Translate

17 Temmuz 2021 Cumartesi

       ÖNCESİ VE SONUÇLARI 

 İLE 
1960 HÜKÜMET DARBESİ 





Nagihan BİLGİN*
 Öz: Çok Partili siyasi düzene geçişte Demokrat parti dönemi önem arz etmektedir. DP demokrasi söylemleri ile iktidara geldikten sonra anti demokrasi tutumları ile birçok kesimin öfkesini topladı. Ortaya çıkan öfkeyi aldığı sert önlemlerle bastırmaya çalıştı. Basına ve diğer yayın organlarına çeşitli ağır sansürler uygulandı. Çıkardığı yasalarla birçok kurumu kendi bünyesinde toplayan DP, darbe sürecini Tahkikat komisyonuyla bir fiil başlatmış oldu. 27 Mayıs 1960 Darbesi Türk siyasal düzeninde önemli bir yere sahiptir. Söz konusu tarih aralığında gerçekleşen düzenli bir yapıdan bağımsız olarak meydana gelen bu darbe dönemin “Ara Rejim” olarak ifade edilmesine sebebiyet verdi. 1960 Askeri Darbesi bir anda gerçekleşmemiştir. Yaşanan küçük çaplı cuntaların meydana gelmesiyle ortaya çıkabilecek ayaklanmalar, bu siyasi krizin sinyallerini önceden vermekteydi. Bu çalışmada 1960 darbesine giden süreç nedenleriyle analiz edilecektir. 
Anahtar Kelimeler: 1960 Askeri Darbe, CHP, DP,  

II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye’de Demokrasi Girişimleri

 Savaşlar yıllar boyunca sürüp giden siyasi ve ekonomik yaptırımları beraberinde getiren önemli olgular olarak varlığını devletler üzerinde uzun yıllar boyunca sürdürmüştür. II Dünya savaşı da ülkeleri birçok hususta etkileyen önemli bir savaştır. Savaş sonrası dönem temel alındığında ülke birçok gelişmelere şahit oldu. Bu adaptasyon sürecinde siyasi partiler son derece önem arz etmektedir. Değişen dünya şartlarına ayak uydurmak zorunda kalan Türkiye’de demokratik bir düzene geçişte II. Dünya savaşı son derece önemlidir. Söz konusu savaşta zarar gören ekonomi halkı sıkıntıya düşürdü. Özellikle bu yıkımı kırsal kesimde yaşayan halk oldukça derinden hissetti. Bu süre zarfında iktidarda olan CHP, kargaşa halindeki sosyal ve siyasi ilişkileri düzeltmek maksadıyla girişimlerde bulundu.1 II. Dünya savaşı ABD-İngiltere- Fransa gibi güçlü demokrasi temelleri olan ülkelerin kazançlı çıkması, Türkiye’nin de bu değişim sürecinde ülkeyi liberal ve Parlamenter düzene hızlı bir biçimde adapte etmek durumuyla karşı kaşıya idi. Böylelikle Türkiye’de yeni siyasi bir yapılanmanın temel zihniyeti yerleşmiş oldu. Söz konusu bu zihniyetin oluşumunun temel basamağını 7 Haziran 1945 tarihinde sunulan Dörtlü Takrir oluşturmaktadır. Bu girişim çok partili siyasi düzene geçişte basamak niteliği taşımaktadır. İsmet İnönü’nün 1 Kasım 1945 tarihli konuşması kurulacak olan yeni siyasi oluşumun sinyallerini verir nitelikteydi. Söz konusu bu siyasi atılımdan sonra Demokrat Parti Celal Bayar’ın liderliğinde 7 Ocak 1946 tarihinde resmen kurulmuştur.2 DP, hızlı bir biçimde siyasi yapısını belirleyip çalışmalarına başladı. İktidarı tedirgin edecek hale gelmişti. 21 Temmuz 1946 tarihi Türkiye açısından ayrı bir önem arz etmektedir. İlk ve tek dereceli çok partili seçimin yapıldığı bu tarih demokrasi maksadıyla meydana gelse de istenilen verim elde edilemedi. Gergin siyasi ortama çözüm bulmak maksadıyla girişilen bu seçim demokratik bir tutum sergileyemeyeceğinden İsmet İnönü bu duruma bir çare olması niteliğiyle 12 Temmuz beyannamesinin yayınladı.1949 yılına gelindiğinde tek değişen husus iktidar olmuştur.14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçim temsilde adalet tartışmalarını beraberinde getirdi. Söz konusu tartışmalar 1954-1957 seçimlerine de sirayet etmiştir. 

              Demokrat Parti İktidarının İlk Yılları

 Demokrat Parti, seçim stratejisini iki temel üzerinde yürütmüştür. Siyasetlerinde Demokrasi ve Liberalizm söylemlerini sıkça dile getiren parti, 14 Mayısta gerçekleşen seçimlerle iktidara geldi. Demokrat Parti 7 Ocak 1946 tarihinde Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü tarafından kurulmuştur. Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal karmaşa yeni bir rejimin doğmasını zorunlu hale getirmişti. Bunun teşekkülü olarak DP, siyasi oluşumda önemli bir yere sahiptir. Halkında bu siyasi karışıklıktan memnun olmaması ve DP’nin ilk gündeme geldiği andan itibaren halkın sorunlarını temel alması onu halkın gözünde adeta bir kurtarıcı rolü üstlenmesine neden olmuştur. Bu hususta diğer partilerden ayrılan DP, seçimle ve halkın büyük desteğini alan bir parti olmuştur.4 Parti ideolojisini demokrasi söylemleri üzerine temellendirmesi, demokrasiye de halkın hür bir vaziyette dâhil edilmesi Demokrat Partiyi CHP’ye karşı önemli kazançlar getiriyordu. Sözde demokrasi değil özde demokrasiyi yerleştirmeye çalışan DP son derece heyecanlandıran vaatlerde bulunuyordu. CHP ve DP’nin İktidarları boyunca çalkantılı bir ilişkileri olmuştur. DP’nin en önemli özelliği söylev gücünü halkın üzerinde etkili bir biçimde kullanması olmuştur. Bu söylev gücü, halkın her kesiminden ilgi görmüş kısa zamanda geniş kitlelere ulaşmıştır. Halkın DP’nin etrafında bu denli toplanmasındaki diğer bir neden ise bozulmuş olan ekonomi olmuştur. Dış politikada gerçeklesen sorunlar ülke ekonomisini zorlar vaziyete gelmişti. Halk bu durumdan rahatsız bir vaziyette kurtarıcı arar olmuştu. Mağduriyetlerinin bir nebze giderilmesi açısından ekonomi üzerinde yapılan her planlama halkı daha da umutlandırıyordu. Halk yanlış politikaları ve savaşların getirdiği yoksulluğu unutmamış ve izlerini uzun yıllar silememiş olması DP’ye olan sempatilerinin giderek artmasını sağlamıştır. Böyle bir karışıklıkta DP’nin sirayet etmesi sorunlar silsilesini bir nebze dağıtması açısından halkı umutlandırmıştı. Savaşlar son bulduğunda Türkiye, siyasi ve sosyal bakımdan her ülkenin yaşadığı bazı gerçeklerle yüzleşti. Savaşın bitmesine yakın aydın kesimde demokrasiye olan açlık giderek artıyordu. Sesli bir biçimde dile getirilmeyen bu arzular halk arasında artık dillendirilir vaziyete gelmişti. Halk iktidarda olan partinin temel ideolojisi olan devleti kalkındırma politikasını yerine getiremediği düşünceleri hızla yayılır vaziyete gelmişti. Seçimlere gidilen süreçte ilişkiler birçok defa gerilmiş demokrasiye ters düşecek vaziyetler yaşanmıştır. Demokrat Partisi milli iradenin sancaktarlığını üstlendiğini sıkça verdiği konuşmalarda dile getiriyor. Yurdun her noktasına ideolojilerini taşımak için gayret gösteriyordu.6 1950 seçimleriyle iktidara resmen gelen DP, halkın sorunlarını kendisine slogan olarak kullanmış bir nevi “halkın sesi” rolünü üstlenmiştir. Çekişmeli siyasi hayatları iktidarları boyunca süren iki muhalefet parti her ne kadar farklı düşüncelerde olsalar da DP ve CHP’nin çok fazla ortak payları bulunmaktadır. Çok partili düzen her ne kadar birçok problemi ve farklı ideolojileri beraberinde getirse de Türk demokrasi tarihi bakımından önem arz etmektedir. Bu olumsuzluklar ise demokrasinin tam anlamıyla yerleşmemesinin bir getirisi olarak yorumlanabilir. Demokrasinin oturmamış olmasına bir diğer örnek olarak darbeler gösterilebilir. Askeri cephe siyasi tarihler boyunca kontrol altında tutulmaya çalışılsa da 1923-1950 yılları arasında asker, sivil hükümetin kontrolü altında devam etse de laik cumhuriyetin teminatı olarak işlev görmüştür.7 Seçimlerin seyrinde basının yeri yadsınamaz derecede önem arz etmektedir. Bunun örneğini 14 Mayıs 1950 seçimlerinde rahatlıkla görmekteyiz. İki muhalefet partisinin kavgalarında farklı gazeteler bir diğerini öne çıkarırken kendi aralarında da istemeden de olsa bir yarış seyir etmekteydi. Tek bir fark vardı aralarında o ise, DP basın kolunda birçok destekçiye sahipti. Bu denli destekçiye sahip olmasındaki temel neden Demokrasi ve özgürlüğü savunan tavrını her daim dile getirmesi olmuştur. Seçim sonuçları açıklandığında ise basın diliyle iktidara gelişi “demokrasi şöleni” olarak ifade edilmiştir. Gazete manşetlerini özgürlük ifadeleri süslemiştir. Gazetelerde dikkat çeken hususlar arasında Türk tarihi bakımından bunun bir dönüm noktasını ifade ettiği, bunun nedeninin ise sorunsuz bir biçimde iktidarın el değiştirmesi olarak ifade edilmiştir.  Gün geçtikçe DP katılımlarını arttırmaya başlamıştı. Öyle bir hal almıştı ki bu durum karşı muhalefet partilerinden de DP ye katılmak isteyen birçok kesim türemeye başlamıştı. Bu durum CHP ve DP’nin gergin olan siyasi ilişkilerini iyice kargaşa ortamına sürüklemeye başlamıştı. Kendi üyelerini kaybetmek istemeyen CHP birçok önlemler alsa da başarı sağlayamamıştır. Demokrasi söylemiyle yola çıkılsa da pek çok kez anti demokratik söylevlerin ve olayların gerçekleştiği görülmektedir. II. Menderes hükümeti temel alındığında demokrasiye aykırı olayların seyri daha net anlaşılmaktadır. CHP gibi muhalefet partiler hükümeti suçlar nitelikte girişimlerde bulunmuşlardır. DP yapılan anti demokratik hareketler karşısında başından beri savunduğu özde demokrasi ve Atatürkçü çizgilerini koruduklarını savunmuş yapılan suçlamaları kabul etmemiştir. Yapılan bu eylemlerin iktidarı zayıflatmaya yönelik adımlar olduğu çok açık fakat 6-7 Eylül olayları temel alındığında iktidar partisi yahut DP içindeki dengelerin temelden sarsıldığı görülmektedir. Hem siyasi partiler hem de Türkiye açısından önemli sonuçları olan hadiseler olarak tarihe geçmektedir. Kesin sonuçlara varılamayan bu hadisede suçlanan şahıslar olaylarla ilgili malumatlarının olmadığını belirmiştir. Olaylar neticesinde DP’nin sivil bir dikta yönetiminin baş gösterdiği kanısı giderek artmıştır.9 Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra ekonomide gözle görülür bir düzelme oluşmaya başlamıştır. DP’nin elindeki imkânlar kuvvetlendikçe CHP ile aralarındaki gerginlik katlanarak artmaya devam etmiştir. Bu uğurda DP’nin yaptığı atılımlardan birisi CHP’nin elindeki malların incelenmesine yönelik tehditkâr istekleri olmuştur. DP iktidara henüz gelmemişken rahatsız olduğu olaylar arasında sürekli iletişim araçlarının devletin tekelinde olması, iktidara geldikten sonra radyoyu ve diğer basın organlarını kendi kontrolü altına almıştır. Görülüyor ki demokratik söylevlerle başladığı siyaset yolunda çizgisini koruyamamıştır. Özellik baskıcı politikalarını basın üzerinde sonuna kadar kullanmıştır. Basının yaptığı haberler sürekli sansürle karşı karşıya kalmış şeffaf bir haber ağı engellenmiştir. 1951 yılında çıkarılan resmi ilanlar kararnamesi ile gazeteler üzerinde çeşitli düzenlemelere gidilmiştir. Hükümette bulunan insanları hedef gösterecek her türlü yazıyı engelleyen parti, hükümeti giderek baskıcı bir hale dönüştürmeye başlamıştır. İktidara gelene kadar Demokrat partiyi destekleyen basın artık DP hükümetinin aleyhinde yazılar yazmaya başlamıştı. Basın öfkesini gösterdikçe paralel olarak hükümette basın üzerindeki baskısını gün geçtikçe arttırıyordu. Çünkü hükümet basının caydırıcı gücünün ne denli seviyelere ulaşabileceğinin farkındaydı bu yüzden basını sürekli denetim altında tutma ihtiyacı hissediyordu. Hükümetin aleyhinde yapılan bu haber yazıları küçük grupların nefretini körüklemeye yetecek mahiyetteydi. Hükümete karşı yapılan girişimler arttıkça siyasi baskı da paralel olarak bir o kadar artıyordu. Bu taraf değişikliğini farklı biçimlerde yorumlamak mümkündür. Bunlar arasında; Birçok basın mensubunun ve gazete sahibinin farklı düşünceler çerçevesinde kutuplaşmış olması, CHP partisine üye olmasıdır. DP’yi sarsan diğer sebepler arasında askeri kesimin öfkesini kazanmış olması yatmaktadır. Herhangi bir darbe endişesiyle kıskaç altına alınan kurumlar baskının ne denli arttığını gözler önüne sermektedir. Bu amaç doğrultusunda askeri kurumlarda mevki değişikliklerine gidilmiş yahut görevden uzaklaştırmaya kadar varmıştır. DP bu denli sert önlemler ile kurumlar ve sivil halk üzerinde otoritesini daimi sürdürme kanaatindeydi. Ancak CHP alınan bu sert önlemleri temel haklara bir saldırı olduğunu ifade etmiştir. Bu yolda birçok gazeteci tutuklanmıştı. Çünkü DP hükümeti siyasal ve ekonomik başarısızlıklarının halka ayan beyan duyurulmasını istemiyordu. İktidara gelirken Demokrasi insan hakları gibi temel özgürlükçü tutum sergileyen partinin bu ideallerinden oldukça uzaklaştığı görülmektedir. Özgür düşüncelerin oluştuğu üniversiteler üzerinde de sert bir baskı devam ediyordu. Birçok akademisyen görevinden uzaklaştırılmıştı. Özgür ve demokratik Türkiye düşüncesinden uzaklaşılan bu dönem zarfında birçok kurum ve kuruluş devlet tekeli altına girmiştir.
                                         

   1954-1957 Dönemi İktidar-Muhalefet İlişkileri 

1950 ve 1954 dönemini bitiren genel seçimleri DP’nin en büyük siyasi başarısı olmuştur. Bu siyasi başarışı mecliste artık tek lider parti haline gelmesini sağlamıştır. Bu başarının getirisinin olduğunu bilen DP, kendisine yapılabilecek her türlü işbirliğinin önüne geçmek maksadıyla çeşitli önlemler almıştır. Bunların başında diğer partilerin bir araya gelip muhalefet cephesi oluşturması yasaklanmış aynı zamanda bu partilerin radyodan istifade etmesinin de önüne geçilmiştir. 1954-1957 yıllarında en çok dikkat çeken husus ekonominin gün geçtikçe sermaye kaybetmesi artık yabancı sermaye akışının duracak payeye ulaşmış olmasıdır. Demokrat Partinin otoritesini arttırması bu yıllar arasında da hız kesmeden devam etmiştir. Milli korunma Kanunu fiyatları düzenleyip denetimini sağlamak maksadıyla tekrar yürürlüğe konmuştur. Hız kesmeden basın üzerinde ardı arkası kesilmeyen kanunlar yürürlüğe sokuluyor basın ve yayın organları üzerindeki baskı giderek artıyordu. Seçim kampanyaları dışında toplulukların bir araya gelmesi de sınırlandırılmıştı.12 Demokrat Parti’nin iktidarını bu denli sertleştirmesindeki temel husus CHP’nin gün geçtikçe propagandalarını arttırmış olmasıdır. İktidara geldiği ilk günden itibaren darbe söylemleri ve gruplaşmaları ile karşı karşıya kalan hükümet iktidarını sağlamlaştırmayı ve korumayı temel ilke edinmiş olmalı. Adnan Menderes baskı konusunda çeşitli uyarılarda bulunmasına rağmen, baskılar gün geçtikçe seyrini değiştirip artmaya devam ediyordu. Uyardığı en önemli noktalardan birisi; bu baskıların halk ve parti içinde bölünmelere yol açarak kutuplaşmayı sağlayacağı ifade ediliyordu. Fakat DP bütün uyarılara ve isteklere karşı kendi iktidarını sağlamlaştırmaya yönelik adımlar atıyordu.1955 ve 1956 yılları hem muhalefet partileri birbirleriyle hem de kendi içlerinde bir çatışma hali sürmekteydi. Bu çalkantılı siyasi düzene bir darbe ise DP ten ayrılan milletvekillerinin meydana getirdiği Hürriyet Partisi’nin teşekkülü olmuştur. 27 Mayıs Askeri Darbesi’ne hızla gidilen bu süreçte en önemli payda siyasi ve sosyal problemlerin toplumda ve askeri safhada kamplaşmayı ortaya çıkarmış olmasıydı. Yapılan 1957 seçimlerinde DP’nin giderek eski gücünü kaybetmesi farklı grupların güçlenmesine zemin hazırladı. Artık ordu tepkisini gizlemiyordu bu hususta meydana küçük örgütler çıkmaya başlamıştı. İktidar ve muhalefet ilişkisi koptukça öfke daha çok artıyordu. Hükümeti en çok meşgul eden husus 27 Mayıs darbesinin  hazırlığı olan Dokuz Subay Olayı olmuştur. Bu darbe girişimi genç subaylar arasında heyecan yaratmıştı. Bu olay iktidarın giderek daha sert ve baskılayıcı önlemler almasına neden oldu.

   Demokrat Parti’nin Son Dönemi ve 27 Mayıs Askeri Müdahalesi ’ne Giden Süreç 


Askeri Müdahaleye giden süreçte birçok olay atmosferin gergin bir hale gelmesine neden olmuş ve belirli kurumları öfkeyle doldurmuştur. Bunların temel nedenlerini örneklerin görüldüğü üzere baskı unsuru olmuştur. Bu baskı peşinden gelen dış politika da yapılan yanlışların ülke ekonomisini temelden sarsması DP ye olan güvenin giderek azalmasına neden olmuştu. Kıbrıs sorunu farklı boyutlarda ülkede kargaşaya neden olmuş bu süreç iyi bir biçimde kontrol altına alınamamıştı. Demokrasinin elden bırakıldığı bu süreç tarihte yağma ve yıkım olarak kendisine yer edinmiştir. Bu yağma ve yıkımın sorumlusu bulunamasa da Türkiye uzun bir süre bunun etkisini üzerinden atamadı. Birlik ve beraberlik ile yapılan hatalar düzeltilmeye çalışıldı. DP iktiranın yaptığı kontrol merkezi onu giderek daha çok yalnız hale getiriyordu. Basın ve Üniversiteler bu kontrol merkezi karşısında imkânlarını sonuna kadar kullanmış büyük direnişler göstermiştir. Giderek Batıyla siyasisosyal ilişkilerin bozulması paralel olarak ekonomiye bir darbe indirmiştir. Halk zaten üzerinde savaşın etkileri tazeyken yeni bir yıkımla karşı karşıya kalmıştı. Devlet savaştan sonra kendisini bir nebze toplamak umuduyla dış ülkelerden yardım talebinde bulunmuştu. İlişkilerin bu denli bozulması beklenen yardımlarında önünü kesmişti. Gazeteler sık sık paranın bittiğini ekonominin artık son demlerini yaşadığını ifade ederek iktidarı suçluyordu. Devlet bu baskı sonucu yeni düzenlenmeler getirse de ekonomik krizin üstesinden gelinememiş geçim sıkıntısı halkı iyice perişan etmiştir.14 Bu dönem zarfında CHP’den ayrılarak DP iktidarının çevresinde toplanan gruplar. Yavaş yavaş CHP tarafına geçmekteydi. Seçmen kitlesini yeniden toparlamaya başlayan CHP’nin güç kazandığı bir dönem söz konusu. Bu gücün en önemli etkisini askeri cephelerin CHP muhalefetini destekler vaziyette olmasından alıyordu. Askeri cepheden sonra basın ve üniversitelerde taraf değiştirmeye başlamışlardı. Yavaş yavaş silik görüntüsünden uzaklaşan CHP kısa zaman da kaybettiği gücünü toparlamak için çalışmalara girmiştir. İktidar bu hususta CHP’nin gezilerini engellemeye çalışıyordu. Birçok defa çeşitli engellerle karşılaşmış artık siyasi ortam giderek gerildi.15 Türkiye’de 1946-1950 yılları temel alındığında bir milletin demokrasi sancılarına tanık oluyoruz. Bu sancılı dönem, diğer dış devletlerin demokrasi faaliyetlerinden ilham alarak kendi ihtiyaçlarına uygun bir demokrasi yaratma girişimlerine sahne oluyor. Kimi zaman başarılı kimi zaman da tam bir kargaşa ortamına dönüşen bu durum alt tabaka ve orta sınıfın mücadelesi içinde harmanlanmış vaziyette ilerlemektedir. Çünkü halk ilk defa büyük bir coşkuyla bir partiyi desteklemişti. Demokrasi tarihi bakımından son derece önem arz eden bu durumda halk ilk defa yönetimde söz sahibi olabileceğini görmüştür. DP her ne kadar geniş kitlelere hitap etse de iktidara gelse bile kendisine tam olarak güvenmemiştir. Hâkimiyeti tam olarak sağlayamadıkları bilincini taşıyorlardı. Kendilerine olan bu güvensizliğin temel unsuru: istedikleri düzeyde üniversiteleri, basını, askeri kolları idare altına alamamış olmalarıydı. Temel özgürlükçü ideolojilerin bu kurumlarda yerleştiğinin farkında olan DP iktidarı boyunca öfkesini ve enerjisini bu kurumları kontrol altına almak için harcadı. Kurumların desteğini tam olarak hissedemeyen DP’ni millet iradesine güvenmesinin temel nedeni budur. Bu uğurda atılan en önemli adımlardan birisi yapılan haksızlıkları araştırma amacıyla ortaya atılan “Tahkikat Komisyonu” olmuştur. Bu atılan adım darbe sürecini hızlandırmıştır.16 Darbe sürecini hızlandırmasındaki temel neden geniş yetkilerle donatılması olmuştur. Her türlü kuruma müdahale hakkı iktidarın eline geçmiş tam diktatörlük ilan edilmişti.18 Nisan 1960 tarihinde faaliyete geçen komisyon birçok cepheden tepki topladı. Her türlü adli mecrayı eline alan komisyon onları dinleme görevden uzaklaştırma gibi geniş haklar yelpazesine sahipti. Kurulma amacından oldukça farklı uygulamalara dönüşen bu komisyona karsı hükûmet ikiye ayrılmıştı yarısı destekler nitelikte yarısı bunu demokrasiye karşı olarak nitelendirmektedir. Kanun resmen yürürlüğe girdikten sonra tepki gecikmedi en büyük baskıyı üniversiteler üzerinde hissettiren bu komisyona tepki, öğrencilerden gelmişti. İstanbul’da peşinden Ankara’da çeşitli öğrenci olayları cereyan etti. Yüzbinlerce öğrenci hakkını aramak için yürüyüşler düzenledi. Ülkenin çeşitli yerlerinde tutuklamalar gerçekleşti. Tepkilerin önü arkası kesilmeyince devlet çözümü sıkıyönetim ilan etmekte  buldu. 3 ay daimi görev yapacağını bildiren hükümet 25 Mayısta görevini bitirmiştir. Bu olay ordunun resmen yönetime el koymasından 2 gün öncedir. Bu ayaklanma çeşitli guruplara güven aşılamıştı. Ekonomi yüzünden öfkeli olan halk bu hak timsali komisyon neticesinde iyice hükümeti sorgular hale gelmişti. Halk gıda ürünlerine dahi ulaşamaz olmuştu. Temel ihtiyaçlar için kuyruklar oluşmaya başlamıştı halk bu kuyruklara girerek ihtiyaçlarını bir nebze karşılamaya çalışılıyordu. Ekonomik bunalım hat safhaya ulaşmıştı. Çeşitli ekonomik sloganlarıyla iktidara gelen DP’nin sadece baskı üzerine kurulu düzeni artık halkın gözüne daha çok batar nitelikteydi.18 18 Nisan da tam donanımlı yasaların çıkması neticesinde ülke tam bir kaos ortamına dönüşmüştür. Eski gücünü yavaş yavaş kaybeden DP ye çeşitli muhalif kurum ve kuruluşlardan saldırı gerçekleşiyordu. Bu kargaşa ortamından çok güzel bir şekilde faydalanan kesim CHP kesimi olmuştur. Halkın öfkesinin farkında olan muhalefet kesimi onu bir baskı aracı olarak kullanmaktan çekinmemiştir. Bu gücü çeşitli basın ve yayın organları vasıtasıyla iktidarın eksik yanlarını ve baskıcı politikalarını eleştiriyor aynı zamansa gençliği göreve çağırıyordu. Bu çağrı ülkede siyasi gerilimin katlanarak artmasına neden oldu. Artık mecliste olan kavga sokaklara kadar inmiş halkta bu kavgaya dâhil edilmişti. Demokrasi tarihi temel alındığında üniversitelerin ne kadar önem arz ettiği yadsınamaz bir gerçektir. DP bunun farkında olduğu için üniversite gibi kurumların özgür biçimde hareket etmesini istemiyordu. Fakat attığı her adım diktatör bir rejimin resmen uygulandığı yönündeydi. Öğrenciler artık sokaklardaydı her yerde Hürriyet adalet sloganları atıyordu. Bu gösteriler kısa zamanda ülkenin birçok yerine zuhur etti çok sayıda öğrenci tutuklandı. Kalabalık öğrenci grubu mitinglerine hız kesmeden devam etti. DP kısa zamanda bu denli bir hareketlenmeyi beklemiyordu. Olayları kontrol altına alma maksadıyla sıkıyönetim ilanı ve peşinde tutuklamalar hız kesmeden devam etti. Öğrencilerin toplanabileceği her türlü sosyal alanlar artık polis kontrolü altındaydı. DP atılan “Kahrolsun Diktatörler” sloganlarının halkı daha çok galeyana getireceği endişesiyle bu gösterileri sert bir şekilde kontrol altına aldı. Gaz bombaları öğrencilerin üzerlerine yağmur gibi yağdı. Birçok öğrenci bu gösterilerde hayatını kaybetti. Demokrasi tarihinin çirkin sahnelerinden birisi olan bu öğrenci olayları polisin etkisiz kalmasına karşılık bölgeye intikal eden askerler öğrencilere destek olmuştur. Bu olaylar basında şeffaf bir biçimde yer almadı. Basına ağır bir sansür uygulaması getirildi.20 DP’nin siyasi yol haritası incelendiğinde 10 yıla yakın bir zaman diliminde siyasi arenada boy göstermiş olan bu partinin nüfus değiştirdiği ayan beyan ortadır. Partinin önde gelen isimleri de dâhil olmak üzere partinin stratejisi değiştikçe yola çıktıkları ideolojiden uzaklaştıkça parti kısa zaman da asli üyelerini de kaybetti. Üyelerin bir bir partiden ayrılmasındaki nedenler arasında; artık milli çıkarlar yerine kişisel çıkarların ön plana alınması, bunun beraberinde halkın partiden beklediği güvenin tam aksine bir tutumla iktidarını sağlamlaştırmaya çalışması, eski yeni fikirlerin çatışması gibi temel taşlar partiyi içten içe bölmeye başlamıştı. Farklı kesimler DP’nin bu tavrını acemi diktatörlük hevesi olarak isimlendirmiş kimisi ise kişisel çıkarların gözetildiği kişiler tarafından kurulmuş bir parti olarak isimlendirilmiştir. Parti kurucuları menfaatlerini dizginleyemeyince saflar yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Burada önemli olan husus parti iç bölünmelere giderken CHP muhalefetine parti üyelerini kaptırırken bir yandan da çeşitli muhalefet partilerinin gün yüzüne çıkmasına sebebiyet verdi. Siyasi karmaşa ortamına yeni fikirlerin de dâhil olması tansiyonu gün geçtikçe arttırıyordu. Oluşan bu gruplar 27 Mayıs Darbesine kadar fiili olarak bir şey yapmadılar. Sadece CHP ye ve DP gruplarına muhalif olarak siyasi hayatlarını sürdürdüler.  27 Mayıs 1960 Darbesi Ülke artık demokrasi tarihinin en gergin dönemine şahit oluyordu. Demokrat Parti her konuşmasında CHP kolundan bir ihtilalin geleceğini ve bu uğurda önlemlerini sıkılaştıracağını ifade ediyordu. Sürekli dile getirilen bu söylemler neticesinde halk artık psikolojik olarak bir darbeye hazırdı. Siyasi hayatını tek partili bir dönem olarak uzun süre geçiren bir ülke için, çok partili döneme geçiş sancılı olmuştu. Muhalefet hiçbir şekilde ikili ilişkileri fiili olarak düzenleyemiyor öfke ve nefrete sebebiyet veriyordu. 22 DP’nin 1950’de orduda yaptığı düzenlemeler gerilimin son raddeye ulaşmasını sağladı. Darbenin tek bir nedeni olmamıştır. DP baskıcı tutumunu kurumların üzerinde bir etki mekanizması olarak kullanmaya başladığı andan itibaren farklı fikirler ve ayrılıkların yolu açılmıştı.1954’den itibaren orduda darbeci girişimlerin oluştuğunu söylemek mümkün. Bu oluşumların en önemli örneği 1958’de cereyan eden Dokuz subay olayı olmuştur. Darbeciler cezalandırılmış dönem sosyal bir krize şahit olunmuştur.23 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen askerlerin yönetime el koyduğu bu darbe, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelmiş askeri nitelikli ilk darbedir. Darbe girişimi nizamlı bir biçimde gerçekleşmemiştir. 37 düşük rütbeli subayın girişimleri ile meydana gelmiştir. Darbe girişiminde bulunacak olan şahıslar öncelikle kritik mevzilerde görev yapan komuta kademesini devre dışı bırakmıştır. Ülkede süren siyasi gerilim henüz dinmeden 27 Mayıs 1960 günü sabaha karşı radyoda yapılan bildiride, kendilerini “Milli Birlik Komitesi” olarak ifade eden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup genç subayların yönetime resmen el koydukları halka duyurulmuştur. Radyodan sonra Gazetelerde bu darbeyi hızlı bir biçimde halka gelişmeleri aktarmıştır. Subaylar, darbenin gerekçesi olarak; Demokrasiyi kurtarmak ve daha fazla kan dökülmesini önlemek istediklerini ifade ettiler. En kısa zamanda seçime gidilerek kazanan partiye yönetimi devredeceklerini halka duyurdular. Yapılan bu açıklamalar olduğu gibi yayınlanmıştır. Darbenin ilk günü, Bayar, Menderes, Koraltan, Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur ve diğer hükûmet üyeleri Harp  Okulunda, öğrenciler tarafından darp edilmişlerdir. Birçok kişi tutuklanarak Yassıada’daki yargılama faaliyeti başlamıştır. 27 Mayıs 1960, 15 Ekim 1961 Milli birlik komitesinin sözünün geçtiği bir dönem aralığıdır.24 CHP ve DP’nin giderek demokrasiden uzaklaşması ve bunu düzeltme yolunda bir gayrete girişmemiş olması gerek toplumu gerek askeri kolun demokrasi ye dair umutlarını kesmesine neden oldu. Askeri darbe bir kurtuluş olarak görüldü. Üniversite, basın ve aydın grup ile iyi ilişkileri olmayan DP hükümetine karşı yapılan bu darbe mutluluk uyandırdı. Bu dönemde sadece darbe değil bazı kurumlar kökten yapılandırmaya gidilmiştir. Değişen sisteme ayak uydurulmaya çalışan kurum ve kuruluşlar kısa vadede olumlu sonuçlara vesile oldu. Yapılan darbe girişiminden sonra alınan bütün kararların ortak paydası ise yönetimin bürokratik kadrolara aktarımını sağlamaktır. Çeşitli kollar tarafından bu darbe girişimi meşrulaştırılarak ulusun bir direnme çabası içinde olduğu ileri sürüldü. Demokrasi payesi ile çıkılan bu yolda atılan her adım siyasilerle ilişkilendirilmiş ve daha sonra yaşanabilecek her türlü siyasi-sosyal krize gerekçe olmuştur.25 
                           1960 Darbesi’nin Meşrulaştırılması ve Yönetimin Sivilleşmesi 
27 Mayıs askeri darbesi gerçekleştirildikten sonra darbeyi meşru hale getirmek amacıyla Ordu Dâhili Hizmet Kanunun 34. Maddesi öne sürülerek Ordunun vazifesinin kanunları korumak ve muhafaza etmekle yükümlü olduğu ileri sürülerek darbe girişimi yasal bir hale getirilmeye çalışıldı. Darbenin oluşumuna sevinen belirli kesim olmakla beraber köylü sınıfı arasında hala Menderes’in yönetim düşüncesi hâkimdi. Halkın tam anlamıyla desteğini almak maksadıyla konuşmalar gerçekleşti. Çeşitli yayın organları bu süreçte aktif rol izledi. Darbeden sonra büyük şehirlerde çeşitli kutlamalar yapıldı.29 Eylül 1960 tarihinde Demokrat Parti resmen kapatıldı.14 Ekim tarihinden Eylül 1961’ e kadar devam eden yargılamada 15 kişiye idam cezası verilmiştir. Bu yargılama süreci ve yeni yasa tasarısı birbirine paralel olarak devam etti.1961 anayasası öngördüğü haklar neticesinde Türkiye’de yeni bir dönemin fiili olarak başladığı ifade edilebilir. Senato içinde ise hükümet üyelerinin cezalandırılması taraftarı olan birçok fikir mevcuttu. İdam fikirleri toplumda büyük şaşkınlık uyandırdı. DP’nin yerleştirdiği baskı psikolojisi halka o kadar işlemişti ki mevcut duruma dahi müdahale edilemedi. Her ne kadar halk nezdinde bir tepki ile karşılaşılmadıysa da siyasilerin idamı gelecek yıllarda iktidara sahip olanlara mesaj niteliği taşıyordu.26 Darbe girişiminin yuvası olarak Ankara Harp Okulu gösterilmekteydi. Oluşturulan bu plansız girişimde haberleşme olarak sağ el yukarı parolasının belirlenmesi son derece ilgi çekicidir. İnkılabı temsil eden bu hareket subaylarla özdeşmiş vaziyetteydi. 27 Mayıs ardından darbe icraatında bulunan 38 Subay Milli Birlik Komitesi haline gelmiştir. Diğer cunta girişimler temel alındığında bu darbenin en önemli ve dikkat çekici özelliği yıkılan iktidara karşı kısa sürede darbenin oldukça fazla destek görmesi oldu.27 Darbe meşrulaştırılmaya çalışılsa da en büyük alt yapısını üniversiteler hazırlamıştır. Darbenin eski düzeni yıkıp yeni düzenin kurulacağı adeta bir devrim niteliği taşıdığı sıkça dile getirilmiştir. Subaylar DP iktidarının laik rejim düzenini tehdit ettiği görüşünde idi.15 Ekim de yapılan milletvekili seçimleri Türk siyasi tarihi açısından önem arz etmektedir. Yapılan bu seçimler askeri yönetimden adeta sivil yönetime geçişte köprü vazifesi görmüştür. Yapılan seçimler askeri kolun beklemediği bir biçimde cereyan etmiştir. Ortaya çıkan 21 Ekim protokolünü doğurmuştur. Lakin siyasi partilerin bu protokole destek vermemesi sonucunda uygulamaya konulamamıştır. Demokrat Parti’nin adeta mirasçısı olan diğer muhalif partilerin CHP ye kıyasla daha fazla oy alması alınan kararların tam anlamıyla halkın onaylamadığını açıkça göstermektedir. 

                          27 Mayıs 1960 Askeri Darbe Sonrası İlişkiler ve Darbenin Analizi 

Demokrasi tarihinde devlet ve ordu ikilisi birçok nedenden kimi zaman karşı karşıya gelmiştir. 1960 Askeri darbesinin bu hususta ayrı bir önemi vardır. Çünkü II. Dünya savaşı yılları temel alındığında demokratik bakımdan Türkiye çok sancılı bir dönemden çıkmıştır. Tek partili sistemden çok partili siyasi düzene hızlı bir biçimde ayak uydurması gerekiyordu. Bu adaptasyon sürecini geçirdikten sonra DP ile çok partili seçimlere ilk adım atılmış idi. Katlanarak artan siyasi gerginliklerin artması ve bunun neticesinde cunta birliklerin siyasi düzende bu denli etkin olması demokratik tecrübesizliğin kanıtı olarak yorumlanabilir.29 Darbeyle birlikte ordunun siyasette etkin bir güç olmaması, kısacası askeri kolun siyasi koldan ayrı tutulması fikri son bulmuştur. Darbe girişiminin bu denli ses getirmesi askeri kola farklı sorumluluklar yüklemiştir. Bu uğurda yayın ve kurumlarına özgürlükler sağlanmış DP’nin yaratmış olduğu baskı bulutları dağıtılmaya çalışılmıştır. Bu dönemde 1961 anayasası oldukça önem taşımaktadır. Anayasanın özelliklerine bakıldığında askeri atılımların meşru temellere oturtulmaya çalışılması göze çarpmaktadır. 30 Söz konusu darbe girişimine liderlik yapan başta Cemal Gürsel olmak üzere toplanan subaylar pek çok dünya ve siyasi görüşü bünyesinde barındırıyordu. Tek ortak paydaları ise mevcut düzenin ortadan kaldırılması oldu. Darbeden sonraki tarihler temel alındığında güç merkezlerinin bir süre sonra kendi aralarında üstünlük mücadelesi içerinde olduklarını görmekteyiz. İktidarı yıkmak amacıyla bir araya gelen subaylar daha sonra kendi aralarında iktidarın sivillere teslimi hususunda fikir ayrılıklarına düştü. Demokrasinin muhafızlığını yapmak gayesiyle girişilen bu askeri yapılanma içerinde de bölünmeler baş gösterdi. Daha sonraki dönemlerde şahit olunan hususlardaki temel amacın sarsılan demokrasinin tekrar canlandırılmaya çalışılması olmuştur. En çok tartışılan bir diğer husus ise DP’nin mirası meselesi olmuştur. Bu düşünce karmaşası Ragıp Gümüş Pala’nın önderliğinde Adalet Partisinin meydana gelmesiyle sonuçlandı. 


                                                                             SONUÇ 
Darbeye giden süreçte birçok etken vardır. Dış politika ve iç dinamiklerin uygun bir biçimde analizi yapılmadan siyasi eylemlerde bulunulması bu süreci hızlandırdı. Dış politika olarak değerlendirdiğimizde uzun süren savaşlar ülke ekonomisine ağır tahribatlar vermişti. Büyük devletlerin ülkelerinde uyguladıkları demokratik düzene uyum sağlama çabasını kendi bünyesinde de uygulamak isteyen Türkiye’nin hızlı bir biçimde demokrasi atılımlarında bulunmaya girişmesi, bunu bünyesinde tam olarak barındıramamış bir yapının teşekkülüne sebebiyet verdi. Türkiye uzun ve sancılı siyasi düzenlemelerden sonra çok partili düzene Demokrat Parti’nin resmen kurulmasıyla geçti. DP iktidara geldiğinde ülke ekonomik ve siyasi olarak çalkantılı vaziyetteydi. Savaşların etkisi silinememiş halk ekonomik krizden bunalmış bir halde çare aramaktaydı. DP parti konuşmalarında bozulan ekonomiyi, hakların yeterli derecede muhafaza edilmediği gibi konuları ele alarak halkın isteklerini sesli bir biçimde dile getiren ilk parti olma özelliğini üstlenmişti. Yaşanan tartışmalar neticesinde halk kendi arasında kutuplaşmaya başladı. Bu karışık siyasi durumu propagandalarında etkili bir biçimde kullanan DP, kısa zaman da birçok kesimi kendi bünyesinde toplamayı başardı. Etkili bir hitabet gücüne sahip olan Demokrat partiye kısa sürede CHP’den birçok üye dâhil olmuştur. 1945-1960 yılları DP ve CHP’nin çalkantılı iktidar mücadelesine tanık olmuştur. Demokrasi ve özgürlük sloganları ile iktidara gelen Demokrat Parti, kısa zaman sonra oluşturduğu Demokrasi çizgisinden çıkarak halkın, üniversitenin ve basın üzerinde gücünü kullanmaktan çekinmedi. Birçok gazeteci tutuklandı. Yaşanan olaylar halka yansımaması için ağır sansürler uygulandı. Gergin siyasi ortam, ekonominin daha çok bozulmasına ve baskı rejiminin gün geçtikçe artmasına sebebiyet verdi. Verilen sözlerin tutulması halkı ve askeri cepheyi öfkelendirmeye başlamıştı. Darbeye giden bu çalkantılı süreçte bardağı taşıran son damla Tahkikat Komisyonun kurulması olmuştur. Öğrenci olayları, bozulan ekonomi, ordu içindeki tasfiyeler gün geçtikçe DP’nin geniş kitlesi parçalanmaya başlamıştı. Artık siyasi kavgalar mecliste değil sokaklara taşar vaziyete gelmişti. Anti demokrasinin hüküm sürdüğü yıllarda 27 Mayıs 1960 tarihinde Milli Birlik komitesi yönetime resmen el koydu. Bunu demokrasi uğruna yaptıklarını dile getiren subaylar, Türk tarihine 27 Mayıs Askeri darbesi olarak geçen olayı meydana getirdiler. Bu olayı meşrulaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Alınan kararlar ve çıkarılan yasalar temel alındığında demokrasiyi yeniden canlandırma çabasında oldukları göze çarpmaktadır. Lakin bu demokrasiye sahip çıkma kisvesi altında gerçekleştirilen idamların, demokratik bir düzenin fikri faaliyetleri oluşmuş olsa da fiili bir demokrasinin varlığından söz 17 edememekteyiz. Askerlerin yönetime el koymasıyla 1950-1960 tarihlerinde varlığını sürdüren Demokrat Parti’nin siyasi hayatı son buldu. Tartışmalar ve siyasi gerginler DP den sonra da devam etti. Askerin fikri birliktelikte olmaması, farklı ideolojilerde yer alıyor olmaları kendi araların da parçalanmaya neden oldu. Demokrat Parti’nin bu denli ağır bir darbeye şahit olmasındaki dış etkenler dışında. İç dinamikleri yeterli derece de koruyamamış olması yatmaktadır. Halka son derece güvenip böyle bir teşebbüste bulunmayacaklarına son derece emin olan iktidarın unuttuğu tek husus Halkın algısının çok çabuk değişebileceği olmuştur. Böylelikle tarih, halkın ve diğer birçok kurumun desteklediği bir darbeye şahit oldu. 18 
                                                                          KAYNAKÇA 
AKINCI, Abdülvahap, “Türkiye’nin Darbe Geleneği: 1960 ve 1971 Müdahaleleri”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, C. 9, S. 1, Nisan 2014, ss. 55-72. 

AKINCI, Abdülvahap Usta, Sefa, “ Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçişte Etkili Olan Dış Faktörlerin Değerlendirilmesi”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.21, S.1, 2016,ss.285. 

ASLAN, Emel, “Türkiye’nin İç Siyasetinde Demokrat Parti”, Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırşehir, 2014.

BAKAN, Selahaddin; Özdemir, Hakan, “Türkiye’de 1946-1960 Dönemi İktidar- Muhalefet İlişkileri: Cumhuriyet Halk Partisi Demokrat Parti’ye Karşı” , İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C.14, S.1, 2013, ss. 373-397. 

BİÇER, Savaş, “27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ve Sonrasındaki Askeri Müdahaleler ile 15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminin Sebep, Sonuç, Planlama ve İcralarının Mukayeseli Analizi”, Bilgi Strateji Dergisi, C.9, S.17, ss. 13-31. 

BÖRKOĞLU, Levent,“ 27 Mayıs Askeri Darbe Sonrasında Ordu İçinde İktidar Mücadelesi: Milli Birlik Komitesi ve Silahlı Kuvvetler Birliği”, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.1,S.2,2017, ss.14-20. 

BULUT, Sedef,“27 Mayıs’tan 1960’tan Günümüze Paylaşılamayan Demokrat Parti Mirası”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.1, S.19, 2009, ss.79-82 

ÇAVUŞOĞLU, Hüseyin, “27 Mayıs 1960 Darbesinin Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir Tartışma”, Türk Siyasal Hayatı Osmanlı Modernleşmesinden Günümüze, ed. Hasan Acar, Nobel Yayınları, Ankara 2018, ss. 333-365. 

DİKİCİ, Ali, "27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi ve Türk Polisi", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. 30, S. 89, 2014, ss. 11-60. 

DURÇ, Safiye Ate, “Türk Muhalefet Geleneğine Demokrat Parti”, Mukaddime Dergisi, C.1, S.1, 2010, ss. 59-84. 

EMİROĞLU, Atiye, “27 Mayıs 1960 İhtilali Ve Demokrat Parti’nin Tasfiyesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal ve Teknik Araştırmalar Dergisi, C.1, S. 1, Mayıs 2011, ss. 13-27. 

EMİROĞLU, Atiye, “Cumhuriyet Dönemi Darbelerin Türk Demokrasisi ve Çağdaşlaşmasına Etkileri Üzerine Bir İnceleme” Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 15, 2016, ss. 1‐22. 

ESEN, Selin, “18 Nisan 1960 Tarihli Tahkikat Komisyonu”, Mülkiye Dergisi, C.34, S.267, ss. 167-192  

GÜLMEZ, Nurettin; Aşık, Süleyman, “27 Mayıs 1960 Darbesi Sürecinde Havadis Gazetesi”, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.12, S.3, 2014, ss. 72-96. 

İLYAS, Ahmet, "27 Mayıs Askeri Darbesi’nin Sancıları ve Orduda Tasfiyeler 1960-1964", Türk İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı 22, 2016, ss. 163-178. 

İNAN, Süleyman, “Muhalefette Adanan Menderes 1945-1950”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Isparta, 2002. 

KAYA, Engin, “27 Mayıs 1960 Darbesinde Basın”, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019. 

KILIÇ, Aziz, “27 Mayıs 1960 Darbesine Meşruiyet Kazandırma Çabaları”, Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, C.10, S.3, ss. 954-967.

KOÇLAR, Bekir; Özdurğun Yunus, “Demokrat Parti’nin İktidara Gelişinin Türk Basınındaki Yansımaları”, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, C.5, S.13, 2017, ss. 264-296. 

KOLTUK, Durmuş Ali, “II. Dünya Savaşından Sonra Çok Partili Hayata Geçişte CHP ve İsmet İnönü”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Ağustos 2008/2, ss.35-37. 

KUBİLAY, Çağla, “Demokrat Parti Döneminde Bir Baskı ve Denetim Mekanizması Olarak Cevap ve Düzeltme Hakkının Kullanımı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.1, S.39,2014, ss. 187-202. 

ÖZÇELİK, Pınar Kaya, “Demokrat Parti’nin Demokrasi Söylemi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C.65, S.3, 2010, ss. 163-187. 

SAVUR, Şenay, “27 Mayıs 1960 Darbesi’nin İzmir’e Yansımaları ve Siyasi Partilerin İzmir’deki Örgütlenişi”, Tarih ve Günce Dergisi, C.2, S.4,2019, ss. 39-58. 

ŞAHİN, Enis; Tunç, Bilal, “Demokrat Parti’nin Kuruluş Süreci ve DP-CHP Siyasi Mücadelesi (1945-1947)”, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, S.1, 2015, ss. 31-69

ŞAVKILI, Cengiz, “ 27 Mayıs 1960 Darbesinin Maraş Yerel Basınındaki Yansımaları”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.15, S.1, 2018, ss.138- 140. 

SARI, Çağhan, “ 27 Mayıs 1960 Darbesini Meşrulaştırma Girişimleri Okullarda Okutulan Propaganda 208-224 Yayınları”, Uluslararası Toplum ve Kültür Çalışmaları Dergisi, C.1, S.5, 2020. S.210-211. 

TEMİZGÜNEY, Firdes, 1960 Darbesine Giden Süreçte Önemli Bir Kesit: İstanbul Öğrenci Olayları, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. 14, S. 27, Bahar 2018, ss. 181-211. 

TUNA, Işıl, “27 Mayıs’ın Gölgesinde Demokrasiye Dönüş: 15 Ekim 1961 Genel Seçimleri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Tarihi, C.20, S.40, 2020, ss. 227-251. 

YAŞAR, Öznur, “27 Mayıs 1960 Darbesi Dönemi Çizgisel Mizah ve Demokrasi”, Turkish Studies, C. 12, S. 16, 2017, ss. 471-492. 

YILMAZ, Erdal, "Türk Siyasî Tarihinde Askerî Müdahalelere Bir Örnek: Demokrat Partililere Siyasî Haklarının İadesi Meselesi ve 14-21 Mayıs 1969 Buhranı", Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, C. 16, S. 32, 2017, ss. 21-64. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.