ÖNCESİ VE SONUÇLARI
İLE
1960 HÜKÜMET DARBESİ
Nagihan BİLGİN*
Öz: Çok Partili siyasi düzene geçişte Demokrat parti dönemi önem arz etmektedir. DP
demokrasi söylemleri ile iktidara geldikten sonra anti demokrasi tutumları ile birçok kesimin
öfkesini topladı. Ortaya çıkan öfkeyi aldığı sert önlemlerle bastırmaya çalıştı. Basına ve
diğer yayın organlarına çeşitli ağır sansürler uygulandı. Çıkardığı yasalarla birçok kurumu
kendi bünyesinde toplayan DP, darbe sürecini Tahkikat komisyonuyla bir fiil başlatmış oldu.
27 Mayıs 1960 Darbesi Türk siyasal düzeninde önemli bir yere sahiptir. Söz konusu tarih
aralığında gerçekleşen düzenli bir yapıdan bağımsız olarak meydana gelen bu darbe dönemin
“Ara Rejim” olarak ifade edilmesine sebebiyet verdi. 1960 Askeri Darbesi bir anda
gerçekleşmemiştir. Yaşanan küçük çaplı cuntaların meydana gelmesiyle ortaya çıkabilecek
ayaklanmalar, bu siyasi krizin sinyallerini önceden vermekteydi. Bu çalışmada 1960
darbesine giden süreç nedenleriyle analiz edilecektir.
Anahtar Kelimeler: 1960 Askeri Darbe, CHP, DP,
II. Dünya Savaşı sonrası Türkiye’de Demokrasi Girişimleri
Savaşlar yıllar boyunca sürüp giden siyasi ve ekonomik yaptırımları beraberinde
getiren önemli olgular olarak varlığını devletler üzerinde uzun yıllar boyunca sürdürmüştür.
II Dünya savaşı da ülkeleri birçok hususta etkileyen önemli bir savaştır. Savaş sonrası dönem
temel alındığında ülke birçok gelişmelere şahit oldu. Bu adaptasyon sürecinde siyasi partiler
son derece önem arz etmektedir. Değişen dünya şartlarına ayak uydurmak zorunda kalan
Türkiye’de demokratik bir düzene geçişte II. Dünya savaşı son derece önemlidir. Söz konusu
savaşta zarar gören ekonomi halkı sıkıntıya düşürdü. Özellikle bu yıkımı kırsal kesimde
yaşayan halk oldukça derinden hissetti. Bu süre zarfında iktidarda olan CHP, kargaşa
halindeki sosyal ve siyasi ilişkileri düzeltmek maksadıyla girişimlerde bulundu.1
II. Dünya savaşı ABD-İngiltere- Fransa gibi güçlü demokrasi temelleri olan ülkelerin
kazançlı çıkması, Türkiye’nin de bu değişim sürecinde ülkeyi liberal ve Parlamenter düzene
hızlı bir biçimde adapte etmek durumuyla karşı kaşıya idi. Böylelikle Türkiye’de yeni siyasi
bir yapılanmanın temel zihniyeti yerleşmiş oldu. Söz konusu bu zihniyetin oluşumunun
temel basamağını 7 Haziran 1945 tarihinde sunulan Dörtlü Takrir oluşturmaktadır. Bu
girişim çok partili siyasi düzene geçişte basamak niteliği taşımaktadır. İsmet İnönü’nün 1
Kasım 1945 tarihli konuşması kurulacak olan yeni siyasi oluşumun sinyallerini verir
nitelikteydi. Söz konusu bu siyasi atılımdan sonra Demokrat Parti Celal Bayar’ın liderliğinde
7 Ocak 1946 tarihinde resmen kurulmuştur.2
DP, hızlı bir biçimde siyasi yapısını belirleyip çalışmalarına başladı. İktidarı tedirgin
edecek hale gelmişti. 21 Temmuz 1946 tarihi Türkiye açısından ayrı bir önem arz
etmektedir. İlk ve tek dereceli çok partili seçimin yapıldığı bu tarih demokrasi maksadıyla
meydana gelse de istenilen verim elde edilemedi. Gergin siyasi ortama çözüm bulmak
maksadıyla girişilen bu seçim demokratik bir tutum sergileyemeyeceğinden İsmet İnönü bu
duruma bir çare olması niteliğiyle 12 Temmuz beyannamesinin yayınladı.1949 yılına
gelindiğinde tek değişen husus iktidar olmuştur.14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçim
temsilde adalet tartışmalarını beraberinde getirdi. Söz konusu tartışmalar 1954-1957
seçimlerine de sirayet etmiştir.
Demokrat Parti İktidarının İlk Yılları
Demokrat Parti, seçim stratejisini iki temel üzerinde yürütmüştür. Siyasetlerinde
Demokrasi ve Liberalizm söylemlerini sıkça dile getiren parti, 14 Mayısta gerçekleşen
seçimlerle iktidara geldi. Demokrat Parti 7 Ocak 1946 tarihinde Celal Bayar, Adnan
Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü tarafından kurulmuştur. Türkiye’nin içinde
bulunduğu siyasi ve sosyal karmaşa yeni bir rejimin doğmasını zorunlu hale getirmişti.
Bunun teşekkülü olarak DP, siyasi oluşumda önemli bir yere sahiptir. Halkında bu siyasi
karışıklıktan memnun olmaması ve DP’nin ilk gündeme geldiği andan itibaren halkın
sorunlarını temel alması onu halkın gözünde adeta bir kurtarıcı rolü üstlenmesine neden
olmuştur. Bu hususta diğer partilerden ayrılan DP, seçimle ve halkın büyük desteğini alan bir
parti olmuştur.4
Parti ideolojisini demokrasi söylemleri üzerine temellendirmesi, demokrasiye de
halkın hür bir vaziyette dâhil edilmesi Demokrat Partiyi CHP’ye karşı önemli kazançlar
getiriyordu. Sözde demokrasi değil özde demokrasiyi yerleştirmeye çalışan DP son derece
heyecanlandıran vaatlerde bulunuyordu. CHP ve DP’nin İktidarları boyunca çalkantılı bir
ilişkileri olmuştur. DP’nin en önemli özelliği söylev gücünü halkın üzerinde etkili bir
biçimde kullanması olmuştur. Bu söylev gücü, halkın her kesiminden ilgi görmüş kısa
zamanda geniş kitlelere ulaşmıştır. Halkın DP’nin etrafında bu denli toplanmasındaki diğer
bir neden ise bozulmuş olan ekonomi olmuştur. Dış politikada gerçeklesen sorunlar ülke
ekonomisini zorlar vaziyete gelmişti. Halk bu durumdan rahatsız bir vaziyette kurtarıcı arar
olmuştu. Mağduriyetlerinin bir nebze giderilmesi açısından ekonomi üzerinde yapılan her
planlama halkı daha da umutlandırıyordu. Halk yanlış politikaları ve savaşların getirdiği
yoksulluğu unutmamış ve izlerini uzun yıllar silememiş olması DP’ye olan sempatilerinin
giderek artmasını sağlamıştır. Böyle bir karışıklıkta DP’nin sirayet etmesi sorunlar silsilesini
bir nebze dağıtması açısından halkı umutlandırmıştı. Savaşlar son bulduğunda Türkiye, siyasi ve sosyal bakımdan her ülkenin yaşadığı
bazı gerçeklerle yüzleşti. Savaşın bitmesine yakın aydın kesimde demokrasiye olan açlık
giderek artıyordu. Sesli bir biçimde dile getirilmeyen bu arzular halk arasında artık
dillendirilir vaziyete gelmişti. Halk iktidarda olan partinin temel ideolojisi olan devleti
kalkındırma politikasını yerine getiremediği düşünceleri hızla yayılır vaziyete gelmişti.
Seçimlere gidilen süreçte ilişkiler birçok defa gerilmiş demokrasiye ters düşecek vaziyetler
yaşanmıştır. Demokrat Partisi milli iradenin sancaktarlığını üstlendiğini sıkça verdiği
konuşmalarda dile getiriyor. Yurdun her noktasına ideolojilerini taşımak için gayret
gösteriyordu.6
1950 seçimleriyle iktidara resmen gelen DP, halkın sorunlarını kendisine slogan
olarak kullanmış bir nevi “halkın sesi” rolünü üstlenmiştir. Çekişmeli siyasi hayatları
iktidarları boyunca süren iki muhalefet parti her ne kadar farklı düşüncelerde olsalar da DP
ve CHP’nin çok fazla ortak payları bulunmaktadır. Çok partili düzen her ne kadar birçok
problemi ve farklı ideolojileri beraberinde getirse de Türk demokrasi tarihi bakımından önem
arz etmektedir. Bu olumsuzluklar ise demokrasinin tam anlamıyla yerleşmemesinin bir
getirisi olarak yorumlanabilir. Demokrasinin oturmamış olmasına bir diğer örnek olarak
darbeler gösterilebilir. Askeri cephe siyasi tarihler boyunca kontrol altında tutulmaya
çalışılsa da 1923-1950 yılları arasında asker, sivil hükümetin kontrolü altında devam etse de
laik cumhuriyetin teminatı olarak işlev görmüştür.7
Seçimlerin seyrinde basının yeri yadsınamaz derecede önem arz etmektedir. Bunun
örneğini 14 Mayıs 1950 seçimlerinde rahatlıkla görmekteyiz. İki muhalefet partisinin
kavgalarında farklı gazeteler bir diğerini öne çıkarırken kendi aralarında da istemeden de
olsa bir yarış seyir etmekteydi. Tek bir fark vardı aralarında o ise, DP basın kolunda birçok
destekçiye sahipti. Bu denli destekçiye sahip olmasındaki temel neden Demokrasi ve
özgürlüğü savunan tavrını her daim dile getirmesi olmuştur. Seçim sonuçları açıklandığında
ise basın diliyle iktidara gelişi “demokrasi şöleni” olarak ifade edilmiştir. Gazete
manşetlerini özgürlük ifadeleri süslemiştir. Gazetelerde dikkat çeken hususlar arasında Türk
tarihi bakımından bunun bir dönüm noktasını ifade ettiği, bunun nedeninin ise sorunsuz bir
biçimde iktidarın el değiştirmesi olarak ifade edilmiştir. Gün geçtikçe DP katılımlarını arttırmaya başlamıştı. Öyle bir hal almıştı ki bu durum
karşı muhalefet partilerinden de DP ye katılmak isteyen birçok kesim türemeye başlamıştı.
Bu durum CHP ve DP’nin gergin olan siyasi ilişkilerini iyice kargaşa ortamına sürüklemeye
başlamıştı. Kendi üyelerini kaybetmek istemeyen CHP birçok önlemler alsa da başarı
sağlayamamıştır. Demokrasi söylemiyle yola çıkılsa da pek çok kez anti demokratik
söylevlerin ve olayların gerçekleştiği görülmektedir. II. Menderes hükümeti temel
alındığında demokrasiye aykırı olayların seyri daha net anlaşılmaktadır. CHP gibi muhalefet
partiler hükümeti suçlar nitelikte girişimlerde bulunmuşlardır. DP yapılan anti demokratik
hareketler karşısında başından beri savunduğu özde demokrasi ve Atatürkçü çizgilerini
koruduklarını savunmuş yapılan suçlamaları kabul etmemiştir. Yapılan bu eylemlerin iktidarı
zayıflatmaya yönelik adımlar olduğu çok açık fakat 6-7 Eylül olayları temel alındığında
iktidar partisi yahut DP içindeki dengelerin temelden sarsıldığı görülmektedir. Hem siyasi
partiler hem de Türkiye açısından önemli sonuçları olan hadiseler olarak tarihe geçmektedir.
Kesin sonuçlara varılamayan bu hadisede suçlanan şahıslar olaylarla ilgili malumatlarının
olmadığını belirmiştir. Olaylar neticesinde DP’nin sivil bir dikta yönetiminin baş gösterdiği
kanısı giderek artmıştır.9
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra ekonomide gözle görülür bir düzelme
oluşmaya başlamıştır. DP’nin elindeki imkânlar kuvvetlendikçe CHP ile aralarındaki
gerginlik katlanarak artmaya devam etmiştir. Bu uğurda DP’nin yaptığı atılımlardan birisi
CHP’nin elindeki malların incelenmesine yönelik tehditkâr istekleri olmuştur. DP iktidara
henüz gelmemişken rahatsız olduğu olaylar arasında sürekli iletişim araçlarının devletin
tekelinde olması, iktidara geldikten sonra radyoyu ve diğer basın organlarını kendi kontrolü
altına almıştır. Görülüyor ki demokratik söylevlerle başladığı siyaset yolunda çizgisini
koruyamamıştır. Özellik baskıcı politikalarını basın üzerinde sonuna kadar kullanmıştır.
Basının yaptığı haberler sürekli sansürle karşı karşıya kalmış şeffaf bir haber ağı
engellenmiştir. 1951 yılında çıkarılan resmi ilanlar kararnamesi ile gazeteler üzerinde çeşitli
düzenlemelere gidilmiştir. Hükümette bulunan insanları hedef gösterecek her türlü yazıyı
engelleyen parti, hükümeti giderek baskıcı bir hale dönüştürmeye başlamıştır. İktidara gelene kadar Demokrat partiyi destekleyen basın artık DP hükümetinin
aleyhinde yazılar yazmaya başlamıştı. Basın öfkesini gösterdikçe paralel olarak hükümette
basın üzerindeki baskısını gün geçtikçe arttırıyordu. Çünkü hükümet basının caydırıcı
gücünün ne denli seviyelere ulaşabileceğinin farkındaydı bu yüzden basını sürekli denetim
altında tutma ihtiyacı hissediyordu. Hükümetin aleyhinde yapılan bu haber yazıları küçük
grupların nefretini körüklemeye yetecek mahiyetteydi. Hükümete karşı yapılan girişimler
arttıkça siyasi baskı da paralel olarak bir o kadar artıyordu. Bu taraf değişikliğini farklı
biçimlerde yorumlamak mümkündür. Bunlar arasında; Birçok basın mensubunun ve gazete
sahibinin farklı düşünceler çerçevesinde kutuplaşmış olması, CHP partisine üye olmasıdır.
DP’yi sarsan diğer sebepler arasında askeri kesimin öfkesini kazanmış olması yatmaktadır.
Herhangi bir darbe endişesiyle kıskaç altına alınan kurumlar baskının ne denli arttığını gözler
önüne sermektedir. Bu amaç doğrultusunda askeri kurumlarda mevki değişikliklerine
gidilmiş yahut görevden uzaklaştırmaya kadar varmıştır. DP bu denli sert önlemler ile
kurumlar ve sivil halk üzerinde otoritesini daimi sürdürme kanaatindeydi. Ancak CHP alınan
bu sert önlemleri temel haklara bir saldırı olduğunu ifade etmiştir. Bu yolda birçok gazeteci
tutuklanmıştı. Çünkü DP hükümeti siyasal ve ekonomik başarısızlıklarının halka ayan beyan
duyurulmasını istemiyordu. İktidara gelirken Demokrasi insan hakları gibi temel özgürlükçü
tutum sergileyen partinin bu ideallerinden oldukça uzaklaştığı görülmektedir. Özgür
düşüncelerin oluştuğu üniversiteler üzerinde de sert bir baskı devam ediyordu. Birçok
akademisyen görevinden uzaklaştırılmıştı. Özgür ve demokratik Türkiye düşüncesinden
uzaklaşılan bu dönem zarfında birçok kurum ve kuruluş devlet tekeli altına girmiştir.
1954-1957 Dönemi İktidar-Muhalefet İlişkileri
1950 ve 1954 dönemini bitiren genel seçimleri DP’nin en büyük siyasi başarısı
olmuştur. Bu siyasi başarışı mecliste artık tek lider parti haline gelmesini sağlamıştır. Bu
başarının getirisinin olduğunu bilen DP, kendisine yapılabilecek her türlü işbirliğinin önüne
geçmek maksadıyla çeşitli önlemler almıştır. Bunların başında diğer partilerin bir araya gelip
muhalefet cephesi oluşturması yasaklanmış aynı zamanda bu partilerin radyodan istifade
etmesinin de önüne geçilmiştir. 1954-1957 yıllarında en çok dikkat çeken husus ekonominin
gün geçtikçe sermaye kaybetmesi artık yabancı sermaye akışının duracak payeye ulaşmış
olmasıdır. Demokrat Partinin otoritesini arttırması bu yıllar arasında da hız kesmeden devam
etmiştir. Milli korunma Kanunu fiyatları düzenleyip denetimini sağlamak maksadıyla tekrar
yürürlüğe konmuştur. Hız kesmeden basın üzerinde ardı arkası kesilmeyen kanunlar
yürürlüğe sokuluyor basın ve yayın organları üzerindeki baskı giderek artıyordu. Seçim
kampanyaları dışında toplulukların bir araya gelmesi de sınırlandırılmıştı.12
Demokrat Parti’nin iktidarını bu denli sertleştirmesindeki temel husus CHP’nin gün
geçtikçe propagandalarını arttırmış olmasıdır. İktidara geldiği ilk günden itibaren darbe
söylemleri ve gruplaşmaları ile karşı karşıya kalan hükümet iktidarını sağlamlaştırmayı ve
korumayı temel ilke edinmiş olmalı. Adnan Menderes baskı konusunda çeşitli uyarılarda
bulunmasına rağmen, baskılar gün geçtikçe seyrini değiştirip artmaya devam ediyordu.
Uyardığı en önemli noktalardan birisi; bu baskıların halk ve parti içinde bölünmelere yol
açarak kutuplaşmayı sağlayacağı ifade ediliyordu. Fakat DP bütün uyarılara ve isteklere karşı
kendi iktidarını sağlamlaştırmaya yönelik adımlar atıyordu.1955 ve 1956 yılları hem
muhalefet partileri birbirleriyle hem de kendi içlerinde bir çatışma hali sürmekteydi. Bu
çalkantılı siyasi düzene bir darbe ise DP ten ayrılan milletvekillerinin meydana getirdiği
Hürriyet Partisi’nin teşekkülü olmuştur. 27 Mayıs Askeri Darbesi’ne hızla gidilen bu süreçte
en önemli payda siyasi ve sosyal problemlerin toplumda ve askeri safhada kamplaşmayı
ortaya çıkarmış olmasıydı. Yapılan 1957 seçimlerinde DP’nin giderek eski gücünü
kaybetmesi farklı grupların güçlenmesine zemin hazırladı. Artık ordu tepkisini gizlemiyordu
bu hususta meydana küçük örgütler çıkmaya başlamıştı. İktidar ve muhalefet ilişkisi
koptukça öfke daha çok artıyordu. Hükümeti en çok meşgul eden husus 27 Mayıs darbesinin hazırlığı olan Dokuz Subay Olayı olmuştur. Bu darbe girişimi genç subaylar arasında
heyecan yaratmıştı. Bu olay iktidarın giderek daha sert ve baskılayıcı önlemler almasına
neden oldu.
Demokrat Parti’nin Son Dönemi ve 27 Mayıs Askeri Müdahalesi ’ne Giden Süreç
Askeri Müdahaleye giden süreçte birçok olay atmosferin gergin bir hale gelmesine
neden olmuş ve belirli kurumları öfkeyle doldurmuştur. Bunların temel nedenlerini
örneklerin görüldüğü üzere baskı unsuru olmuştur. Bu baskı peşinden gelen dış politika da
yapılan yanlışların ülke ekonomisini temelden sarsması DP ye olan güvenin giderek
azalmasına neden olmuştu. Kıbrıs sorunu farklı boyutlarda ülkede kargaşaya neden olmuş bu
süreç iyi bir biçimde kontrol altına alınamamıştı. Demokrasinin elden bırakıldığı bu süreç
tarihte yağma ve yıkım olarak kendisine yer edinmiştir. Bu yağma ve yıkımın sorumlusu
bulunamasa da Türkiye uzun bir süre bunun etkisini üzerinden atamadı. Birlik ve beraberlik
ile yapılan hatalar düzeltilmeye çalışıldı. DP iktiranın yaptığı kontrol merkezi onu giderek
daha çok yalnız hale getiriyordu. Basın ve Üniversiteler bu kontrol merkezi karşısında
imkânlarını sonuna kadar kullanmış büyük direnişler göstermiştir. Giderek Batıyla siyasisosyal ilişkilerin bozulması paralel olarak ekonomiye bir darbe indirmiştir. Halk zaten
üzerinde savaşın etkileri tazeyken yeni bir yıkımla karşı karşıya kalmıştı. Devlet savaştan
sonra kendisini bir nebze toplamak umuduyla dış ülkelerden yardım talebinde bulunmuştu.
İlişkilerin bu denli bozulması beklenen yardımlarında önünü kesmişti. Gazeteler sık sık
paranın bittiğini ekonominin artık son demlerini yaşadığını ifade ederek iktidarı suçluyordu.
Devlet bu baskı sonucu yeni düzenlenmeler getirse de ekonomik krizin üstesinden
gelinememiş geçim sıkıntısı halkı iyice perişan etmiştir.14
Bu dönem zarfında CHP’den ayrılarak DP iktidarının çevresinde toplanan gruplar.
Yavaş yavaş CHP tarafına geçmekteydi. Seçmen kitlesini yeniden toparlamaya başlayan
CHP’nin güç kazandığı bir dönem söz konusu. Bu gücün en önemli etkisini askeri cephelerin
CHP muhalefetini destekler vaziyette olmasından alıyordu. Askeri cepheden sonra basın ve
üniversitelerde taraf değiştirmeye başlamışlardı. Yavaş yavaş silik görüntüsünden uzaklaşan
CHP kısa zaman da kaybettiği gücünü toparlamak için çalışmalara girmiştir. İktidar bu hususta CHP’nin gezilerini engellemeye çalışıyordu. Birçok defa çeşitli engellerle
karşılaşmış artık siyasi ortam giderek gerildi.15
Türkiye’de 1946-1950 yılları temel alındığında bir milletin demokrasi sancılarına
tanık oluyoruz. Bu sancılı dönem, diğer dış devletlerin demokrasi faaliyetlerinden ilham
alarak kendi ihtiyaçlarına uygun bir demokrasi yaratma girişimlerine sahne oluyor. Kimi
zaman başarılı kimi zaman da tam bir kargaşa ortamına dönüşen bu durum alt tabaka ve orta
sınıfın mücadelesi içinde harmanlanmış vaziyette ilerlemektedir. Çünkü halk ilk defa büyük
bir coşkuyla bir partiyi desteklemişti. Demokrasi tarihi bakımından son derece önem arz
eden bu durumda halk ilk defa yönetimde söz sahibi olabileceğini görmüştür. DP her ne
kadar geniş kitlelere hitap etse de iktidara gelse bile kendisine tam olarak güvenmemiştir.
Hâkimiyeti tam olarak sağlayamadıkları bilincini taşıyorlardı. Kendilerine olan bu
güvensizliğin temel unsuru: istedikleri düzeyde üniversiteleri, basını, askeri kolları idare
altına alamamış olmalarıydı. Temel özgürlükçü ideolojilerin bu kurumlarda yerleştiğinin
farkında olan DP iktidarı boyunca öfkesini ve enerjisini bu kurumları kontrol altına almak
için harcadı. Kurumların desteğini tam olarak hissedemeyen DP’ni millet iradesine
güvenmesinin temel nedeni budur. Bu uğurda atılan en önemli adımlardan birisi yapılan
haksızlıkları araştırma amacıyla ortaya atılan “Tahkikat Komisyonu” olmuştur. Bu atılan
adım darbe sürecini hızlandırmıştır.16
Darbe sürecini hızlandırmasındaki temel neden geniş yetkilerle donatılması olmuştur.
Her türlü kuruma müdahale hakkı iktidarın eline geçmiş tam diktatörlük ilan edilmişti.18
Nisan 1960 tarihinde faaliyete geçen komisyon birçok cepheden tepki topladı. Her türlü adli
mecrayı eline alan komisyon onları dinleme görevden uzaklaştırma gibi geniş haklar
yelpazesine sahipti. Kurulma amacından oldukça farklı uygulamalara dönüşen bu komisyona
karsı hükûmet ikiye ayrılmıştı yarısı destekler nitelikte yarısı bunu demokrasiye karşı olarak
nitelendirmektedir. Kanun resmen yürürlüğe girdikten sonra tepki gecikmedi en büyük
baskıyı üniversiteler üzerinde hissettiren bu komisyona tepki, öğrencilerden gelmişti.
İstanbul’da peşinden Ankara’da çeşitli öğrenci olayları cereyan etti. Yüzbinlerce öğrenci
hakkını aramak için yürüyüşler düzenledi. Ülkenin çeşitli yerlerinde tutuklamalar
gerçekleşti. Tepkilerin önü arkası kesilmeyince devlet çözümü sıkıyönetim ilan etmekte buldu. 3 ay daimi görev yapacağını bildiren hükümet 25 Mayısta görevini bitirmiştir. Bu
olay ordunun resmen yönetime el koymasından 2 gün öncedir. Bu ayaklanma çeşitli
guruplara güven aşılamıştı. Ekonomi yüzünden öfkeli olan halk bu hak timsali komisyon neticesinde iyice
hükümeti sorgular hale gelmişti. Halk gıda ürünlerine dahi ulaşamaz olmuştu. Temel
ihtiyaçlar için kuyruklar oluşmaya başlamıştı halk bu kuyruklara girerek ihtiyaçlarını bir
nebze karşılamaya çalışılıyordu. Ekonomik bunalım hat safhaya ulaşmıştı. Çeşitli ekonomik
sloganlarıyla iktidara gelen DP’nin sadece baskı üzerine kurulu düzeni artık halkın gözüne
daha çok batar nitelikteydi.18
18 Nisan da tam donanımlı yasaların çıkması neticesinde ülke tam bir kaos ortamına
dönüşmüştür. Eski gücünü yavaş yavaş kaybeden DP ye çeşitli muhalif kurum ve
kuruluşlardan saldırı gerçekleşiyordu. Bu kargaşa ortamından çok güzel bir şekilde
faydalanan kesim CHP kesimi olmuştur. Halkın öfkesinin farkında olan muhalefet kesimi
onu bir baskı aracı olarak kullanmaktan çekinmemiştir. Bu gücü çeşitli basın ve yayın
organları vasıtasıyla iktidarın eksik yanlarını ve baskıcı politikalarını eleştiriyor aynı
zamansa gençliği göreve çağırıyordu. Bu çağrı ülkede siyasi gerilimin katlanarak artmasına
neden oldu. Artık mecliste olan kavga sokaklara kadar inmiş halkta bu kavgaya dâhil
edilmişti. Demokrasi tarihi temel alındığında üniversitelerin ne kadar önem arz ettiği
yadsınamaz bir gerçektir. DP bunun farkında olduğu için üniversite gibi kurumların özgür
biçimde hareket etmesini istemiyordu. Fakat attığı her adım diktatör bir rejimin resmen
uygulandığı yönündeydi. Öğrenciler artık sokaklardaydı her yerde Hürriyet adalet sloganları
atıyordu. Bu gösteriler kısa zamanda ülkenin birçok yerine zuhur etti çok sayıda öğrenci
tutuklandı. Kalabalık öğrenci grubu mitinglerine hız kesmeden devam etti. DP kısa zamanda
bu denli bir hareketlenmeyi beklemiyordu. Olayları kontrol altına alma maksadıyla
sıkıyönetim ilanı ve peşinde tutuklamalar hız kesmeden devam etti. Öğrencilerin
toplanabileceği her türlü sosyal alanlar artık polis kontrolü altındaydı. DP atılan “Kahrolsun Diktatörler” sloganlarının halkı daha çok galeyana getireceği
endişesiyle bu gösterileri sert bir şekilde kontrol altına aldı. Gaz bombaları öğrencilerin
üzerlerine yağmur gibi yağdı. Birçok öğrenci bu gösterilerde hayatını kaybetti. Demokrasi
tarihinin çirkin sahnelerinden birisi olan bu öğrenci olayları polisin etkisiz kalmasına karşılık
bölgeye intikal eden askerler öğrencilere destek olmuştur. Bu olaylar basında şeffaf bir
biçimde yer almadı. Basına ağır bir sansür uygulaması getirildi.20
DP’nin siyasi yol haritası incelendiğinde 10 yıla yakın bir zaman diliminde siyasi
arenada boy göstermiş olan bu partinin nüfus değiştirdiği ayan beyan ortadır. Partinin önde
gelen isimleri de dâhil olmak üzere partinin stratejisi değiştikçe yola çıktıkları ideolojiden
uzaklaştıkça parti kısa zaman da asli üyelerini de kaybetti. Üyelerin bir bir partiden
ayrılmasındaki nedenler arasında; artık milli çıkarlar yerine kişisel çıkarların ön plana
alınması, bunun beraberinde halkın partiden beklediği güvenin tam aksine bir tutumla
iktidarını sağlamlaştırmaya çalışması, eski yeni fikirlerin çatışması gibi temel taşlar partiyi
içten içe bölmeye başlamıştı. Farklı kesimler DP’nin bu tavrını acemi diktatörlük hevesi
olarak isimlendirmiş kimisi ise kişisel çıkarların gözetildiği kişiler tarafından kurulmuş bir
parti olarak isimlendirilmiştir. Parti kurucuları menfaatlerini dizginleyemeyince saflar yavaş
yavaş değişmeye başlamıştır. Burada önemli olan husus parti iç bölünmelere giderken CHP
muhalefetine parti üyelerini kaptırırken bir yandan da çeşitli muhalefet partilerinin gün
yüzüne çıkmasına sebebiyet verdi. Siyasi karmaşa ortamına yeni fikirlerin de dâhil olması
tansiyonu gün geçtikçe arttırıyordu. Oluşan bu gruplar 27 Mayıs Darbesine kadar fiili olarak
bir şey yapmadılar. Sadece CHP ye ve DP gruplarına muhalif olarak siyasi hayatlarını
sürdürdüler. 27 Mayıs 1960 Darbesi
Ülke artık demokrasi tarihinin en gergin dönemine şahit oluyordu. Demokrat Parti
her konuşmasında CHP kolundan bir ihtilalin geleceğini ve bu uğurda önlemlerini
sıkılaştıracağını ifade ediyordu. Sürekli dile getirilen bu söylemler neticesinde halk artık
psikolojik olarak bir darbeye hazırdı. Siyasi hayatını tek partili bir dönem olarak uzun süre
geçiren bir ülke için, çok partili döneme geçiş sancılı olmuştu. Muhalefet hiçbir şekilde ikili
ilişkileri fiili olarak düzenleyemiyor öfke ve nefrete sebebiyet veriyordu. 22
DP’nin 1950’de orduda yaptığı düzenlemeler gerilimin son raddeye ulaşmasını
sağladı. Darbenin tek bir nedeni olmamıştır. DP baskıcı tutumunu kurumların üzerinde bir
etki mekanizması olarak kullanmaya başladığı andan itibaren farklı fikirler ve ayrılıkların
yolu açılmıştı.1954’den itibaren orduda darbeci girişimlerin oluştuğunu söylemek mümkün.
Bu oluşumların en önemli örneği 1958’de cereyan eden Dokuz subay olayı olmuştur.
Darbeciler cezalandırılmış dönem sosyal bir krize şahit olunmuştur.23
27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen askerlerin yönetime el koyduğu bu darbe,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelmiş askeri nitelikli ilk darbedir. Darbe girişimi
nizamlı bir biçimde gerçekleşmemiştir. 37 düşük rütbeli subayın girişimleri ile meydana
gelmiştir. Darbe girişiminde bulunacak olan şahıslar öncelikle kritik mevzilerde görev yapan
komuta kademesini devre dışı bırakmıştır. Ülkede süren siyasi gerilim henüz dinmeden 27
Mayıs 1960 günü sabaha karşı radyoda yapılan bildiride, kendilerini “Milli Birlik Komitesi”
olarak ifade eden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup genç subayların yönetime resmen el
koydukları halka duyurulmuştur. Radyodan sonra Gazetelerde bu darbeyi hızlı bir biçimde
halka gelişmeleri aktarmıştır. Subaylar, darbenin gerekçesi olarak; Demokrasiyi kurtarmak
ve daha fazla kan dökülmesini önlemek istediklerini ifade ettiler. En kısa zamanda seçime
gidilerek kazanan partiye yönetimi devredeceklerini halka duyurdular. Yapılan bu
açıklamalar olduğu gibi yayınlanmıştır. Darbenin ilk günü, Bayar, Menderes, Koraltan, Fatin
Rüştü Zorlu ve Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur ve diğer hükûmet üyeleri Harp Okulunda, öğrenciler tarafından darp edilmişlerdir. Birçok kişi tutuklanarak Yassıada’daki
yargılama faaliyeti başlamıştır. 27 Mayıs 1960, 15 Ekim 1961 Milli birlik komitesinin
sözünün geçtiği bir dönem aralığıdır.24
CHP ve DP’nin giderek demokrasiden uzaklaşması ve bunu düzeltme yolunda bir
gayrete girişmemiş olması gerek toplumu gerek askeri kolun demokrasi ye dair umutlarını
kesmesine neden oldu. Askeri darbe bir kurtuluş olarak görüldü. Üniversite, basın ve aydın
grup ile iyi ilişkileri olmayan DP hükümetine karşı yapılan bu darbe mutluluk uyandırdı. Bu
dönemde sadece darbe değil bazı kurumlar kökten yapılandırmaya gidilmiştir. Değişen
sisteme ayak uydurulmaya çalışan kurum ve kuruluşlar kısa vadede olumlu sonuçlara vesile
oldu. Yapılan darbe girişiminden sonra alınan bütün kararların ortak paydası ise yönetimin
bürokratik kadrolara aktarımını sağlamaktır. Çeşitli kollar tarafından bu darbe girişimi
meşrulaştırılarak ulusun bir direnme çabası içinde olduğu ileri sürüldü. Demokrasi payesi ile
çıkılan bu yolda atılan her adım siyasilerle ilişkilendirilmiş ve daha sonra yaşanabilecek her
türlü siyasi-sosyal krize gerekçe olmuştur.25
1960 Darbesi’nin Meşrulaştırılması ve Yönetimin Sivilleşmesi
27 Mayıs askeri darbesi gerçekleştirildikten sonra darbeyi meşru hale getirmek
amacıyla Ordu Dâhili Hizmet Kanunun 34. Maddesi öne sürülerek Ordunun vazifesinin
kanunları korumak ve muhafaza etmekle yükümlü olduğu ileri sürülerek darbe girişimi yasal
bir hale getirilmeye çalışıldı. Darbenin oluşumuna sevinen belirli kesim olmakla beraber
köylü sınıfı arasında hala Menderes’in yönetim düşüncesi hâkimdi. Halkın tam anlamıyla
desteğini almak maksadıyla konuşmalar gerçekleşti. Çeşitli yayın organları bu süreçte aktif
rol izledi. Darbeden sonra büyük şehirlerde çeşitli kutlamalar yapıldı.29 Eylül 1960 tarihinde
Demokrat Parti resmen kapatıldı.14 Ekim tarihinden Eylül 1961’ e kadar devam eden
yargılamada 15 kişiye idam cezası verilmiştir. Bu yargılama süreci ve yeni yasa tasarısı
birbirine paralel olarak devam etti.1961 anayasası öngördüğü haklar neticesinde Türkiye’de
yeni bir dönemin fiili olarak başladığı ifade edilebilir. Senato içinde ise hükümet üyelerinin
cezalandırılması taraftarı olan birçok fikir mevcuttu. İdam fikirleri toplumda büyük şaşkınlık uyandırdı. DP’nin yerleştirdiği baskı psikolojisi halka o kadar işlemişti ki mevcut duruma
dahi müdahale edilemedi. Her ne kadar halk nezdinde bir tepki ile karşılaşılmadıysa da
siyasilerin idamı gelecek yıllarda iktidara sahip olanlara mesaj niteliği taşıyordu.26
Darbe girişiminin yuvası olarak Ankara Harp Okulu gösterilmekteydi. Oluşturulan bu
plansız girişimde haberleşme olarak sağ el yukarı parolasının belirlenmesi son derece ilgi
çekicidir. İnkılabı temsil eden bu hareket subaylarla özdeşmiş vaziyetteydi. 27 Mayıs
ardından darbe icraatında bulunan 38 Subay Milli Birlik Komitesi haline gelmiştir. Diğer
cunta girişimler temel alındığında bu darbenin en önemli ve dikkat çekici özelliği yıkılan
iktidara karşı kısa sürede darbenin oldukça fazla destek görmesi oldu.27
Darbe meşrulaştırılmaya çalışılsa da en büyük alt yapısını üniversiteler hazırlamıştır.
Darbenin eski düzeni yıkıp yeni düzenin kurulacağı adeta bir devrim niteliği taşıdığı sıkça
dile getirilmiştir. Subaylar DP iktidarının laik rejim düzenini tehdit ettiği görüşünde idi.15
Ekim de yapılan milletvekili seçimleri Türk siyasi tarihi açısından önem arz etmektedir.
Yapılan bu seçimler askeri yönetimden adeta sivil yönetime geçişte köprü vazifesi
görmüştür. Yapılan seçimler askeri kolun beklemediği bir biçimde cereyan etmiştir. Ortaya
çıkan 21 Ekim protokolünü doğurmuştur. Lakin siyasi partilerin bu protokole destek
vermemesi sonucunda uygulamaya konulamamıştır. Demokrat Parti’nin adeta mirasçısı olan
diğer muhalif partilerin CHP ye kıyasla daha fazla oy alması alınan kararların tam anlamıyla
halkın onaylamadığını açıkça göstermektedir.
27 Mayıs 1960 Askeri Darbe Sonrası İlişkiler ve Darbenin Analizi
Demokrasi tarihinde devlet ve ordu ikilisi birçok nedenden kimi zaman karşı karşıya
gelmiştir. 1960 Askeri darbesinin bu hususta ayrı bir önemi vardır. Çünkü II. Dünya savaşı
yılları temel alındığında demokratik bakımdan Türkiye çok sancılı bir dönemden çıkmıştır.
Tek partili sistemden çok partili siyasi düzene hızlı bir biçimde ayak uydurması gerekiyordu.
Bu adaptasyon sürecini geçirdikten sonra DP ile çok partili seçimlere ilk adım atılmış idi.
Katlanarak artan siyasi gerginliklerin artması ve bunun neticesinde cunta birliklerin siyasi
düzende bu denli etkin olması demokratik tecrübesizliğin kanıtı olarak yorumlanabilir.29
Darbeyle birlikte ordunun siyasette etkin bir güç olmaması, kısacası askeri kolun
siyasi koldan ayrı tutulması fikri son bulmuştur. Darbe girişiminin bu denli ses getirmesi
askeri kola farklı sorumluluklar yüklemiştir. Bu uğurda yayın ve kurumlarına özgürlükler
sağlanmış DP’nin yaratmış olduğu baskı bulutları dağıtılmaya çalışılmıştır. Bu dönemde
1961 anayasası oldukça önem taşımaktadır. Anayasanın özelliklerine bakıldığında askeri
atılımların meşru temellere oturtulmaya çalışılması göze çarpmaktadır. 30
Söz konusu darbe girişimine liderlik yapan başta Cemal Gürsel olmak üzere toplanan
subaylar pek çok dünya ve siyasi görüşü bünyesinde barındırıyordu. Tek ortak paydaları ise
mevcut düzenin ortadan kaldırılması oldu. Darbeden sonraki tarihler temel alındığında güç
merkezlerinin bir süre sonra kendi aralarında üstünlük mücadelesi içerinde olduklarını
görmekteyiz. İktidarı yıkmak amacıyla bir araya gelen subaylar daha sonra kendi aralarında
iktidarın sivillere teslimi hususunda fikir ayrılıklarına düştü. Demokrasinin muhafızlığını
yapmak gayesiyle girişilen bu askeri yapılanma içerinde de bölünmeler baş gösterdi. Daha
sonraki dönemlerde şahit olunan hususlardaki temel amacın sarsılan demokrasinin tekrar
canlandırılmaya çalışılması olmuştur. En çok tartışılan bir diğer husus ise DP’nin mirası
meselesi olmuştur. Bu düşünce karmaşası Ragıp Gümüş Pala’nın önderliğinde Adalet
Partisinin meydana gelmesiyle sonuçlandı.
SONUÇ
Darbeye giden süreçte birçok etken vardır. Dış politika ve iç dinamiklerin uygun bir
biçimde analizi yapılmadan siyasi eylemlerde bulunulması bu süreci hızlandırdı. Dış politika
olarak değerlendirdiğimizde uzun süren savaşlar ülke ekonomisine ağır tahribatlar vermişti.
Büyük devletlerin ülkelerinde uyguladıkları demokratik düzene uyum sağlama çabasını
kendi bünyesinde de uygulamak isteyen Türkiye’nin hızlı bir biçimde demokrasi
atılımlarında bulunmaya girişmesi, bunu bünyesinde tam olarak barındıramamış bir yapının
teşekkülüne sebebiyet verdi. Türkiye uzun ve sancılı siyasi düzenlemelerden sonra çok partili
düzene Demokrat Parti’nin resmen kurulmasıyla geçti. DP iktidara geldiğinde ülke
ekonomik ve siyasi olarak çalkantılı vaziyetteydi. Savaşların etkisi silinememiş halk
ekonomik krizden bunalmış bir halde çare aramaktaydı. DP parti konuşmalarında bozulan
ekonomiyi, hakların yeterli derecede muhafaza edilmediği gibi konuları ele alarak halkın
isteklerini sesli bir biçimde dile getiren ilk parti olma özelliğini üstlenmişti. Yaşanan
tartışmalar neticesinde halk kendi arasında kutuplaşmaya başladı. Bu karışık siyasi durumu
propagandalarında etkili bir biçimde kullanan DP, kısa zaman da birçok kesimi kendi
bünyesinde toplamayı başardı. Etkili bir hitabet gücüne sahip olan Demokrat partiye kısa
sürede CHP’den birçok üye dâhil olmuştur. 1945-1960 yılları DP ve CHP’nin çalkantılı
iktidar mücadelesine tanık olmuştur. Demokrasi ve özgürlük sloganları ile iktidara gelen
Demokrat Parti, kısa zaman sonra oluşturduğu Demokrasi çizgisinden çıkarak halkın,
üniversitenin ve basın üzerinde gücünü kullanmaktan çekinmedi. Birçok gazeteci tutuklandı.
Yaşanan olaylar halka yansımaması için ağır sansürler uygulandı. Gergin siyasi ortam,
ekonominin daha çok bozulmasına ve baskı rejiminin gün geçtikçe artmasına sebebiyet
verdi. Verilen sözlerin tutulması halkı ve askeri cepheyi öfkelendirmeye başlamıştı. Darbeye
giden bu çalkantılı süreçte bardağı taşıran son damla Tahkikat Komisyonun kurulması
olmuştur. Öğrenci olayları, bozulan ekonomi, ordu içindeki tasfiyeler gün geçtikçe DP’nin
geniş kitlesi parçalanmaya başlamıştı. Artık siyasi kavgalar mecliste değil sokaklara taşar
vaziyete gelmişti. Anti demokrasinin hüküm sürdüğü yıllarda 27 Mayıs 1960 tarihinde Milli
Birlik komitesi yönetime resmen el koydu. Bunu demokrasi uğruna yaptıklarını dile getiren
subaylar, Türk tarihine 27 Mayıs Askeri darbesi olarak geçen olayı meydana getirdiler. Bu
olayı meşrulaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Alınan kararlar ve çıkarılan yasalar
temel alındığında demokrasiyi yeniden canlandırma çabasında oldukları göze çarpmaktadır.
Lakin bu demokrasiye sahip çıkma kisvesi altında gerçekleştirilen idamların, demokratik bir
düzenin fikri faaliyetleri oluşmuş olsa da fiili bir demokrasinin varlığından söz
17
edememekteyiz. Askerlerin yönetime el koymasıyla 1950-1960 tarihlerinde varlığını
sürdüren Demokrat Parti’nin siyasi hayatı son buldu. Tartışmalar ve siyasi gerginler DP den
sonra da devam etti. Askerin fikri birliktelikte olmaması, farklı ideolojilerde yer alıyor
olmaları kendi araların da parçalanmaya neden oldu. Demokrat Parti’nin bu denli ağır bir
darbeye şahit olmasındaki dış etkenler dışında. İç dinamikleri yeterli derece de koruyamamış
olması yatmaktadır. Halka son derece güvenip böyle bir teşebbüste bulunmayacaklarına son
derece emin olan iktidarın unuttuğu tek husus Halkın algısının çok çabuk değişebileceği
olmuştur. Böylelikle tarih, halkın ve diğer birçok kurumun desteklediği bir darbeye şahit
oldu.
18
KAYNAKÇA
AKINCI, Abdülvahap, “Türkiye’nin Darbe Geleneği: 1960 ve 1971 Müdahaleleri”, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, C. 9, S. 1, Nisan 2014, ss. 55-72.
AKINCI, Abdülvahap Usta, Sefa, “ Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçişte Etkili Olan Dış
Faktörlerin Değerlendirilmesi”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, C.21, S.1, 2016,ss.285.
ASLAN, Emel, “Türkiye’nin İç Siyasetinde Demokrat Parti”, Ahi Evran Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırşehir, 2014.
BAKAN, Selahaddin; Özdemir, Hakan, “Türkiye’de 1946-1960 Dönemi İktidar- Muhalefet
İlişkileri: Cumhuriyet Halk Partisi Demokrat Parti’ye Karşı” , İktisadi ve İdari Bilimler
Dergisi, C.14, S.1, 2013, ss. 373-397.
BİÇER, Savaş, “27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ve Sonrasındaki Askeri Müdahaleler ile 15
Temmuz 2016 Darbe Girişiminin Sebep, Sonuç, Planlama ve İcralarının Mukayeseli Analizi”,
Bilgi Strateji Dergisi, C.9, S.17, ss. 13-31.
BÖRKOĞLU, Levent,“ 27 Mayıs Askeri Darbe Sonrasında Ordu İçinde İktidar Mücadelesi:
Milli Birlik Komitesi ve Silahlı Kuvvetler Birliği”, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi
Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.1,S.2,2017, ss.14-20.
BULUT, Sedef,“27 Mayıs’tan 1960’tan Günümüze Paylaşılamayan Demokrat Parti Mirası”,
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.1, S.19, 2009, ss.79-82
ÇAVUŞOĞLU, Hüseyin, “27 Mayıs 1960 Darbesinin Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir
Tartışma”, Türk Siyasal Hayatı Osmanlı Modernleşmesinden Günümüze, ed. Hasan Acar,
Nobel Yayınları, Ankara 2018, ss. 333-365.
DİKİCİ, Ali, "27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi ve Türk Polisi", Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, C. 30, S. 89, 2014, ss. 11-60.
DURÇ, Safiye Ate, “Türk Muhalefet Geleneğine Demokrat Parti”, Mukaddime Dergisi, C.1,
S.1, 2010, ss. 59-84.
EMİROĞLU, Atiye, “27 Mayıs 1960 İhtilali Ve Demokrat Parti’nin Tasfiyesi”, Selçuk
Üniversitesi Sosyal ve Teknik Araştırmalar Dergisi, C.1, S. 1, Mayıs 2011, ss. 13-27.
EMİROĞLU, Atiye, “Cumhuriyet Dönemi Darbelerin Türk Demokrasisi ve Çağdaşlaşmasına
Etkileri Üzerine Bir İnceleme” Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar
Dergisi, S. 15, 2016, ss. 1‐22.
ESEN, Selin, “18 Nisan 1960 Tarihli Tahkikat Komisyonu”, Mülkiye Dergisi, C.34, S.267, ss.
167-192
GÜLMEZ, Nurettin; Aşık, Süleyman, “27 Mayıs 1960 Darbesi Sürecinde Havadis Gazetesi”,
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.12, S.3, 2014, ss. 72-96.
İLYAS, Ahmet, "27 Mayıs Askeri Darbesi’nin Sancıları ve Orduda Tasfiyeler 1960-1964",
Türk İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı 22, 2016, ss. 163-178.
İNAN, Süleyman, “Muhalefette Adanan Menderes 1945-1950”, Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Isparta, 2002.
KAYA, Engin, “27 Mayıs 1960 Darbesinde Basın”, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul, 2019.
KILIÇ, Aziz, “27 Mayıs 1960 Darbesine Meşruiyet Kazandırma Çabaları”, Ordu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, C.10, S.3, ss. 954-967.
KOÇLAR, Bekir; Özdurğun Yunus, “Demokrat Parti’nin İktidara Gelişinin Türk Basınındaki
Yansımaları”, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, C.5, S.13, 2017, ss. 264-296.
KOLTUK, Durmuş Ali, “II. Dünya Savaşından Sonra Çok Partili Hayata Geçişte CHP ve
İsmet İnönü”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Ağustos 2008/2, ss.35-37.
KUBİLAY, Çağla, “Demokrat Parti Döneminde Bir Baskı ve Denetim Mekanizması Olarak
Cevap ve Düzeltme Hakkının Kullanımı”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
C.1, S.39,2014, ss. 187-202.
ÖZÇELİK, Pınar Kaya, “Demokrat Parti’nin Demokrasi Söylemi”, Ankara Üniversitesi SBF
Dergisi, C.65, S.3, 2010, ss. 163-187.
SAVUR, Şenay, “27 Mayıs 1960 Darbesi’nin İzmir’e Yansımaları ve Siyasi Partilerin
İzmir’deki Örgütlenişi”, Tarih ve Günce Dergisi, C.2, S.4,2019, ss. 39-58.
ŞAHİN, Enis; Tunç, Bilal, “Demokrat Parti’nin Kuruluş Süreci ve DP-CHP Siyasi
Mücadelesi (1945-1947)”, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, S.1, 2015, ss. 31-69
ŞAVKILI, Cengiz, “ 27 Mayıs 1960 Darbesinin Maraş Yerel Basınındaki Yansımaları”,
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.15, S.1, 2018, ss.138-
140.
SARI, Çağhan, “ 27 Mayıs 1960 Darbesini Meşrulaştırma Girişimleri Okullarda Okutulan
Propaganda 208-224 Yayınları”, Uluslararası Toplum ve Kültür Çalışmaları Dergisi, C.1,
S.5, 2020. S.210-211.
TEMİZGÜNEY, Firdes, 1960 Darbesine Giden Süreçte Önemli Bir Kesit: İstanbul Öğrenci
Olayları, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. 14, S. 27, Bahar 2018, ss. 181-211.
TUNA, Işıl, “27 Mayıs’ın Gölgesinde Demokrasiye Dönüş: 15 Ekim 1961 Genel Seçimleri”,
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Tarihi, C.20, S.40, 2020, ss. 227-251.
YAŞAR, Öznur, “27 Mayıs 1960 Darbesi Dönemi Çizgisel Mizah ve Demokrasi”, Turkish
Studies, C. 12, S. 16, 2017, ss. 471-492.
YILMAZ, Erdal, "Türk Siyasî Tarihinde Askerî Müdahalelere Bir Örnek: Demokrat
Partililere Siyasî Haklarının İadesi Meselesi ve 14-21 Mayıs 1969 Buhranı", Yakın Dönem
Türkiye Araştırmaları, C. 16, S. 32, 2017, ss. 21-64.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder