Translate

10 Aralık 2020 Perşembe

Atatürk'ün Sol Gözündeki Büyük Sır !

 






Nagihan BİLGİN                                  



''İşte bu sırada gökyüzünde bir gürültü duydum. İki İtalyan hücum uçağı çok alçaktan uçuyor ve bizim, arkamıza saldırarak bombalarını koyuveriyordu. Mustafa Kemal'in yanına vardığımda onun yüzünü tanınmaz bir halde buldum. Bir elinde kılıcı vardı, diğer elinde mendili gözünü kapatıyordu. Yaralandığını zannettim. Hayır, yaralı değildi. Fakat harabeler arasında yıkılan bir sütundan fırlayan kireçli bir taş parçası şiddetle gözüne çarpmıştı. Sönmüş kireç olmasına rağmen, bir kısmı göze nüfuz etmişti. ''


Daha sonra, Atatürk’e birçok bakımdan verimsiz olan bu işe neden giriştiği sorulur bunun üzerine: “Bunun böyle olduğunu o sıralarda ben görüyordum. Ancak, orduda ve akranım olan subaylar arasında maddî ve manevî sıramı muhafaza etmek için buna mecburdum. Esasen İstanbul’da beni fiilen işsiz bırakıyorlardı” cevabını vermişti. Mustafa Kemal Atatürk'te bu işin sandığı kadar faydalı olmayacağını çok iyi biliyordu. Çünkü, daha farklı bir tehlikenin Balkanlar'dan sirayet edeceğini biliyordu. Fakat, savaş alanındaki başarıları O’nun parti içindeki durumunu sağlamlaştırabilirdi.
Bundan başka, Mahmut Şevket Paşa, O’na İstanbul’da göz açtırmıyordu. Ayrıca kendisinden önce Kuzey Afrika’ya giden Enver Bey’den geri kalmak da istemiyordu.

 

Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal’in komutanlık ve örgüt kurmadaki üstün niteliğini gösterdiği ilk yer olmuştu. 6 Mustafa Kemal, Basın mensubu Mustafa Şerif ismiyle, düzmece vesika ve pasaportlarla İstanbul’dan 15 Ekim 1911’de Naci, Hakkı ve Yakup Cemil Beyler ile yola çıktı. Yolda paraları bitti; hiçbir yerden yardım görmediler. Genel merkezden üç yüz lira istediler, birinci yanıtta “para yok, Enver’e erişin” denildi. Sonra, Mustafa Kemal’in senediyle Naci Bey7, Ömer Fevzi Bey’den iki yüz İngiliz lirası aldı ve yola devam edildi. Mustfa Kemal, yolda hasta oldu ve İskenderiye’ye döndü; on beş gün Hasta hanede yattı. Aynı zamanda, Nuri (Conker) ve Fuat (Bulca) Beyler de onlara katıldılar. Tekrar, hep beraber yola çıktılar. Mustafa Kemal  zor bir yolculuk yaptı. 
Bu durumda Trablus'a ulaşmanın en uygun yolu İngiliz yönetimindeki Mısır'dır. Mısırlıların savaş sırasında sağladığı yardım da kayda değer. Ön saflara gönüllüler göndererek ve Türklerin silah ve mühimmat sahibi olmasına izin vererek Türklere yardım ettiler. Mısır gazeteleri Türklerin meşru gerekçelerini açıklıyor. Ayrıca Mısır Yüksek Komiseri, gönüllüler, yiyecek vb. Yardımlarıyla Gaziler Derneği için Mısır Trablusgarp için bir savunma teşkilatı kuruldu. 9 gönderdiler. Mısır'da İngilizler, Türklerden sempati kazanmak ve Müslüman halkı olumlu etkilemek için sınırdan silah ve cephane geçişine gayri resmi olarak izin verdi. İngiltere savaşın başında tarafsız olduklarını açıkladı ve üç parti de bu şekilde hüküm sürdü. Mısır'da İngilizler, Türklerden sempati kazanmak ve Müslüman halkı olumlu etkilemek için sınırdan silah ve cephane geçişine gayri resmi olarak izin verdi. İngiltere savaşın başında tarafsız olduklarını açıkladı ve üç parti de bu şekilde hüküm sürdü.  Kasr-ı Harun Taarruzu için karar verilir.


    Devrimlerin ve  Cumhuriyet'in kurucusu  olan Mustafa kemal Atatürk  1905 yılına tekabül eden zaman diliminde yüzbaşı olarak ordudaki görevine başladıktan sonra çeşitli faaliyetlerde bulunmuştu. Mustafa Kemal Paşa'nın İttihat ve Terakki fırkasındaki ileri gelenlerle arası biraz açıktı.

 Bazı konularda fikir ayrılığı yaşayan devlet adamları Atatürk gibi düşünmüyordu. Atatürk her zaman farklı perspektiflerden bakabilen bir lider olmuştu. Askeriyenin siyasi konulara müdahalede bulunmasına son derece karşıydı. Fakat zamanın politikacıları bunun tam tersini iddia ediyor bu uğurda Atatürk'ün karşısında yer alıyordu. Mustafa Kemal Paşa İstanbul'da Genelkurmay Birinci Şubeye tayin edilmesine rağmen devrin Harbiye Nazırı Şevket Paşa, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ileri gelen subaylarına iyi görünmek için ona hiçbir iş vermemişti. Olaylar bu şekilde ilerlerken İtalyanlar uzun süredir göz koydukları Trablusgarp ve Bingazi'ye saldırdılar. Trablusgarp ve Bingazi sancakları son derece işgale açık bir konumdaydı. Bütün Ege ve Akdeniz İtalyan donanmasının kontrolü altındaydı. Bu yüzden Trablusgarp’a deniz yolundan ulaşmak, hemen hemen, imkânsız gibiydi. Bunu gören devrin genç ve yıldız subayları, Osmanlı Devleti’nin gizli desteğini sağlayarak, birer ikişer, Mısır ve Tunus yoluyla Trablusgarp’a gittiler. İstanbul’da işsiz bırakılan Mustafa Kemal de Trablusgarp’a gitmek istedi. Mahmut Şevket Paşa’nın karşı koymasına ve İngilizler ’in kendisini Mısır’dan geçirmeyeceklerini söylemesine rağmen, gitmekte direndi; Mahmut Şevket Paşa da razı oldu. 

Fuat Bulca savaşın en kritik gününü Cemal Kutay’a şöyle anlatmıştır:


“Mustafa Kemal, bir taarruza karar verdi. Her şeyi hazırladık. Hedefimiz Kasr-ı Harun idi. Burası, zannederim Kartacalıların zamanından kalan bir harabe idi, civara hâkimdi ve onu elinde bulunduran tarafın, karşı tarafın ateşlerine karşı bir müdafaa hattı kurması mümkün olacaktı. Cidden çok kıymetli bir kurmay olan Mustafa Kemal, burasını ele geçirmek için günlerce dikkatli bir plan hazırladı.

Yanındaki az sayıda arkadaşlarıyla süvari hücumuna kalkıştı. Kendisini zapt edemedim. Nitekim kısa bir zaman sonra, ben artçı kuvvetlerle kalmıştım; o, Kasr-ı Harun’un ilk basamakları önüne erişmişti. Burada boğaz boğaza bir boğuşmadır başladı. Harabenin duvarlarının arkasında geçen bu mücadelenin safhalarını göremiyordum. Biz harabeler içinde mücadeleye devam ederken Mustafa Kemal’in yanındaki az sayıda arkadaşı ile Kasr-ı Harun’un merkez binasına kadar ilerlediği ve buraya daldığı görüldü. İşte bu sırada gökyüzünde bir gürültü duydum. İki İtalyan hücum uçağı çok alçaktan uçuyor ve bizim arkamıza saldırarak bombalarını koyuveriyordu.Mustafa Kemal’in yanına vardığımda onun yüzünü tanınmaz bir halde buldum. Bir elinde kılıcı vardı, diğer elinde mendili sağ gözünü kapatıyordu. Yaralandığını zannettim. Hayır, yaralı değildi. Fakat harabeler arasında yıkılan bir sütundan fırlayan kireçli bir taş parçası şiddetle gözüne çarpmıştı. Sönmüş kireç olmasına rağmen, bir kısmı göze nüfuz etmişti.” 

Ocak 1912'de hastaneye kaldırıldı. Selanik'e dönmesi söylenmesine rağmen doktoru dinlemedi ve bir ay hastanede kaldı. İyileşmeden savaşa katıldı, ancak hastalık tekrarlayınca 15 gün ayağa kalkamadı. Ekim ayında oradan ayrıldı ve İstanbul'a döndü. Kasım ayında Viyana'da tedavi gördü. 

İşte Ata'mızın sol gözünün şehla olmasının nedeni, gösterdiği bu kahramanlıktan ötürüdür. 







KAYNAK 


Resim : https://tr.pinterest.com/pin/514888169879375885/


https://storia.me/tr/mustafa-kemal-ataturk-un-sol-gozunun-sehla-olmasinin-nedeni-3iz2ox/s

 

Enes DEMİR "Libya’nın (Trablusgarp) Türkiye Açısından Tarihsel ve Stratejik Önemi" , Türk Dünyası Araştırmaları,  Cilt: 125 Sayı: 246 Sayfa: 149-166. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İZLE BUTONUNA TIKLA ABONE OL ! Yazılarınızı E-posta Adresimize Gönderebilirsiniz.