Arslan Rıza Can özel ve Hakan Filiz farklı icra teknikleri ile karşımıza çıkmaktadır. Kültürel unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Seri bir şekilde kemençe ile oynanmaktadır. Rize’nin doğusundan Batum sınırına kadar uzanan çizgide ön plana çıkan enstrüman tulum dur. Bu nedenle kemençe daha çok tuluma eşlik etmek amacıyla kullanılır.

          4. Yapısal özellikler

Yörede en çok kullanılan ses olan sol# sesinin günümüzün en iyi kemençe yapım ustası kabul edilen Yakup Aydın dan alınan ölçüleri;

Tercih edilen ağaçlar

  • Ardıç: neme dayanıklı, sağlamdır

  • Erik: daha yanık ses verir

  • Kalebek: daha tatlı ve temiz ses verir

Dip kısmın eni 9.5 cm

Baş kapak bitiminin eni 6.5

Kapak boyu 41.5

Perde boyu 8.5 cm

Köprü boyu 11 cm

Alt eşik yüksekliği 1.3 cm

Üst eşik yüksekliği 0.2 cm

Tel kalınlıkları

  • Zil(ince) tel : 0.25 mm

  • Orta tek : 0.28

  • Sağır (bam ) teli: 0.42 mm

        Günümüzdeki kemençe icracılarının birçoğu sanatı tamamen para kazanmak için yapma anlayışına sahip olduğundan ana eserleri giderek bozulmakta ve doğallığını yitirmektedir. Günümüz kemençe icracıları usta çırak ilişkisi ile değil tamamen popülaritenin esiri olup sosyal medyada daha fazla göz önünde olmak için kemençe icra etmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle yeni kemençe üstatların çıkması çok güç bir duruma gelmiştir. Bu icra acıların neredeyse tamamı orijinal ekollerden bir haber kemençe çalmaya çalışmaktadır. hal böyle olunca hiçbir zaman doğru çalın tekniğinden haberleri olmayacaktır. Bu konu daha günümüzde tek çalışma yapan isim Sultan Mehmet Gündoğdu dur. kendisi kitap yazmış ve onlarca öğrenci yetiştirmeye çalışmaktadır. Usta çırak ilişkisinde 5. Kuşaktan sonra bu denli ileri derece icra yeteneğine sahip tek insandır. Kendisi ütü konservatuarı mezunudur. Onun gibi isimlerin daha çok artması kültürünün korunması adına daha doğru olacaktır. Saygılarımla.










HAZIRLAYAN: Muhammet KUDU

Türk Müziği Lisans 4


KAYNAKÇA

Yakup Aydın (Trabzon Vakfıkebir kemençe ustası)

DOĞU KARADENİZ’DE MÜZİK VE HORON GELENEĞİ (YAZARI: SULTAN MEHMET GÜNDOĞDU)

DOĞU KARADENİZ KEMENÇECİLİK GELENEĞİNDE YÖRESEL EKOLLER (ONUR YILMAZ)

AKAT, ABDULLAH (2012) DOGU KARADENİZ BÖLGESİNDE ÇEPNİLER VE MÜZİK

BOSTAN,M. HANEFİ (2010) ANADOLU’DA ÇEPNİ İSKANI . TÜRKLER, ANKARA: YENİ TÜRKLER YAYINI

COŞKUN ELÇİ, ARMAĞAN (1997) MUZAFFER SARISÖZEN (HAYATI, ESERLERİ VE ÇALIŞMALARI. ANKARA KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI.

KÖPRÜLÜZADE, MEHMET FUAD (1925) OĞUZ ETNOLOJİSİNE DAİR TARİHİ NOTLAR. TÜRKİYAT MECMUASI

TELLİOĞLU, İBRÂHİM (2007). OSMANLI HÂKİMİYETİNE KADAR DOGU KARADENİZ’DE TÜRKLER, TRABZİN SERANDER YAYINLARI





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.