Translate

18 Temmuz 2021 Pazar

Kitap Tanıtımı/ Bookreview

 


                                                                   Muhammet KUDU

Değişen ve gelişen dünyada önde giden milletler ülkelerini her alanda bu değişime ve gelişime adapte etmişlerdir. Ortaçağın Avrupa'ında Rönesans ve Reform ile o dönem dünyasında ciddi değişimler olmuş kardeşlik, eşitlik, adalet ve insan hakları gibi kavramlar ön plana çıkmıştır. Bu kavramları halkın yadsımasında en büyük etken şüphesiz sanat ve edebiyat olmuştur.                   

        Değişen düşünce biçimleriyle beraber sanat ve edebiyatta değişmiştir. Rönesans ve reform ile beraber sanat ve edebiyat alanında çok hızlı değişimler ve gelişimler olmuştur. Bu değişimler kendi içinde dönemlere ayrılmaktadır. Bu dönemler ise belli başlı özellikler göstermektedirler. Bir çok alanda olduğu gibi sanat alanında da BAROK DÖNEM, KLÂSİK DÖNEM ve ROMANTİK DÖNEM ciddi değişimler ve gelişimlere sahne olmuştur. Bu dönemlerle beraber Avrupa Müziği kademeli bir şekilde ciddi bir şekilde gelişmiş ve Dünya sahnesinde yerini almıştır. Bu dönemlerin müziğe en büyük katkıları piyanonun icadı, nota yazımı, usta müzisyenler yetiştiren okullar ve yeni müzik biçimleri şeklinde kısaca örneklenebilir. Avrupa ve Amerika'da bu gelişmeler ve değişmeler sayesinde müzikte çok ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Özelikle J.S. Bach'ın çalışmaları kendi döneminden sonraki bütün müzik dünyasının gelişmesinde en büyük etken olmuştur.

   Osmanlı bu dönemde coğrafi keşifler ile giderek duraklama ve gerileme dönemine girmiştir. Osmanlı'da bu dönemde müzik saray ve çevresinde gelişmekte idi. Müzik daha çok dönemin padişahının politikalarına göre şekil alıyordu. Ancak sonradan Fransız Devrimi ile Osmanlı dağılmaya başlamıştır. Sanayi devrimiyle Osmanlı bu gelişmelere ayak uydurmakta zorlanmış ve yıkılma sürecine girmiştir. Osmanlı'nın bu durumu elbette sanatını da etkilemiştir. Devletin yıkılması  ve Fransız Devriminin düşünce sistemiyle Milliyetçilik kavramı önem kazanmaya başlamıştır. Hâliyle bu düşünce sanatı da etkisi altına almıştır. Osmanlı'nın yıkılması ve yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla  Müzik'te bir takım politikalar izlenmeye başlanmıştır. Bu politikaları Özgür Balkılıç CUMHURİYET, HALK VE MÜZİK kitabında kronolojik sırayla bize aktarmıştır. Kendisi araştırmacı, incelemeci bir müzik yazarı Dr. Öğretim görevlisidir. Bu politikalar kendi içinde dönemlere ayrılmaktadır;

  ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ MÜZİK POLİTİKALARI

  Erken Cumhuriyet dönemi müzik politikaları bir ulus ve ulusal kültür inşası çabası üzerine oturur. Bir başka değişle dönemin kültür ve müzik politikaları Türk milli kimliğinin inşası sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu erken Cumhuriyet dönemi milliyetçiliğin ve halkçılığın temel özellikleri bu dönemin politikalarını şekillendirmiştir.  Bu dönemde batıya özenmeler politika haline gelmişti. Bu politikalarda temel amaç Türk müziğini batı medeniyetlerinden yararlanarak ve kendi özünü koruyarak çok sesli bir biçime getirmektir. Cumhuriyetin ilanından sonra müzik reformu henüz dinlendirilmemesine rağmen, bu konuda yapılan ilk girişim İstanbul'da bulunan Musiki Encümeni'nin 1923 yılında lağvedilmesidir.  Daru'l Elhan aynı yıl Maarif Vekâleti'nden ayrılıp İstanbul Valiliği'ne bağlanır. Kurum ilk yılında öylesine başarılı olur ki ikinci yıl alabileceğinden fazla öğrenci kayıt olmak için başvuruda bulunur. Bu arada Muzıkay-ı hümayun şefi Osman Zeki bey'den ise bu kurumun Ankara'ya nakli istenir. Bu kurumlar dışında ülkeye özel davetle gelen batılı  müzik adamları Cumhuriyet dönemi müzik politikalarının şekillenmesinde önemli rol oynar.  Erken Cumhuriyet dönemi müzik politikaları 1924-34 ve 1934-52  olarak  iki dönemde incelenir.  İlk dönemde çeşitli derleme gezileri düzenlenir fakat bunlardan olumlu sonuçlar alınamaz. Alınan sonuçlar hem halk hemde aydın kesim tarafından yoğun eleştiriye maruz kalır. Bu dönemde müzik derleme çalışmalarındaki amaç köylere gidip orada saf halde bulunan müziği kayda ve notaya alıp, bunu radyo ve  halkevleri aracılığı millete dinletip milli birlik ve beraberlik duygusunu aşılamaktır. Bunu yaparken yapılan bazı hatalar müziklerin olduğu gibi notaya alınamamasına sebebiyet vermiştir ancak bu hataların bazıları bilinçli olarak politika çerçevesinde yapılmıştır. Köylerden ve kırlardan derlenen eserler önce Türk kavramına uyuyormu diye bakılıyor, eğer uymuyorsa kaya değer değil  denilip notaya alınmıyordu. Bazı eserlerin ise sözleri değiştirilerek kaydediliyordu. Temel amaçlardan biri  bu gibi eserleri notaya alıp, önce politikalara uygun bir şekilde süzgeçten geçirip, daha sonra çok sesli hâle getirip tekrar halka dinletmek olmuştur.  Bu dönemde imkanların kısıtlı oluşu derleme çalışmalarına ayrı bir zorluk katmıştır. İlk derleme çalışmasını 1923 de Daru'l Elhan kurumu yapmış ve yayımlamıştır.  Erken Cumhuriyet dönemi müzik politikalarının ikinci dönemi daha sistematik çalışmara sahne olmuştur. Bu dönemde radyoda türk müziği çalışma yasağı gelmiştir. 1936 da kalkan bu yasaktan sonra bile radyoda türk müziği çok az bir süre çalınmaya devam etmiştir. Derleme çalışmalarının batıdan davet edilen Bela Bartok ve Paul Hindemith ile beraber hızlanmasıyla daha fazla eder notaya alınmıştır. Bu dönemde notaya alınan eserlerde de hedef aynı idi; halktan olan eserlerin Türklüğü yansıttığı, bu eserlerin havasının Türk kelimesi ile özdeşleşmiş olduğu için bu eserleri yine Türk diline uygun bir şekilde yazıya ve notaya alıp çok sesli hâle getirerek tekrar halka radyo, halkevleri ve konserleri vasıtasıyla dinletmek...   

  Bu dönemdeki önemli isimler ve onların yetişmesinde yine dış devletler örnek alınmıştır. Türk beşleri olarak adlandırılan Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar ve Necip Nasıl Akses  Rus beşlerinden örnek alınarak yetiştirilmiştir. Bu kişiler devlet tarafından yurtdışına eğitime gönderilmiştir. Yine bu dönemde önemli işler yapmış kişilere; Yusuf Ziya Bey, Dürtü Bey, Rauf Yekta Bey, Ekrem Besim Bey, Muhiddin Sadak, Muzaffer Sarısözen, Ferruh bey, Mahmut Ragıp Gazimihal ve Ahmet Kutsi Tecer örnek olarak verilebilir. 

Derleme çalışmalarında saha şartlarının zor oluşu da derlemenin güvenilirliğini o dönemde tehdit etmiştir. Ulaşımın zor olması, alet yetersizliği, kaynak kişilerin eğitimsizliği ve elektriğin bir çok bölgede olmayışı derleme çalışmalarını bir hayli zora sokmuştur. Bu çalışmalar sonunda derlenen eserler TRT arşivine kazandırılmıştır. Bizzat Muzaffer Sarısözen in radyoda kurduğu yurttan sesler programı ile de derlenen eserlerin bir kısmı halka sunulmuştur. 

 SONUÇ: Bu olayları daha detaylı biçimde ve kronolojik  sıraya göre anlatan bu kitap müzikoloklar için ama kaynak niteliğindedir. O dönemin şartlarını ve düşünce sistemlerini, o döneme damga vurmuş düşünce adamlarını dönemin şartlarına göre değerlendirip objektif bir şekilde bize sunmaktadır. Milli musiki oluşturma yolunda yaşanan bu zorlu ve yorucu yolcuğu bize daha anlaşılır bir şekilde sunan Özgür Balkılıç'a sonsuz teşekkürler...

 Kaynakça: Özgür Balkılıç (Cumhuriyet Halk ve müzik)

Ahmed, feroz(1995) Modern Türkiye'nin oluşumu Çev. Y. Alogan.

Aksoy, Bülent (1985) Tanzimat' tan  Cumhuriyet e Musiki ve Batılılaşma

Mahmut Ragıp Gazimihal (Anadolu Türküleri ve Musiki İstikbalimiz)

Basgöz, İ.(1995) Türkiye'nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.