Translate

23 Aralık 2020 Çarşamba

Kitap Tanıtımı/ Book Review

                   


SADULLAH GÜLTEN, ATAYURTTAN ANAYURDA YÖRÜKLER, GECE KİTAPLIĞI, ANKARA 2016, 290 S., ISBN: 978-605-180-550-4


Nagihan BİLGİN


     Osmanlı İmparatorluğu' nun sosyal yapısı şehir sakinleri, çiftçiler ve göçebelerden oluşuyordu. Göçebeler ise Türkmen ve Yörük isimli iki gruptan oluşmaktadır. Bu iki ismin kullanımında coğrafi ve politik faktörler öne çıkmakta olup, etnik anlamda bir farklılık yoktur. Her zaman kolayca hareket etme özelliğine sahip, Türk devletlerinin özgür tebaası olan Türkmen ve Yörükler Orta Asya’dan itibaren kendilerine özgü bir hayat sürmüşlerdir. Yörük kelimesi, öz Türkçe “yürümek” fiilinden gelmektedir. Yörükler bilindiği üzere sürekli göç eden bir topluluk olduğu için, onlara “yürüyen Türkler” denilmiştir. Göçebe toplulukların faaliyetleri pek çok araştırmaya konu olmuş, bu bağlamda eserler kaleme alınmıştır.

        Bu alanda çalışmalarını sürdüren Sadullah Gülten’in “Atayurttan Anayurda Yörükler” adlı kitabı, diğer çalışmalara nazaran Batı Anadolu’daki Yörük gruplarının tamamını sosyal ve iktisadi yönlerini farklı perspektiften ele almıştır. Yazarın yerleşikler ve yarı-yerleşik grupları birçok açıdan incelemesi çalışmayı akademik açıdan farklı bir noktaya taşımaktadır. Eser, tahrir defterleri ve XV. Ve XVI. yüzyıl kaynakları temel alınarak kaleme alınmıştır. Tahrir incelemesinde tek bir bölge ile sınırlı kalmayarak karşılaştırmalı bilgi aktarımı yapan Gülten, kitabını farklı müelliflerin görüşlerini aktarırken, konuyu kendi yorumuyla harmanlamıştır. Kitap önsöz, kısaltmalar ve girişin ardından 4 ana bölüm, sonuç ve kaynakçadan oluşmaktadır.

    Giriş bölümünde Yörük adının kökeni, tarihsel gelişimi ve Anadolu’nun Türkleştirilmesi vurgulanmaktadır. Zaman içinde ismin anlamındaki değişiklikler arşiv belgelerine dayandırılarak aktarılmıştır. Yazarın, farklı müelliflerin fikirleri üzerinden örnekler vermesi aynı zamanda kendi yorumuyla harmanlaması konuya farklı noktalardan okuyucunun bakmasına olanak sağlamaktadır. Bunlara ek olarak yazar, Yörük isminin anlamının zamana paralel olarak uğradığı değişiklikler üzerine mütalaa etmiştir. Eserde ele alınan temel noktalar Yörüklerin idari, hukuki, iktisadi yapıları; yerleşik hayata geçiş süreçleri ile sancaklara göre yerleşiklik oranları, yaylak-kışlak hayatları üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Aynı zamanda Anadolu'nun batı bölgesine giriş süreçleri, siyasi oluşumlara etkilerinin kısa bir değerlendirmesi yapılarak, bölgedeki Türkleştirme faaliyetlerine katkılarından bahsedilmiştir. Yörükler ve Türkmenlerin hayat tarzlarının iktisadi faaliyet sahalarındaki önemli farklılıkların hayatlarındaki temel husus olduğu vurgulanmıştır. Osmanlı merkezi devletinin bu gruplara yaklaşımı objektif bir biçimde kaleme alınmıştır. Yazar, Yörük adının zamanla konar göçerliği terk ederek meskûn hale gelenleri de içine alacak şekilde genişleyerek, hukuki bir anlam kazanması ve bu anlayışın temelini Osmanlı Devleti’nin gelenekçi yapısının oluşturduğu ifade edilmiştir. Devlet böylece geçerli olan sistemin aktif bir biçimde sürmesi yönünde önlemler aldığı vurgulanmıştır. Akıcı dille, göçebelerin belirli vergilerden muaf tutulduğu kaynaklar ışığında aktarılmıştır. Aynı zaman da Yörüklerin sahip olduğu ve nelerden yoksun olduğu üzerinde durulmuştur. Mali ve sosyal düzenin bozulmasını önlemek için Osmanlı İmparatorluğu göçebelerden köylü sınıfına geçişi hoş karşılamadı ve yerleşik yaşama geçen konargöçerleri bile Yörük olarak kaydederek vergilerini bu şekilde almaya devam etmiştir. Metin içerisinde ara başlıkların detaylı ve özenle seçildiği görülmektedir.

        İkinci bölümde, “İskan” başlığı altında konargöçerlerin Osmanlı Devleti ile siyasi sosyal münasebetlerinin nasıl bir nizamda gerçekleşeceği üzerinde durulmuştur. Gülten zaman zaman arşiv kaynaklarını işaret ederek Batı Anadolu konargöçer nüfusun 15. ve 16. Yüzyılda kendi iradeleri doğrultusunda yerleşik hayat düzenine geçtiğini iddia etmektedir. Yazar bu başlık altında daha önceden değindiği coğrafi özelliklerin konargöçer yaşamındaki önemi ve siyasi sosyal etkilerini hatırlatarak okuyucuya konun özümsenmesinde yardımcı olmaktadır. Yörüklerin yerleşim alanı olarak köyleri tercih ettikleri ve çoğu zaman köylülerle yaşadıklarını ifade etmektedir. Yerleşim alanlarının farklılıkları üzerinde durulmuş, Batı Anadolu’nun kuzeyine doğru gittikçe Yörük nüfusunun azalırken yerleşme konusunda cemaatlerin oranının arttığı ifade edilmektedir. Bazı bölgeler örnek verilerek Yörüklerin ikametinde coğrafi özelliklerin önemi vurgulanmıştır.

        Üçüncü bölümde, Yörüklerin nüfusu, gelişimi üzerine mütalaa edilmiştir. Ele alınan konular tahrir defterleri üzerinden aktarımları yapılmıştır. XVI. yüzyıla ait tahrir defterlerine bakıldığında Yörük nüfusunun en aktif bir biçimde görüldüğü bölgenin Saruhan ve Kütahya olduğunu ifade edilmektedir. Gülten, Yörüklerin hane, mücerred ve bennak olarak kaydedilme usulleri üzerinde durmuştur. Zamansal nüfus değişikliklerinin nedenleri ve sonuçları üzerinde sayısal veriler doğrultusunda bilgiler salt bir şekilde okuyucuya sunulmaktadır. Osmanlı devletinin konargöçerleri özenle kayıt altına aldığını bunun nedeninin vergi tahsilinin sıhhatli bir biçimde sürekliliğini sağlamak olduğu ifade edilmektedir. Sadece tahrir defterleri doğrultusunda kesin yargılara varılamayacağı, bazen nüfusun zamansal olarak değişikliğe uğradığı görüşü ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda bütün dinamikler koşullarına göre değerlendirilmeli ve zamansal faktörler göz önünde bulundurularak bilgiler yorumlanmalıdır.

        Dördüncü bölümde Oğuz boyları ve cemaatleri ele alınmıştır. Bu bölüm genel itibarıyla Batı Anadolu coğrafyası üzerine temellendirilmiştir. Çünkü yazarında değindiği gibi, Batı Anadolu’nun diğer bölgelere göre Konargöçer grupların yoğun iskan merkezi haline dönüşmüştür. Bu bölümde ayrıntılı bir biçimde oğuz gruplarının siyasi ve sosyal değerlendirilmesi tahrir defterleri ışığında yapılmıştır. Batı Anadolu bölgesinin büyük taifeleri olan Söğüt Yörükleri, Kütahya Yörükleri ve Karaca Koyunlular üzerine de dikkatini vererek bu yapıların iç dinamiklerini ortaya koymuştur.

        Sonuç kısmında ise, yazar özet niteliğinde Yörüklerin genel bir değerlendirmesini yapmıştır. Burada üzerinde durduğu önemli bir nokta Yörüklerin devletin gelir kaynağı olarak tasnif edilmesi olmuştur. Yörük grupların vergilendirilmesini has-zeamet kategorisi altına alan Osmanlı mali bürokrasisi, Yörüklerin coğrafi özgürlüklerini bu anlayışla kısıtlayarak uzun müddet bir bölgede kalmalarını sağlamıştır. Böylelikle verginin daimi hale gelmesi sağlanmış devlet bu yöntemle ekonomik bir güç elde etmiştir. Vergilendirme ve bu grupların kontrolü konusunda devletin attığı bir diğer adım ise Yörüklerin “taife” adı altında devlet eliyle bir arada toplanması, ve kaydedilmesidir. Eser genel olarak değerlendirildiğinde oldukça akıcı ve sade bir dille kaleme alınmıştır. Sade bir dil kullanılması okuyucu yelpazesini genişletmiştir. Böylelikle alan terminolojisine sahip olunmadan da zevkle okunacak kıymetli bir eser.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.